Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

4 Mayıs 2021 Salı

OSMANLI TARİHİ 186 FATİH SULTAN MEHMED (İmar Faaliyetleri)



İMAR FAALİYETLERİ

 İstanbul'un imarına çok önem veren padişah, saray, camiler, medreseler ile hamamlardan başka şehrin çeşitli yerlerinde dört bin dükkan yaptırarak, vakfetti. Büyük camilerin yanındaki medreselerin haricinde yirmi dört medrese, on iki han, kırk çeşme ve Halkalı su tesisatı ile iki gemi tersanesi ve kışla, yapılan binalar arasındadır. İstanbul imar olunurken, diğer taraftan Bursa, Edirne gibi şehirlerde imar faaliyetleri büyük bir hızla devam etti. Bu devirde Bursa'da otuz yedi, Edirne'de yirmi sekiz ve diğer şehirlerde altmış cami yapıldı. Edirne'de Tunca Nehri kenarında 1451 senesinde büyük bir saray inşa edildi. Bu sarayın daha gelişmiş bir modeli Topkapı Sarayı'dır. Edirne'deki saray 18 7 6 Osmanlı-Rus harbinde cephane infilakıyla harap olmuştur. 322 Kayı II: Cihan Devleti Fatih Sultan Mehmed ele geçirdiği beldeleri kendi haline bırakmayarak, imarına çalıştı. Fatih'in mabet olarak İstanbul'a ilk hediyesi Ebu Eyyılb el-Ensari'nin kabrinin üzerine bir türbe ve sonra onun etrafında teşekkül ettirdiği cami, medrese, imaret ve hamamdan mürekkep külliyesidir. 1459 yılında tamamlanmıştır. 1 766 zelzelesinde büyük hasar gören cami, 1 798'de temeline kadar yıkılarak yeniden yaptırılmıştır. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul patriğinin oturduğu ve harap olduğu için terk ettiği On İki Havari Kilisesi'nin yerini satın alarak burada kendi adı ile ulu bir cami ile çağının en meşhur üniversitesi haline gelecek medrese ve müştemilatının temellerini attırdı (1463). Şehrin en hakim tepesinde inşa ettirdiği bu muazzam abidelerle İstanbul'un siluetine Türklüğün ve İslamiyet'in damgasını da vurmuş oluyordu. Hoca Sadeddin Efendi bu külliye ile ilgili olarak şu bilgileri vermektedir: "Hayır işlerinden İstanbul'un içinde yaptırdığı güzel ve değerli camii, sağlam yapısı ve geniş alanı ile bir tanedir. Görünüşü ve süslemeleriyle de eşi yoktur. Geniş bir meydanı andıran kubbesi, mavi semanın çatısı altında yıldızlarla donanmış gök kubbeyi andırmaktadır. Temiz gönüllü dostlar, İslam'ın bu muhteşem kubbesi altında toplanmaktan ve feyz almaktan büyük haz duyarlar. Şadırvanından ab-ı hayat akar. Çevresinde yayılan amber kokulu hafif meltemler gönülleri, canları sarar. Dış avlusu bir geniş alandır ki, güzellikleri derleyen bu camii çevirir. Çevresi sekiz ulu medrese ile kaplıdır. Bu yüksek direkli medreselerin her biri ilim, sanat ve edep öğrenmek isteyenlere ayrılmıştır. Bu ulu medreseler onlara hazırlık sınıfı konumundaki sekiz tetimme ile sarılmıştır. Her tetimmede birçok hücre vardır. Buralarda eğitim gören talebeler, ol keremi adet edinen padişahın kurduğu imaretten yana dönüp her sabah ve akşam bol bol yiyecek bulunan mutfaklarda pişirilen iştah verici yemeklerle karınlarını doyururlar. Gönül rahatlığıyla hayır sahibine dua edip derslerine dönerler. Kadın ve erkek fukaradan nice kimse ise boş kaplarla imarete gelip kapları dolu olarak evlerine dönerler ve açlık gailesini başlarından savarlar:300 Fatih Sul tan Mehmed Han 323 Medreselerin açıldığı sıralarda Fatih, külliyede kendisine de bir oda ayrılmasını istemişti. Fakat müderrisler bu isteğe karşı: 'Siz külliyenin kurucususunuz, ama önce imtihana girin, danişmend (asistan) olun, tercih ettiğiniz ilim şubesinde tez yapın, eser verin, sonra müderrisliğe erişin; ancak ilim ocağında bu şekilde maka - mınız olur' dediler. Bunun üzerine müderrislerin koştukları şartı gerçekleştirdikten sonra Sahn-ı Seman'da oda sahibi olabildi.301 Padişahın külliyede, ilaca muhtaç hastalar için yaptırdığı darüşşifayı tanıtmaya ise kalemin gücü yetmez. Eğer becerikli hekimler anlamasalar orada gösterilen ilgiyi ve iltifatı tatmak için niceler hastalanmış gibi yatmaya kalkışırlardı. Hastalar için ayrı bir hamam yaptırılıp giysilerini yıkatıp temizlemekle ve gönüllerini almakla görevli kişiler tayin etmekle hayırlarını tamam etmişlerdir. Fakir ve yetim çocuklar için ise vakıflarından özel ve yüklü bir para ayırmıştı. Bu işi İstanbul kadısı yürütmekte, harcamalar onun denetiminde yapılmaktaydı. Yine zengin vakıflarından doğan gelir fazlasını yüksek vazifelerden emekli olmuş büyük alimlerin, mollaların, şeyhlerin, seyitlerin ve vaiz efendilerin giderlerine eklenmesini de şart koşmuştu:'302 Hoca Sadeddin Efendi'nin Fatih'in vakıfları ve bunların faaliyetleri hakkındaki ifadeleri Aşıkpaşazade'nin şu sözleri ile daha bir mana ve derinlik kazanmaktadır. Al-i Osman'ın büyük medreseler ve imaretleri yapmaktan muratları, sadece vilayetlerin mamur kılınması olmayıp ahiret mamur etmektir. 303 Hüner bir şehir bünyad eylemektir Reaya kalbin abad eylemektir Padişahın hayır faaliyetlerine devrin şeyhleri, alimleri, beyleri, paşaları, ağaları ve tüccarları da iştirak edince imparatorluğun her tarafı camiler, tekkeler, mescitler, medreseler, zaviyeler, imaretler, hanlar, hamamlar ve kervansaraylar ile tezyin edildi. Ülke ilim, sanat ve kültür bakımından bir cazibe merkezi halini aldı. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder