Cihanın her köşesinde senin ölümsüz namın vardır.
Bu itibarla alem senin mezarın dense layıktır.
Cihanda pek az kaldın fakat her anın sanki bir devir idi.
Tahtın ve çevre ülkeler sanki sana ezelden mülk olarak sunulmuş idi
Sen bu asil millete öyle bir padişahsındır
Ülkeler bahşişin ve denizler yadigarındır.
Şevketli, azametli tahtını harp meydanlarına kurdun
Sayısız hizmetkarlarının hepsi silahlı askerlerin
Sen nihayet fani idin. Beden olarak bizden ayrı düştün.
Fakat ruhlar gibi ebedi kalacaktır şöhretin
Gayen, hedefin insanları Müslümanlıkta birleştirmekti.
Bu uğurda ilminle gücün bir araya gelmişti.
Orası (türben) tavaf yeri olduğu gibi geçmiş nesillerin
Bugün de koca bir millet senin türbedarın
Kılıcıyla kalemi yönelmişti aynı maksada
Devrin gidişi de uymaktaydı ona
Adil tedbirleriyle yarin zülfünü okşar (dostları huzurlu kılar),
Kalplere işleyen konuşması düşmanın fikrine çarpar
Ey padişah böyle talih her padişaha olmaz yar
Böyle bir şehriyarın benzeri pek az gelir
Yüzü gülse alem bahar kesilir,
Dargınlığı güneş tutulması gibi her yerde belli olur
Mızrağı toprağın derinliklerine saplanmış bir yıldırımdı
Camiinin göklere ulaşan minaresi Cenab-ı Hakk'ı işaret eden bir
burcu andırırdı.
Ataları sadece anahtar hazırlamışlar idi
Kurtuluş kapısını açan ise Fatih ta kendisi
Ona rahmet arşının kapıları daima açıktır.
Fethettiği ülkelerin en büyüğü de, kendisini bu rahmete ulaştıran türbesidir.
Alnını koyduğu vakit secde ettiği yer titrer
Toprağın altından hala duyulur onun içli tekbirler
Yastığı top güllesiydi.
Baharının güllükleri ateş ve kan tufanları
Hamid, onu tavsif etmenin büyük sevabı kaydını
Fatih hoş görsün o günahkarın bu sevap kaygısını
Çünkü şairler onu methedebilmek için, ilhamların yardımına muhtaçtırlar. Yoksa arşa yükselen büyüklerin tarifi fanilerin imkanlarıyla tamamlanamazlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder