ALLÂH TEÂLÂ’NIN SÜBÛTÎ SIFATLARINDAN "KUDRET”
“Kudret”, Allah Teâlâ’nın her şeye gücünün-kuvveti- nin yetmesi demektir. Ezelî ve ebedî tam bir kudret, sadece Allâhü zû'l-Celâl’e mahsustur.
İrâde sahibi olan Cenâb-ı Hakk, her şeye yeten bir güç ve kuvvete sahiptir. Böylece dilediği şeyi, dilediği mâhiyet ve evsafta yaratmaya, yok etmeye muktedirdir. Kâinatta meydana gelen veya yok olan her şey, onun İlim, İrâde ve kudretine uygun olarak tecellî eder. Bu muazzam kâinat, onun kudretine en parlak ve en kuvvetli bir delildir, şâhittir.
Allâh'ın kudretine nihâyet yoktur. Dilerse bir anda sayı- sız-hudutsuz âlemi yoktan var eder, dilediği kadarını da bir anda büsbütün yok eder. Çünkü, mümkinâttan olan herhangi bir şeyde, böyle dilediği gibi tasarrufa kâdir olmayan bir zât, kâinatın İlâh’ı olamaz. Kur’ân-ı Kerim'de şöyle duyurulmuştur: “Göklerin ve yerin gaybını sadece Allah bilir. Kı- yâ met İn kopuşu, ancak bir göz kırpması veya daha kısa bir zaman kadardır. Şüphesiz kİ Allah, her şeye kâdİrdir. (S. Nahl, 77) “O, yarattıklarını dilediği kadar arttırır. Muhakkak kİ Allah, her şeye kâdlrdlr." (S. Fâtır, 1)
Allah Teâlâ’nın bu büyük güç ve kuvvetini güzelce düşünen her mü’min, onun azameti önünde boynunu büker ve onun kudreti karşısında titrer. Dolayısıyla ondan gelen bütün emirleri yerine getirmeye, yasaklarından da kaçınmaya gayret eder. Hata ve noksanlarından dolayı da, tevbe ve istiğfardan, duâ ve ilticadan geri kalmaz. Dünyevî-uhrevî bütün ihtiyaçları için de, dâima onun huzûr-i sırr-i ehadi- yetine münâcatta bulunur. Onun rızâsını kazanmaya, ga- dabını mûcip hâl ve fiillerden uzak durmaya çalışır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder