KELÂM VE TEKVİN
“Kelâm”, bir mânâyı ifade eden, bir maksadı anlatan söz demektir. Allah Teâlâ, kelâm sıfatının da sahibidir. Binâenaleyh burada “Kelâm”, Cenâb-ı hakk’ın konuşması demektir. Kur’ân-ı Kenm’deki, “Allah, Mû- sâ İle de bizzat konuştu” (S. Nisâ, 164) âyet-i kerimesi, kelâm sıfatının delilidir. Ancak onun konuşması; harf, Kelime, cümle veya sesten münezzehtir, bu gibi şeylere ihtiyacı yoktur.
Kur’ân-ı Mübîn, Allâhü zû'l-Celâl hazretlerinin kelâm sıfatının tecellîsidir ve onun kelimeleridir. Diğer sıfatları gibi kelâm sıfatı da kadîm ve ezelîdir. Fakat ellerde dolaşan, okunan, yazılı Küfen, lafız, harf, nazım ve hat olarak kadîm değildir.
Ehl-i Sünnet e göre Kur’ân-ı Kerim, Zât-i llâhî’nin kelâmı olması bakımından mahluk değildir, ezelîdir. O, kendi kadîm kelâmını dilediği zaman kendi şânına lâyık bir tarzda meleklerine bildirir, onlara işittirip anlatır. Kezâ peygamberlerine (aleyhimüsselâm) dilediği hususları vahiy ve ilhâm eder, işte bu kelâm sıfatının tecellîsi ile semâvî kitaplar zuhûr etmiş... Bâhusus “Kelâm-ı Kadîm” denilen Kur’ân-ı Mübîn. Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’e nüzûl ederek insanlık için asırlardan beri bir hidâyet rehberi olmuş, kıyâmete kadar da olmaya devam edecektir.
“Tekvîn”; yaratmak, îcat etmek mânâsınadır. Allah Teâlâ'nın yoktan var etme sıfatıdır.
Cenâb-ı Mevlâ-yi zû’l-Celâl’in bu âlemleri yaratıp yok etmesi, bâhusus kullarını yaratıp yaşatması, yedirip içirmesi, sonra da öldürüp başka bir âleme (âhirete) götürmesi hep bu tekvîn sıfatının bir tecellîsidir. Zira yaratmak, rızık vermek, azap etmek, diriltmek, öldürmek gibi bütün nüler tekvîn sıfatına bağlıdır. Kur’ân-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk, “Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman, sözümüz ona, ‘oll’ deme- mlzoir ve hemen olur” (Ş, Nahl, 40) buyurmuştur.
Buraya kadar Allâh Teâlâ’nın mukaddes sıfatlarına dâir verdiğimiz bu bilgileri, dilerseniz şöyle bir hulâsa edip mevzûmuzu noktalayalım.
Cenâb-ı Hakk’ın varlığını, birliğini, kudret ve azametini, ezelî ve ebedî oluşunu ve şâir ulvî sıfatlarını haber veren tecellîler-deliller her şeyden daha açık ve parlak bir şekilde ortadadır. Akıl sahibi insanlar için bunları inkâra, düşünüp tasdik etmemeye aslâ imkân ve mecâl yoktur. Bir kere düşünelim: Kâinatta hiçbir şeyin kendiliğinden var veya yok olmasının imkânsız olduğunu ve yine hiçbir zerrenin ve kürenin tesâdüf eseri hareket edemeyeceğini ilmi çalışmalar ortaya koymuyor mu? Bu vaziyet karşısında aklını kullanan bir insanın, bütün bunları var eden ezeli, ebedi bir Halik ın (yaratıcının) varlığında, birliğinde şüphe etmesi mümkün mü? Elbette ki, hayır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder