OSMANLI TARİHİ 200 II. BAYEZİD (Boğdan Seferi)
BOGDAN SEFERİ
1483 yılında ortaya çıkan gelişmeler Osmanlıların Boğdan'a bir sefer yapmalarını gerektirecek niteklikteydi. Zira Osmanlılarla saldırmazlık anlaşması imzalayan Macarların hedefi de Boğdan'da nüfuz kurmaktı. Karadeniz'in dörtte üç sahillerini elinde tutan Osmanlıların, hem ticaret ve hem de yapacakları seferler için Polonya yolu üzerinde bulunan ve mühim üs olan Boğdan'ın bazı şehirlerini almaları gerekiyordu. Fatih Sultan Mehmed 1476'da Akdere (Alba Valea) denilen mevkide Boğdanlıları mağlup etmek suretiyle kuvvetli bir şahsiyet olan Stephan Cel Mare'nin faaliyetlerini önlemişti. Ancak orduda çıkan veba hastalığı nedeniyle Sultan Mehmed tasavvurlarını tatbik edemeden geri dönmeye mecbur kalmıştı. Tuna sancakbeyleri ile Kırımlıların Boğdan'a akınlarını devam ettirmelerine karşılık Boğdanlılar da Osmanlıların buğday deposu olarak belirtilen Bulgaristan'ı sürekli tazyik altında bulunduruyorlardı. 40 Kayı III: Haremeyn Hizmetinde Ayrıca Fatih döneminde Osmanlı hakimiyetine alınan Kırım ile karadan bir bağlantı kurulamamıştı. Bunun için de Kili ve Akkerman kalelerinin fethi şarttı. Özellikle Bulgaristan'ı Boğdan'ın tazyikinden kurtarmak isteyen Bayezid, 1483'te Polonyalılar ve Macarlarla anlaşma yaptıktan sonra ertesi yıl baharda Boğdan harekatını başlattı. Ordunun ağırlıkları ve büyük topları hem karadan hem de Tuna yoluyla nehirden bölgeye sevk edilmeye başladı. 1484 yılı Mayıs ayının birinde Edirne'ye gelen padişah bu şirin beldeyi hayır eserleriyle donatmaya başlarken halka da akıllara sığmayan ihsan ve lütuflarda bulundu. Şehrin ulemasına, şeyhlerine, fukarasına bol bol ziyafetler çekip ağır hil'atlar dağıtarak gönüllerini fethetti. Tunca Nehri üzerinde cami, medrese, imaret ve darüşşifadan meydana gelen muazzam külliyenin temellerini attırdı (23 Mayıs 1 484) . Bir ay öncesinde yanmış bulunan bedesten, tahtakale ve çarşıları, taştan olmak üzere yeniden yapılmasını ferman etti. B ayezid bu imar fa aliyetlerini başlatmasını müteakip 27 Haziran'da Dobruca'ya girdi. İsakçı İskelesi'nden Tuna'yı geçti. Vlad'ın başında bulunduğu yirmi bin kişilik bir Eflak kuvveti de kendisine katıldığı halde Kili Kalesi önüne geldi. 6 Temmuz günü Boğdan'ın kapısı sayılan Kili Kalesi'ni karadan ve denizden muhasara altına aldı. Kale kumandanı bu kuvvetlere karşı koyamayacağını anladığından dokuz gün mukavemetten sonra teslim oldu (15 Temmuz 1484).30 Cuma namazını, camiye çevirdiği şehrin büyük kilisesinde kılan il. Bayezid Han, kalenin içine asker ve mühimmat yerleştirdikten sonra daha kuzeyde Dinyester Nehri'nin vücuda getirdiği küçük bir körfezin kenarındaki Akkerman Kalesi üzerine yürüdü. Bu sırada Mengli Giray Han komutasındaki elli bin kişilik Kırım kuvvetleri de gelerek orduya iltihak etmişlerdi. Akkerman Kalesi, Kili'ye nazaran daha müstahkem bir durumdaydı. İçerisinde aylarca yetecek zahire ve mühimmat vardı. Çevresi II. Bayezid Han 41 pek derin ve geniş bir hendekle çevrilmişti. Nitekim Kemal paşazade kaleyi şöyle tavsif etmektedir:31 Kapusu ahenin ve burcu sengin Önü hendek denizdir ardı engin Ne duvarının burcuna m ecal-i uruc var Ne hendeğine düşene ihtimal-i huruc var* Buna rağmen büyük bir gayretle bir hafta içerisinde hendekleri doldurarak düzlük kılan Osmanlı askerinin yoğun top ve tüfek atışına, kale müdafileri ancak on iki gün dayanabildiler. 11 Ağustos 1484 günü aman dileyerek kaleyi teslim ettiler. Kili ve Akkerman kalelerinin civarındaki yerler de Osmanlı hakimiyetini kabul ettiler. Osmanlıların adeti üzere yeni fethedilen yerlerin derhal tahriri yapıldı. Arzu edenlerin yerlerinde kalmalarına müsaade olunduğu gibi istedikleri yere gidebilecekleri de bildirildi. Halkın bir kısmı da Marmara kıyısındaki Eski Biga'ya götürülüp yerleştirildi.32 Savaşa katılan Kırım hanı ile Eflak voyvodası harp ganimetlerinden mühim pay aldılar. Sultan Bayezid bu sefer sırasında almış olduğu ganimet malını Edirne'de başlattırmış olduğu ilmi ve sosyal müessesesine sarf etti. Akkerman'ın zaptı askeri harekat için çok önemli idi. Bundan sonra Osmanlı kuvvetleri Dobruca ile Tuna arasından geçerek Karadeniz ile Prut Nehri arasından kuzeye doğru çıkabilecekler ve böylece Kırım Hanlığı ile de kolaylıkla irtibat kurabileceklerdi. Öte yandan Kili ve Akkerman kalelerinin Osmanlılar tarafından fethi, Boğdan'ın iktisadi hayatına da büyük bir darbe indirmiştir. Bu fetihlerle Boğdan ve Macaristan, Karadeniz üzerinden ticaret imkanlarını kaybetmişlerdir. Nitekim Boğdan Beyi Stefan Cel Mare, Venedik'e gönderdiği bir namede, "Bu iki şehir (Kili ve Akkerman) bütün Moldovya'dır. * Kapısı demirden ve burçları taştan yapılı olan kalenin önünde hendekler açılmış ve su ile doldurulmuştur. Böylece dört yanı deniz gibi olmuştur. Ne duvarının burcuna tırmanmaya imkan ve ne de hendeğine düşende çıkma ihtimali var. 42 Kayı III: Haremeyn Hizmetinde Moldovya ise bu iki şehirle birlikte Macaristan ve Lehistan için bir seddir" diyerek ülkesinin Türk akınlarına karşı Hıristiyanlığın bir kalesi olduğunu vurgulamış ve desteklenmesini rica etmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder