Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

11 Nisan 2021 Pazar

OSMANLI TARİHİ 172 FATİH SULTAN MEHMED (İşkodranın Fethi)

 


İŞKODRA'NIN FETHİ 

Burası Rumeli vilayetinin batı yöresinde bir ulu dağ üzerine kurulmuştu. Bir tarafından Drina Nehri akmaktaydı. Öteki üç yanına ise Leş, Dregos (Drivasto) ve Gölbaşı (Sabiacco) adında üç sağlam hisar yapılmıştı. Her biri eşsiz güzelliğe ve manzaraya sahip kalelerden Leş Kalesi Boyana Suyu'nun Drina Nehri'ne aktığı yerde bina olunmuştu. Dregos yine yüksek bir dağın tepesine kurulmuş, Gölbaşı ise orada bulunan bir gölün hemen ağzına inşa olunmuştu. Bu kalelerden her üçü de müstahkem ve zapt edilmesi zor hisarlardı. Önce Rumeli Beylerbeyi Davud Paşa Drina Nehri üzerine kurdurduğu köprüden geçtikten sonra İşkodra civarını vurup şehrin önüne gelerek kuşatma komutasını üzerine aldı (22 Haziran). İki aydır kaleyi abluka altında tutan akıncı beylerini bir kez daha Venedik'i vurmaya sevk etti. Ardından Anadolu Beylerbeyi Süleyman Paşa gelerek İşkodra kuşatmasına katıldı. Nihayet 2 Temmuz'da padişah da kale önüne gelerek çatışmaya katıldı. Arazi o kadar sarp ve bozuk idi ki toplar kale önüne çıkarılamamıştı. Bunun üzerine topların İşkodra civarında dökülmesine karar verilmiş ve malzeme de getirilmişti. Osmanlı topçuluğunun müthiş gelişimi de gözler önüne seriliyordu. Topların sayısı artmış çapları büyümüştü. Ayrıca yeni bir mermi de kullanılıyordu. Bu, zeytinyağına batırılmış yün, balmumu, kükürt ve daha sair bazı maddelerden mürekkep bir mermi idi. İnce, tiz bir ses çıkaran ve arkasında iz bırakarak ilerleyen bu mermi havayı süratle yarıyor ve dokunduğu yeri yakıyordu.254 276 Kayı II: C i han Devleti 22 Haziran'dan 21 Temmuz'a kadar devam eden bombardımanda kale bedenlerinde önemli gedikler açıldı. 21, 22 ve 27 Temmuz'da kaleye şiddetli hücumlar gerçekleştirildi. Osmanlılar, hendekleri aşarak göğüs göğüse savaşlara giriştiler ise de kale bedenlerini aşmaya muvaffak olamadılar. Müdafiler kaleyi savunabilmek için her çareye başvuruyordu. Kaleden aşağıya doğru taşlar yuvarlıyor, içleri barutla dolu taşlar atıyor, neft dolu sepetler fırlatıyor bu suretle gazilere ağır kayıplar verdiriyorlardı. Kayıpların artacağını gören Fatih hücumlara ara verdi. Devlet adamları ile yapılan istişarede öncelikle çevre kaleleri ve İşkodra'nın hayat damarlarını kesmenin yararlı olacağı görüşüne vardılar. Bundan sonra Davud Paşa Zenta Gölü kenarındaki Gölbaşı üzerine yürüdü. Jan Çernoviç hiç mukavemet göstermeden teslim oldu. Anadolu Beylerbeyi Süleyman Paşa'nın kuşattığı Dregos şiddetle direndi ise de Davud Paşa kuvvetlerinin de gelmesi üzerine 1 Eylül'de zapt edildi. Osmanlılar bundan sonra Leş Kalesi üzerine yürüdüler. Leş Kalesi muhafızları ise şehri ateşe vererek hisara yardım etmek üzere gelen ve takviye yardım malzemeleri getiren kadırgalara binmek üzere denize atladılar. Durumdan haberdar olan Türkler süratle kıyıya gelerek Venediklileri almak üzere sahile yanaşmış bulunan gemileri ok yağmuruna tuttular. Meydana gelen kargaşada düşman gemilerinden ikisi çarpışarak karaya oturdu. Türk askerleri kılıçların ağızlarında olduğu halde suya atlayıp yüzerek gemilere tırmandılar ve pek çok Venedikliyi kaçmaya fırsat vermeden esir ettiler. İki gemi de ellerine geçmişti. Fatih Sultan Mehmed böylece İşkodra'nın kara tarafından her bakımdan hayat damarlarını kesmiş bulunuyordu. Deniz yönünden gelebilecek yardımların önünü almak için de Boyana Nehri üzerine yaptırdıkları köprünün iki yanına kuleler inşa ettiler. On iki günde tamamlanan kulelere toplar yerleştirdiler. Artık zayiatsız olarak İşkodra'nın fethi gerçekleştirebilirdi. 255 Fatih Sultan Mehmed Han 277 Fatih, Evrenoszade Ahmed Bey'i kalenin ablukasına bıraktıktan sonra 7 Eylül 1478'de İstanbul'a doğru hareket etti. Fatih' in kale önünden ayrılmasından sonra da müdafilerin yardım beklentisi bir türlü netice vermedi. Artık nehir yolu da kapanmış hiçbir yerden yiyecek gelme ümidi kalmamıştı. İçindekiler can acısıyla değil kale cihandan usandılar. Birbirini yemeli oldular. Açlıktan niceleri öldüler. Pula dönmüştü belleri bükülüp Göle dönmüştü yaşları dökülüp Nihayet altı ay sonra müdafiler çaresiz kalarak İşkodra'yı teslim ettiler (14 79). 256 Böylece Arnavutluk'ta Venedik'in hakimiyetinde hiçbir kale ve şehir kalmamış bulunuyordu. Artık Arnavutluk bir Osmanlı ülkesi idi. İşkodra'nın teslim olması üzerine Venedik'le on altı seneden beri devam etmekte olan ve bir ara tam manasıyla bir Haçlı seferine dönüşen savaşa nihayet verildi. Venedik bu tarihten itibaren harbe devam etmenin kendisine neye mal olacağını iyi anlamıştı, ekonomi felç durumdaydı. Müttefik olabileceği kimse yoktu. Bunun neticesidir ki murahhas olarak İstanbul'a gönderilen Giovanni Dorio'ya Venedik tarihinde bir ilk olmak üzere Osmanlı hükümetinin bütün tekliflerini kabul etmek üzere sınırsız yetki verilmişti. Bu itibarla Dorio sadece doğudaki ticari faaliyetlerini garanti altına alarak Osmanlıların tüm isteklerini kabul etti. 25 Ocak 14 79'da imzalanan Osmanlı-Venedik antlaşmasına göre Venedikliler on altı yıllık harbin başlangıcından itibaren aldıkları yerleri geri veriyorlardı. Arnavutlukta Kroya ile İşkodra ve havalisi Türklerde kalıyordu. Buna karşılık Osmanlılar da Mora ve Dalmaçya'da Venediklilerden aldıkları bazı kaleleri iade edecekti. Venedik Cumhuriyeti'nin bayrağı olan Sen Mark bayrağını çeken dolayısıyla Venediklilerin müttefiki olan veya himayesi altında bulunan devletlere saldırılmayacaktı. Fakat Fatih, Yunan Adaları 278 Kayı II: Cihan De vleti prensi olan Leonardo'yu bu antlaşmanın dışında bıraktı. Anlaşılıyordu ki uzun savaşlar sırasında müttefiklerin yanında yer alarak savaşa girişmiş bulunan Leonardo'nun ilk fırsatta cezası verilecekti. İki taraftan alınan esirler hiçbir bedel mukabili olmayarak serbest bırakılacaklardı. Venedikliler harp tazminatı olarak yüz bin flori ödeyecekler, ayrıca Osmanlı hazinesine her sene on bin duka vergi vereceklerdi. Bu barış antlaşması ile beraber Venedikliler kendi tebaaları arasındaki müşkülleri çözmek üzere İstanbul'da daimi surette bir elçi (balyoz) bulundurabileceklerdi. Muahedeyi akteden Giovanni Dorio yeni bir balyoz gelinceye kadar İstanbul'da cumhuriyetin elçisi olarak kaldı. Antlaşma 25 Nisan 1479'da Venedik senatosu tarafından da kabul edilmiştir. 257 İşte karada ve denizde on altı yıl süren ve her iki tarafın da büyük zararlara uğramasına sebep olan bu uzun savaş sonunda Türklerin muhteşem zaferi ve bunu karşı tarafa tescil ettirmesiyle noktalanıyordu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder