Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

5 Mayıs 2021 Çarşamba

OSMANLI TARİHİ 188 FATİH SULTAN MEHMED (Merkâd-ı Fatih'i Ziyaret)



MERKAD- I FATİH'i ZİYARET

Türk milleti dünyanın en muhteşem şehrini kendisine sunan bu

büyük Türk cihangirini hiçbir zaman unutmamıştır. Onun kabri

İstanbul'un manevi fatihlerinden Hazret-i Eyüb Sultan'ın kabrinden sonra en çok ziyaret edilen türbedir. Büyük şairlerimizden

Abdülhak Hamid, Fatih'in türbesini ziyaret edenler arasında duygu

ve düşüncelerini en iyi söyleyen kişi olmuştur. "Merkad-ı Fatih'i

Ziyaret" adlı uzun şiiri kabrinin hemen sağındaki duvarda asılıdır. 


Şair, bu büyük Türk cihangirinin ilmiyle iktidarını birleştiren

şiirinde, Türk milletini de topyekün onun türbedarı olmakla şereflendirmektedir. Şiirin bazı beyitleri ve açıklaması şu şekildedir.

Her kuşesinde dehrin, nam-ı beka-nisarın;

Şayestedir denilse alem senin mezarın.

Kaldın cihanda bi an, her anın oldu bir devr;

Mülk-i ezeldi guya tahtında hem-civarın

Sensin o padişeh ki bu ümmet-i necibe

Emsar bahşişindir, ebhar yadigarın.

Meydan-ı harbi kıldın sen tahtgah-ı şevket;

Leşkerdi hep müsellah etba'-ı bi-şümarın.

Sen cism idin fena-yab, ol ruh-i cavidani;

Düştün cüda sen amma, bakidir iştiharın.

Tevhid idi meramın İslam ile enamı,

Birleşti ol uğurda ilminle iktidarın.

Beyt-i Hudaya konmuş cahın metaf-ı eslaf;

Durmuş başında bekler, bir kavm türbedarın.

Bir maksada ederdi seyf ü kalem teveccüh,

Ahkamına uyardı kanunu ruzgarın.

Okşardı zülf-i yari tedbir-i adilanen,

Çarpardı fikr-i hasma takrir-i dil şikarın.

Her şaha böyle tali' yar olmaz ey şehenşeh,

Nadir gelir naziri bir böyle şehriyarın.

Bir dem yüzün gülünce alem bahar olurdu;

Misl-i küsuf her-ca zahirdi iğbirarın.

Bir yıldırımdı nizen, peyveste ka'r-ı hake;

Bir burc-i Hak-nümadır, ermiş göğe menarın.

Bab-ı necatı sensin, ey Fatih, eyleyen feth,

Miftah yaptı ancak cedd-i büzürgvarın. 

Fatih Sul tan Mehmed Han

Her dem sana açıktır ebvab-ı Arş-ı rahmet,

Türbendir en azimi Jeth ettiğin diyarın.

Titrerdi secdegahın oldukça sen cebin-say,

Hala gelir zeminden tekbir-i zar-zarın.

Sen yattığın düşekte bisterdi gülle-i top,

TCıfan-ı hun u ateş gülzar-ı nev baharın.

Ecr-i azim-i vasfın kaydında Hamid ey şah,

Kıl bu sevabını sen afv ol günahkarın.

Medhinde şairana ilhamlar gerektir:

Ta'rifi yerde bitmez Arşa çıkan kibarın.

Açıklaması:

329

Cihanın her köşesinde senin ölümsüz namın vardır. Bu itibarla

alem senin mezarın dense layıktır.

Cihanda pek az kaldın fakat her anın sanki bir devir idi. Tahtın

ve çevre ülkeler sanki sana ezelden mülk olarak sunulmuştu.

Sen öyle bir padişahsın ki, bu asil millete; ülkeler bahşişin ve

denizler yadigarındır.

Şevketli, azametli tahtını harp meydanlarına kurdun. Sayısız

hizmetkarlarının hepsi silahlı askerlerdi.

Sen nihayet fani idin. Beden olarak bizden ayrı düştün. Fakat

şöhretin ruhlar gibi ebedi kalacaktır.

Gayen, hedefin insanları Müslümanlıkta birleştirmekti. Bu uğurda ilminle gücün bir araya gelmişti.

Orası (türben) geçmiş nesillerin tavaf yeri olduğu gibi; bugün

de koca bir millet senin türbedarındır.

Kılıcıyla kalemi aynı maksada yönelmişti. Devrin gidişi de ona

uyuyordu.

Adil tedbirleriyle yarin zülfünü okşar (dostları huzurlu kılar),

kalplere işleyen konuşması düşmanın fikrine çarpardı.

Ey padişah böyle talih her padişaha yar olmaz. Böyle bir şehriyarın benzeri pek az gelir. 

330 Kayı II: Cihan De vleti

Yüzü gülse alem bahar kesilir, dargınlığı güneş tutulması gibi

her yerde belli olurdu.

Mızrağı toprağın derinliklerine saplanmış bir yıldırımdı ve

camiinin göklere ulaşan minaresi Cenab-ı Hakk'ı işaret eden bir

burcu andırırdı.

Ataları sadece anahtar hazırlamışlardı. Kurtuluş kapısını açan

ise Fatih oldu.

Ona rahmet arşının kapıları daima açıktır. Fethettiği ülkelerin

en büyüğü de, kendisini bu rahmete ulaştıran türbesidir.

Alnını koyduğu vakit secde ettiği yer titrerdi. Toprağın altından

onun içli tekbirleri hala duyulur.

Yastığı top güllesiydi. Baharının güllükleri ateş ve kan tufanlarıydı.

Hamid, onu tavsif etmenin büyük sevabı kaydındadır. O günahkarın bu sevap kaygısını Fatih hoş görsün.

Çünkü şairler onu methedebilmek için, ilhamların yardımına muhtaçtırlar. Yoksa arşa yükselen büyüklerin tarifi fanilerin

imkanlarıyla tamamlanamaz.

Topkapı Sarayında II. Murad zamanında kurulduğu belirtilen

Enderun mektebini kurarak memleket için gerekli devlet adamı

yetiştirilmesini yine o sağlamıştır. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder