Hz. İbrahim ve eşi Hz. Sâre validemiz, bir seyahat maksadıyla yola çıkmışlardı. Yolları zalim bir kralın ülkesine düşmüştü. Gidecekleri yere varabilmeleri için bu ülkeden geçmek zorundaydılar. Bu kralın, insanlar arasında kötü bir namı vardı: Güzel ve evli kadınları kocalarından zorla ayırıyor ve onları yanında alıkoyuyordu. Bu durumu Hz. İbrahim biliyordu. Bunun üzerine şehre girmeden eşine şöyle dedi:
⦁Buranın çok zalim bir kralı var. Güzel kadınları kocalarından zorla alıyor. Senin, benim eşim olduğunu anlarsa, seni de benden zorla almak isteyebilir. O yüzden seninle muhatap olursa ve sana benim kim olduğunu sorarsa, eşim değil kardeşim dersin. Bu yalan da değil. İkimiz aynı zamanda iman kardeşiyiz.
Şehrin içinden geçerken Hz. Sâre validemiz, kralın adamlarının dikkatinden kaçmadı. Krallarına yaranmak için hemen Hz. Sâre'yi alıp saraya getirdiler. Hz. İbrahim,eşini teslim etmemek için çok mücadele etse de nafileydi. Adamlar hem silahlı, hem de sayıca ve kuvvetçe çok güçlüydüler. Hz. İbrahim'e dua etmekten başka bir şey kalmıyordu. O da ellerini açıp Rabbine Hz. Sâre’yi koruması için dua ediyordu.
Adamlar, Hz. Sâre'yi saraya getirdiler. Bu sırada Hz. Sâre şöyle dua ediyordu:
- Allah'ım! Ben Sana ve peygamberin İbrahim'e iman etim. Ben hayatım boyunca namusumu korudum. N'olursun Ya Rabbi, beni bu zalimden uzak tut. beni onun kötülüklerinden koru, muhafaza eyle.
Muhafızlar Hz. Sâre'yi alıp kralın yanına götürdüler. Kral, karşısında Hz. Sâre'yi görünce ona dokunmak istedi. Bu amaçla elini Hz. Sâre'ye uzattı. O anda kralın kolu ve bütün vücudu kaskatı kesildi. Ne yaptıysa bu hâlden kurtulamadı. Artık çaresiz olarak Hz. Sâre'ye:
⦁Bana ne yaptın bilmiyorum, ama bu hâlden beni ancak sen kurtarabilirsin. Haydi bir şeyler yap da beni kurtar. Söz veriyorum sana dokunmayacağım ve seni serbest bırakacağım, dedi.
Hz. Sâre validemiz dua etti ve kral düzeldi. Ancak kral sözünü yerine getirmeyerek elini tekrar Hz. Sâre'ye uzatmak istedi. Aynı hâl bir daha başına geldi. Bunun üzerine kral. Hz. Sâre'den bir kez daha yardım istedi. Hz. Sâre'nin duasıyla düzelen kral, bir kere daha elini uzatmak istediyse de yine kolu ve vücudu kaskatı kesildi. Artık kral, Hz. Sâre'ye dokunamayacağını anlamıştı. Yanındaki adamlarını çağırıp emretti:
⦁Derhâl bu kadını yanımdan uzaklaştırın. Siz bana bir insan değil, şeytan getirmişsiniz. Şu hizmetçi Hacer'i de alıp ona verin. O da aynen bu kadın gibi. Böyle kadınları sarayımda istemiyorum.
Bu emir üzerine kralın adamları, Hz. Sâre'yi ve daha sonra Hz. İbrahim'in eşi ve Hz. İsmail'in annesi olacak Hz. Hacer validemizi alıp Hz. İbrahim'in yanına getirdiler ve onlardan derhâl ülkeyi terk etmelerini istediler. Hz. İbrahim, yanında eşiyle birlikte bir de başka kadın görünce çok şaşırmıştı. O, bir yandan eşine kavuştuğu için şükrediyor, bir yandan da eşinin başından neler geçtiğini merak ediyordu.
Hz. Sâre validemiz başından geçenleri bir bir Hz. İbrahim'e anlattı ve son söz olarak şunları söyledi:
Rabbime binlerce hamd ü sena olsun ki, beni zalim kralın elinden korudu. Onu perişan etti ve bir de bu hizmetçi kızı verdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder