ŞAM' DAKİ FAALİYETLERİ
Selim Han Şam'a girdiği vakit Şah İsmail'in elçilerini kendisini bekler bulmuştu. Şah İsmail Osmanlı padişahının Mısır seferini muzaffer bir şekilde tamamlaması ile birlikte müthiş bir korkuya kapılmış bulunuyordu. Padişahın tekrar kendi üzerine yöneleceğini düşünerek derhal elçilik heyetini mektubu ve görülmemiş hediye ve armağanlarla göndermişti. Şah İsmail şunu biliyordu ki, şayet Selim bir kez daha üzerine yürüyecek olursa devletinden eser kalmayacaktı. Bu itibarla ne olursa olsun Osmanlı tehdidini kendisinden uzak tutmak istiyordu. Selim Han'ın Şam'a doğru gelmekte olduğunu haber alan elçiler buraya gelerek beklemeye başlamışlardı. Şah İsmail gönderdiği namede Selim Han'a tazimkarane kelimelerle hitap ederek: "Ey padişah! Sen birçok belde ve tebaaya malik oldun. Bilhassa Mısır'ı almakla 'Hadimü'l-Haremeneyni'ş-Şerifeyn' unvanını aldın. Arzın İskender'i şimdi sensin. Aramızda geçen geçmiştir. Bir daha avdet etmez. Saadetle ülkene gidesin. Arzun ve maksadın ne ise ben onu yerine getiririm" diyordu.228 Buna rağmen Selim Han'ın Safevi elçilerine tavrı değişmemişti. Şah İsmail' in verdiği söze güvenmeyerek elçileri hapsedilmek üzere İstanbul'a gönderdi. Selim Han Şam'da bulunduğu sırada özellikle Suriye ve çevresinin toprak ve vergi işlerinin düzene konulması ile uğraştı. Haleb Kadısı Çölmekçizade Kemal Çelebi Arabistan defterdarlığına tayin edilerek fethedilen yerlerin tahriri işlerine nezaretle görevlendirildi. Trablus, Hama ve Humus beldelerinin tahriri İdris-i Bitlisi'nin oğlu Ebu'lFazl'a, Şam ve çevresinin tahriri Fenarizadelerden Nuh Çelebi'ye, Haleb tahriri de Abdullah Paşazade Abdülkerim Çelebi'ye verildi. Bu üç zevat Suriye'yi en geniş tarzda inceleyecek, hasları tayin edecek, timar için gerekli parçalar ile evkafı emlaktan ayıracaktı.229 Öte yandan 24 Ocak 151 7'de Şam'a gelen Piri Paşa veziriazamlık makamına tayin edildi. Piri Paşa dürüstlüğü, sözünü açıkça söyle- Ya v ıız Sultan Selim Han 257 mesi, görüş ve kanaatlerinin isabeti cihetiyle padişahın itimadını kazanmıştı. Selim Han Mısır seferine giderken Şam'a ilk girdiğinde Şeyh-i ekber Muhyiddin-i Arabi'nin kabrini buldurmuş ve üzerine bir türbe ile yanına cami ve imaret yapılmasını emir buyurmuştu.230 Külliye Selim Han'ın gelişi ile tamamlanmış ve padişah açılış merasiminde (5 Şubat Cuma) hazır bulunmuştur. Cuma namazını burada eda eden padişah, külliyenin vakıflarını da tanzim ettirmiştir. Kaynaklarda camii ve imaret hakkında şu bilgiler verilmektedir: "Nurlarla aydınlanan kabrin yanı başında bir cami yaptırdı ki şirinlikte benzeri olmayan Şam'a güzellik katan bir bina oldu. İçine giren öyle safa bulur ki sanki dünyadan çıkar başka bir aleme dalar. Kendini camiin asıl eşyasından sanır da oradan ayrılmaya gönlü bir türlü razı olmaz. Bu camiin yanında göze hoş gelen bir imaret kuruldu. Pek çok sofra ve deniz gibi nimetlerinden genç ihtiyar, güçlü güçsüz, dertli ve kederli kişiler faydalanmaya başladılar:'23 1 Selim Han Şam'da ikamet ettiği günlerde, tebdil-i kıyafetle ortadan kaybolarak Halilü'r-Rahman ve Kudüs'ün on kilometre güneyinde, İsa Aleyhisselam'ın doğum yeri olan Beytü'l-Lahm'i ziyaret etmiştir. Şam'da vuku bulan hadiselerden biri de Selim Han'ın pek ziyade hürmet ve saygı gösterdiği hocası büyük alim Halimi Çelebi'nin vefatı olmuştur. Orada Muhyiddin-i Arabi Hazretleri'nin türbesine defnedildi. Selim Han istediği düzenlemeleri gerçekleştirdikten sonra dört ay kadar kaldığı Şam'a veda ederek Haleb'e geldi ( 3 Mart 1518). İki ay kadar da burada kaldıktan sonra 6 Mayıs'ta İstanbul'a doğru yola çıktı. Mercidabık Sahrası'na geldiğinde Veziriazam Piri Mehmed Paşa'yı iki bin yeniçeri ve bir hayli eyalet askeriyle Diyarbekir tarafına yolladı. Böylece Şah İsmail'in hareketlerini kontrol ettirmek ve kendisine gözdağı vermek istiyordu. Ane ve Hit kalelerini alan Piri Mehmed Paşa, şahın en küçük bir harekette bulunmaması üzerine İstanbul'a dönecektir. 258 Kay ı /il: Haremeyn Hizm etind e Selim Han ise Ayıntab, Kayseri, Aksaray, Afyon ve Bursa güzergahını takip ederek 25 Temmuz 1518 Pazar günü Üsküdar'a geldi. İstanbul'dan ayrılışının (5 Haziran 1516) üzerinden tam olarak iki sene elli gün geçmiş bulunuyordu. Dünyanın sayılı seferlerinden birini gerçekleştirip, Osmanlı'ya muazzam ülkeler kazandıran ve "Halife-i Müslimin" unvanıyla gelen bu büyük Türk cihangir padişahını karşılamak üzere İstanbul'da halk ve devlet ricali günlerdir hazırlıklar yapmaktaydı. Ancak bütün gösteriş ve şevketini devleti için yapan Selim Han, şahsına karşı yapılacak merasimden ve şatafattan sıkılmış ve mahçup olmuştu. Bu itibarla şehre girişini önce ertesi güne bıraktırdı. Ardından karanlık bastırdıktan sonra geceleyin birkaç kişi ile bir kayığa binerek Boğaz'ı geçti ve Topkapı Sarayı'na gitti. Böylece ertesi gün halk ve devlet adamları Selim Han'ın sarayına girmiş olduğunu öğrendiklerinden düşünülen hiçbir merasim ve karşılama programı yapılamamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder