Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

24 Nisan 2021 Cumartesi

OSMANLI TARİHİ 178 FATİH SULTAN MEHMED (Fatih Zehirlendi mi)

 


FATİH ZEHİRLENDİ Mİ? 

Aslında Fatih Sultan Mehmed'in vefat nedeni kaynaklarda oldukça açıktır. O, 1464 yılından beri yakalanmış olduğu nikris hastalığından muzdaripti. Son seferlerinde ıstırabı daha da artmış ve bazı seferlere katılamamıştı. Ağrıboz seferinde ise yorgunluğun ve rahatsızlığının had safhaya çıktığı bir deminde; iş bilir bir vezirim yok ki işlerimi göre, diyerek halini ortaya koymuştu. Padişah rahatsızdı, hasta idi. Son üç yıldır gerçekleştirilen seferlere katılamamıştı. Nihayet son seferine de hasta olduğu halde çıkmış ve çok geçmeden de ağrıları daha da şiddetlenerek tedaviye cevap veremez hale gelmiş ve Hakk'ın rahmetine kavuşmuştu. Hemen hemen devrinin bütün kaynakları, diğer Osmanlı kronikleri ve ciddi batılı kaynaklar bu fikirde ittifak halindedirler. Nitekim meşhur tarihçi Kemalpaşazade: ''Amma dest-i takdir pençe-i tedbirin bozmuş ve ayak zahmetiyle huzurun uçurmuştu; ol sebepten uzak yere azın idemezdi. Nikris zahmeti ki atalarından intikal (genetik) bir hastalıktı. Son demlerinde kendisini ciddi olarak rahatsız kılmaya başlamıştı"273 demektedir. Fatih Sul tan Mehmed Han 293 Aşıkpaşazade de: "Ölümüne sebep ayağında zahmeti vardı. Doktorlar tedaviden aciz kaldılar. Nihayet doktorlar bir araya toplandılar. İttifak ettiler, ayağından kan aldılar. Zahmet daha ziyade oldu. Sonra şarab-ı fariğ (bir çeşit rahatlatıcı, kay ettirici şurup) verdiler. Nihayet rahmet-i Rahmana kavuştu"274 diyerek olayı nakleder. Tursun Bey ise öncelikle padişahın rahatsızlığından bahseder: "Karşıya göçmek ve denizi geçmek esnasında eski marazın depreşmesi sebebi ile incinip ansızın bir ah çekti, diyerek eski hastalığının daha sefere çıkarken nüksettiğini" belirtir. Daha sonra da ölümünü şu şekilde anlatır: "Otağ-ı hümayılnu geldi. Tekfur Çayırı adı verilen yere kuruldu. Padişahın bünyesinin zayıflığı, dini bütün kavi Müslümanlarda olduğu gibi ona vaktinin geldiğini hatırlattı.Bunca zamandır hükümdarlığını, olgunlukla, yiğitlikle ve cebren hakim kılmış olan Sultan'ı, Allah'ın takdiri kaderinden ayrı kılmayıp: Beyt: Sekiz yüz seksen altıncı yılında Rebiü'l-evvelin dördüncüsünde (Perşembe gününde) Beyt: Çü zaaf oldu kamu azasına bast Melek ruh-u latiften eyledi kabz. Dünya malını ve saltanatını bırakarak, mübarek ruhu Allana kavuştu:'275 Hoca Sadeddin Efendi de: "Sefer için Üsküdar yakasına geçen Fatih'in o günlerde vücudunda bir kırgınlık olduğunu, fakat buna rağmen sefere koyulduğunu söyler. Üsküdar'da birkaç gün kaldıktan sonra Gebze'ye doğru yola koyulduğunu ifade ettikten sonra; Tekfur Çayırı'na gelip konduğu gün, hali iyice sarsılmış, ağrıları da epeyce artmış bulunuyordu" der. Ve bu ağrıların onu ölüme götürdüğünü fark ettiğini şu sözleriyle ima eder: "Yaşamdan kalan son ve kısa an içinde kandildeki yağ tükenmek üzere iken, kelime-i şehadet getirmekle zamanını geçiriyordu. 294 Kayı II: Cihan Devleti Böylece Allah'ın hoşnutluğuna ulaşmak umudunda olup, cihan saltanatından göz yumup değeri ölçülemeyen o tatlı can kuşu, illiyin makamlarını seyre dalmış, kutluluk bahçelerinde kanat açmakla irci'i -bana dön- fermanına uymuş böylelikle de devlet güneşi sönüp batmıştı:'276 Bütün bunlara karşılık Fatih'in zehirlendiği tezini ilk kez ünlü Alman tarihçi Franz Babinger (ö. 1 967) ortaya atar: "Mehmed'in ölüm nedeninden emin değiliz. Çok sayıda düşmanının oluşu ve ölümüne ilişkin bazı ayrıntılar muhtemelen zehirlendiğini gösteriyor" diyen Babinger: "Bu işte Venediklilerin parmağı olduğu pek muhtemel görünmemektedir, sultanı oğlu Bayezid zehirlemiş olabilir"277 diyerek suçluyu da gösterir. Bundan sonra bizim kronikleşen ideolojik tarih yorumculuğumuz devreye girer. Fatih'in zehirletilmesi tutmuştur tutmasına da acaba kim zehirlemiştir. Osmanlı'ya batılı gözüyle yaklaşanlar için bu kişi mutlak olarak il. Bayezid Han'dır. Ondan sonra da Bayezid'le babasının arasını açık göstermek için ilme ve insafa sığmaz karalamalar ortaya atılmaya çalışılır. Şayet Babinger bunları okuyabilmiş olsaydı herhalde kendi yalanına kendisi de inanırdı. Bazı yazarlara göre ise Babinger'in, "Venediklilerin parmağı yoktur" sözleri herhalde suçluyu gizleme psikozudur. Fatih'in Roma'ya yönelmesi üzerine Venedikliler veya Papalık bu büyük Türk hakanını zehirletmeye muvaffak olmuşlardır. Bu kesin tavrın senaryosu da hazırdır. Fatih' in hekimbaşısı Yahudi Yakub Paşa satın alınmış ve bu iş ona gördürülmüştür. Hatta daha sonra yeniçeriler kendisini öldürdüklerinden vaat edilen altınlara ve makamlara da kavuşamamıştır. Halbuki son zamanda padişahın hastalığını başhekimlerinden İranlı Lari kontrol ediyordu. Fakat yapılan tüm müdahaleler yetersiz kalmıştı. Bunun üzerine Fatih' in eski hekimbaşısı Yakub Paşa çağırılmıştı. Yakub Paşa durumu kontrol ederek nasıl bir müdahalede bulunması gerektiği konusunda bir fikre varamamış, Lari'nin tedavisinin sonuç vermediğini görünce de müdahaleden iyice ürkmüştü. Padişahın ıstırabının artması üzerine doktorlar aralarında istişare etmişler ve durumu daha iyi değerlendirebilmek için o dönemlerde Fatih Sul tan Mehmed Han 295 tahlil yapmakta geçerli olan ayağından kan alma yoluna başvurmuşlardır. Buna rağmen padişahın ıstırabı artmış ve 3 Mayıs 1481 Perşembe günü, ikindi vakti, kısa bir komadan sonra vefat etmiştir. Görüldüğü üzere hekimler birbirlerinin tedavi usullerini beğenmeseler de bir aradadırlar ve ortak bir tedavi yöntemi geliştirmek üzere muhtemelen tartışmaktadırlar. Fakat hepsi de padişahın hastalığının artık zor bir noktaya geldiğinin farkında olup çaresizlik içinde kalmışlardı. Günümüzde Fatih' in zehirlendiği tezini savunan bazı tarihçilerin delil olarak sundukları en önemli bilgi ise Aşıkpaşazade'nin eserinde manzum olarak yazdığı bir şiiridir. Şiirin tam metni şöyledir: Tabibler şerbeti kim verdi Han'a O Han içti şarabı kana kana Ciğerin doğradı şerbet o Han'ın Hemin-dem zari etti yana yana Dedi niçün bana kıydı tabipler Boyadılar ciğeri canı kana İsabet etmedi tabip şarabı Timarları kamu vardı ziyana Tabibler Han'a çok taksirlik etti Budur doğru kavil düşme gümana Dua et Aşıkı bu Han hakkında Ki nur-ı rahmete canı boyana278 Fatih'in: "Dedi niçün bana kıydı tabipler, boyadılar ciğeri canı kana'' ifadeleri onlara göre zehirlendiğinin en mühim kanıtıdır. Oysa bu şiirde Fatih'e şüpheli bir ilaç verilmiş olabileceğine dair bir ima sezmek mümkünse de padişahın çektiği acıyı, ıstırabı yansıtmış olması daha akli ve daha mantıkidir. Zira ölüm acıları içindeki birisi ancak bu sözleri söyleyebilir. Öte yandan Venedik ve Papalık Fatih'i zehirlediler ve günlerce düğün bayram yaptılar demek için, Fatih'in neredeyse tahta çıkışından beri beraber bulunmuş, güvenini, itimadını kazanmış, 296 Kayı II: Cihan Devleti vezirlik payesine kavuşmuş kıymetli bir ilim adamına yani Yakub Paşaya iftira denebilecek bir tarzda saldırmak ilmi anlayışla bağdaşmamaktadır. Yakub Paşa hakkındaki iddialar bununla da sınırlı kalmamakta Müslümanlığı da tartışma konusu yapılabilmektedir. Açık bir delil olmadan, Müslüman olmuş birisinin dinden çıkmış olduğunu savunmak yahut, hayır aslında hiç Müslüman olmamıştı gibi düşünceler serd etmek dinen de mahzurlu olsa gerektir. Son olarak Fatih'i zehirledi diye yeniçerilerce öldürüldüğü iddia olunan Yakub Paşanın öldürülmesi meselesinin, aslında bu olayla hiçbir ilgisi yoktur. Fatih'in ölümünün haber alınması ile oğulları Cem ve Bayezid taraftarları arasında başlayan saltanat mücadelesi başta Karamani Mehmed Paşa olmak üzere Yakub Paşanın da sonunu hazırlamıştır. Yakub Paşa özellikle Fatih'in ölümünü gizlediği suçlamasıyla -ki buna Cem taraftarı olduğu şayiası da eklenebiliryeniçerilerce katledilmiştir. 279






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder