GEL AHİ GİDELİM!
Bu sırada Diyarbekir Beylerbeyi Bıyıklı Mehmed Paşa'dan haberciler gelerek Mardin ve Hasankeyf in elde edildiğini bildirdi. Selim Han'ın büyük memnuniyetini mucip oldu. Said ili, Dimyat ve çevredeki diğer bölge serdarları vakit geçirmeden Selim Han'ın huzuruna gelerek bağlılıklarını arz ediyorlardı. Her birisini iltifatlarla kabul eden Selim Han tek dileğinin kurulmuş bulunan zulüm yapılarının yıkılarak Arap diyarında hak ve adalet sancağını dalgalandırmak olduğunu bildirmekteydi. Reayanın huzur ve mutluluğunu onlara ısmarladığını bildiren padişah; "Şayet aksi davranışlar olursa neticesine katlanırsınız" diyerek gözdağı vermekten de geri kalmıyordu. Bu arada Kıbrıs Adası'ndan dolayı her sene Memlüklere sekiz bin duka altını vermekte olan Venedik Cumhuriyeti, Osmanlıların bu devlete son vermeleri üzerine derhal Kontarini ve Moçenigo isimlerinde iki murahhasını Kahire'ye gönderdi. Murahhaslar aynı vergiyi Osmanlı Devleti'ne vermeyi kabul ettiler. Mısır ve Suriye'nin alınması Osmanlı Devleti'nin ekonomik vaziyetini oldukça kuvvetlendirmişti. Selim Han görev verdiği kişileri titizlikle takip eder reaya davranışlarını gözetler ve zulüm yapılmaması için azami derecede dikkat sarf ederdi. Nitekim Yunus Paşa'nın da Mısır valiliğine getirilmesi ile birlikte hareketlerini hep kontrol altında tutuyordu. Onun para ve mal toplamada hırs ve tamah göstermesi, Çerkez beylerinin eşlerinden tehdit ile servet edinmeye kalkması, Arap şeyhlerine ve ileri gelenlerine ağır vergiler koyması konusunda söylentiler çıkması üzerine derhal Mısır valiliğinden azletti. Veziriazamlık görevine ise devam ediyordu. Mısır valiliğine Mercidabık Savaşı'ndan sonra Osmanlı hizmetine giren Çerkez ümerasından sabık Haleb Valisi Hayırbay getirildi. Hayırbay, Osmanlı hakimiyetini kabul ettiğinden beri sadıkane hizmeti, iyi niyeti, temiz yürekli oluşu, dürüst davranışları ve isabetli fikirleri ile Selim Han'ın takdirlerini kazanmıştı.221 252 K ayı IIL Haremeyn Hizmet inde Mısır diyarındaki kalış süresi uzadıkça uzamıştı. Divan görevlileri, ileri gelenler ve devletin önde olanları sıla hasretiyle yanmaya başlamışlar, Anadolu'nun ve İstanbul'un su ve havasını özler olmuşlardı. Herkeste bir özlem başlamış ise de Selim Han'a bu fikri kim ve nasıl söyleyecekti. Sonunda padişahın her zaman sohbetini özlediği, çağının tek ve zamanın biricik bilginlerinden Kemalpaşazade'ye gittiler. Dediler ki: "Niceye dek bu gurbet diyarında hasret çekeriz. Cihana gölge olan padişahı Anadolu'dan yana heveslendirüp o güzel ülkeye yöneltecek sözler düzseniz olmaz mı?" Muhtemelen Kemalpaşazade de aynı duygular içerisinde idi. Gülümsemek ve; "İnşaallah" demekle yetindi. Bu konuşmadan birkaç gün sonra Selim Han ile Kemalpaşazade at başı sohbet ederek ilerliyorlardı. Selim Han: "ilde neler oluyor? Ne sözler dönüyor?" diye sordular. Bu sual üzerine Kemalpaşazade: "Padişahım yolda huzurunuza gelirken bir bölük askerin Nil'de atlarını sularken konuşmalarını işittim. Birisi bir türkü gibi şu sözleri söylerdi: Nemiz kaldı bizim mülk-i Arap'ta Nice bir dururuz Şam u Haleb'de Cihan halkı kamu ıyş ü tarabta Gel ahi gidelim Rum illerine* Dörtlük Selim Han'ın çok hoşuna gitmişti; "Doğru! Şimden gerü burada durmayı gerektirecek bir iş de kalmadı. Hazırlıklara başlayalım" buyurdular.2 22 Bu latifeden bir iki gün sonra dönüş hazırlıkları yapılırken Selim yine bir sohbet esnasında Kemalpaşazade'ye sordular. Bizim Arap mülkünde artık ne işimiz kaldı. Şam ve Haleb'de daha ne bekleriz. Cihan halkı padişahımın adaletli idaresi altında zevk ü rahatında yaşamaktadır. Gel ey kardeş artık Rum illerine, Anadolu'ya dönelim. Ya vuz Sul tan Selim Han 253 "Tokatlı Molla Lütfi sizin üstadınız idi. Bilginliği, olgunluğu herkesçe bilinir iken öldürülmesine ne sebep oldu?" Kemalpaşazade: "Meslek arkadaşlarının hased-i belasına uğradı. Fakat hocamın çok latifeci bir mizacı vardı. Bazen insanlara inceden alaylı sözlerle serzenişte bulunurdu. Kimi zaman kendince latifeler düzer, işitenler gerçekten olmuş sanırdı. Şen şakrak bir adem idi. Sonunda düşmanı ve çekemeyenleri çoğalıp galip oldular. İftira ile tepelenmesine kadar vardılar" deyince Selim Han: "Ya siz dahi üstadınız gibi böyle latife söyleyemez misiz ki gerçek sanıla!" Kemalpaşazade: "Geçenki gün biz sıramızı savdık. Nöbet şimdi yoldaşıma geldi. Onlar buyursun" deyince Selim Han: "O günkü dörtlük senindi değil mi?" buyurdular. Kemalpaşazade: "Padişahımın sezgisi yerindedir" deyip selamladılar. Selim Han konağa geldiklerinde bu latifesi için Kemalpaşazade'ye beş yüz filori gönderdiler. 2a
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder