Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

10 Nisan 2021 Cumartesi

OSMANLI TARİHİ 168 FATİH SULTAN MEHMED ( Kırım Meselesi)

 


KIRIM MESELESİ 

1473'te doğuda Uzun Hasan kuvvetlerini perişan etmekle Fatih Sultan Mehmed, aleyhindeki müthiş ittifak çemberinin halkalarını teker teker kırıyordu. Sırada Karadeniz'in kuzey kıyıları vardı. Fatih' in Karadeniz'i Türk Gölü kılma proj esi başlıyordu. 260 Kayı II: Cihan Dev leti Burası pek çok yönden Fatih'in ilgi alanındaydı. Kefe, Menkup ve Azak şehirleri büyük ticaret yolları üzerinde olduklarından fevkalade işlek birer liman halinde idiler. Astragan, Urgenç ve Kabil'den gelen yol ile İran'dan geçerek gelen iki ticaret yolu bu limanlar vasıtasıyla batıya açılıyordu. Hazar Denizi sahillerinden sevk olunan ipekler, Hint ve Çin Hindi'nden yola çıkan baharat bu limanlara geliyor ve buradan dağılıyordu. Bundan başka gemiler bu limanlardan buğday, kürk, deri, balık, havyar, balmumu ve tuz gibi şeyleri de naklediyorlardı. XV. yüzyıldan sonra baharat ve ipek bakımından eski faaliyeti azalmış ve Suriye'ye kaptırılmış ise de yine de önemini muhafaza etmekteydi. Osmanlı tarihçisi Kemalpaşazade, Kefe hakkında bilgi verirken "Karadeniz'in canib-i şimalisinde bir muazzam şehirdir. Mezkur bahrin sahilinde vaki olmuştur. Bahr u herden deşt ü derden bezirganlar gelir gider. Kırım diyarının Tatar'ı Çerkez'i ve Rus'un küffarı anda cem olup satu hazar eder" diyerek ticari ehemmiyetini ortaya koyar.239 Siyasi bakımdan ise bölgede, XIII. yüzyılın ortalarından itibaren Cenevizlilerin hakimiyeti görülmekteydi. Altınordu hanlarından Kefe'de ticaret yapmak üzere yerleşme müsaadesini alan Cenevizliler şehrin etrafını surlarla çevirerek iyice tahkim etmişler ve ticaretle de çok güçlenmişlerdi. Kefe'de Altınordu hanı adına sadece Müslüman Türk ahalisinin işlerini çözen bir Tudun ve gümrük varidatını toplayan bir gümrükçü bulunuyordu. XV. asrın başlarında Altınordu devletinde şiddetlenen iç mücadeleler sebebi ile birçok kabile Orta Asya'ya veya Kırım'a kaçmakta idiler. İşte Cengiz' in oğlu Cuci'nin torunu Tokay Timur'un neslinden gelen Hacı Giray bu kabilelerle güçlenerek yüzyılın ilk yarısı içinde Kırım Hanlığı'nı kurmaya muvaffak oldu. Altınordu hanına karşı Moskova ile dostluk ve ittifak kurarak durumunu güçlendirdi. Osmanlıların 1 453'te İstanbul'u fethederek boğazlara hakim olmaları ile Hacı Giray Cenevizlilere karşı onlardan yardım istedi. Fatih Sul tan Mehmed Han 261 İşte Karadeniz'deki bu ticari faaliyeti gören ve bilen Fatih Sultan Mehmed Kırım'a yardım sözü verdi. 1 454 yılında müşterek Osmanlı-Kırım kuvvetleri Kefe'yi muhasara ettiler. Cenevizliler Kırım ve Osmanlılara vergi vermeyi kabul ederek bu muhasaradan kurtuldular.240 Bu sefere elli dört Türk gemisi iştirak etmiştir. Bundan sonra Balkanlar, Karadeniz' in Anadolu kıyıları ve sonra Venedik, Akkoyunlu ve daha niceleri ile uğraşmak zorunda kalan Fatih, Karadeniz'in kuzeyi ile uzun süre ilgilenemedi. Hacı Giray ise, Fatih'in Anadolu'daki Ceneviz kolonilerini ve Trabzon'u alarak Karadeniz'i Osmanlı hakimiyetine koymasından endişelenmeye başlamıştı. Bu itibarla Cenevizlilerin yanı sıra Litvanya ve Lehistan'a hakim olan Yagellonlar ile ittifaklara girişti. Daha sonra Boğdan voyvodası da bu ittifaka dahil oldu. Hacı Giray'ın 1466'da vefat etmesi ile geride bıraktığı on iki oğlu ve ahbapları arasında uzun süren taht mücadeleleri yaşandı. Hanlık özellikle büyük oğlu Nur Devlet ile Mengli Giray arasında birkaç kez el değiştirdi. Her iki han da babalarının, Osmanlılar aleyhine gelişen siyasetini devam ettirmişlerdi. Ancak devrinin ve cihan tarihinin en ileri görüşlü devlet adamlarından biri olarak bilinen Fatih, Karadeniz'in kuzeyindeki gelişmeleri günü gününe takip ettiriyordu. Zira Karadeniz'e sahip olmak onun için ticari kazançlardan çok öte manalar da içermekteydi. Özellikle Kırım'ın Osmanlı tabiiyeti altına alınmasıyla Boğdan ve Lehistan'ın gücünü kırmak mümkün olacaktı. Bu itibarla Kırım hanlarının Osmanlı aleyhine ittifaklar içerisine girmesini doğru bulmayarak, Yakub Reis komutasında gönderdiği bir donanma ile Kefe ve civarını yağma ettirdi. Bunun üzerine Mengli Giray 25 Ekim 1469'da Fatih'e bir mektup gönderdi. O, karındaşım hitabı ile başladığı mektubunda Osmanlı donanmasının Kırım sahillerinde iki şehri yağma etmesinden şikayet ediyor ve Kefe'nin kendisine haraç veren bir şehir olduğunu belirterek alınan esirlerin iadesini rica ediyordu.241 262 Kayı II: Cihan Devleti Mengli Giray'ın mektubunda Fatih'e Karındaşım diye hitap edişi de aradaki ırki bağlara ve Türklüğe dikkat çekmesi açısından fevkalade önemlidir. Buna rağmen Mengli Giray'ın aleyhteki faaliyetlerine karşılık Fatih de Kefe'de Kırım'ın temsilcisi olan başbey (kabilelerin başı, şefi) Mamak'ın oğlu Eminek'le irtibat kurmaya başladı. Ancak Fatih'in Uzun Hasan'la meşgul olduğu bir sırada Kefe Cenevizlilerinin tesirinde kalan Mengli Giray, Eminek'i görevinden azletti. Cenevizliler kendisini öldürmek istedilerse de muvaffak olamadılar. Bu arada babası Mamak'ın ölümü üzerine Tatar büyükleri Eminek'in etrafında toplandılar. Böylece gittikçe güçlenen Eminek, bir taraftan Mengli Giray'la çarpışmaya bir taraftan da Kefe ve civarını vurmaya başladı. Mengli Giray bin beş yüz kişilik bir süvari kuvveti ile Kefe Cenevizlilerinin yanına kaçmak zorunda kaldı. İşte bu gelişmeler üzerine Fatih Sultan Mehmed, 1475'te Mahmud Paşa yerine veziriazamlığa getirdiği Gedik Ahmed Paşa'yı iki yüz gemilik büyük bir donanma ile Kırım üzerine gönderdi. Donanmada Kapıkulu ve Rumeli askerlerinden mühim bir kuvvetin yanı sıra Azablar Ağası Mahmud Ağa da on bin azab askeri ile bulunuyordu. Fatih muhtemelen Cenevizlilerin yanı sıra Kırımlıların da ne yapacağını bilmediği için tedbiri elden bırakmamıştı. 1475 Haziranda Kefe önlerine gelen Osmanlı donanması Santa Maria Kilisesi'nin bulunduğu sahile çıkarma yaptı. Osmanlı kuvvetleri on bini atlı olmak üzere kırk binin üzerindeydi. Gedik Ahmed Paşa teslim teklifinin reddedilmesi üzerine karadan ve denizden kuşattığı kaleyi şiddetli top ateşine tuttu. Büyük bir korkuya kapılan Kefe Cenevizlileri komutanlarına gelerek: "Bizim bu hisarı Türklerden korumaya ve kurtarma ihtimalimiz yoktur. Eğer elimizden zorla alırlar ise hepimizi kırarlar. Çoluk çocuğumuzu esir, malımızı yağma ederler. Böyle olmaktan ise hoşlukla Fatih Sultan Mehmed Han 263 teslim edelim. Zira bu Türkler hoşlukla aldıkları her yeri mamur ettiler. Yıkıp harap etmediler, dediler. Osmanlı töresi boyun eğeni bağışlayıp çoluk çocuklarına dokunmayarak baş eğene güleryüz göstermektir:' Tekfur direnirse askerinin hep birlikte karşı gelerek isyan edeceklerini anlamıştı. Çaresiz kuşatmanın dördüncü gününde (9 Haziran) kaleyi teslim etti. Cenevizlilerin yanı sıra mukavemete kaledeki Müslümanlar da katılmışlardı. Bu sebeple Gedik Ahmed Paşa yakalanan bazı ileri gelen Tatar beyleri ile Mengli Giray'ı, oğlu Mehmed Giray ve kardeşi Yağmurca Sultanla birlikte İstanbul'a gönderdi. Kefe'ye asker yerleştiren Gedik Ahmed Paşa donanma ile Azak Denizi'ne girdi. Don Nehri ağzındaki Türkistan, Maveraünnehir ve Hacı Tarhan'dan gelen tüccarların konakladıkları bir iskele ve Slav memleketlerinin limanı olarak ünlenen Azak hisarını zaptetti. Çerkez sınırına kadar yöredeki pek çok hisarı alan Gedik Ahmed Paşa, Kırım yarımadasının güneyinde, sahile yakın müstahkem Menkup şehrini kuşattı. Kale top atışları ile sarsılmaya başlayınca tekfuru canını kurtarma sevdasıyla dışarı çıkarak Gedik Ahmed Paşaya boyun eğdi. Ancak tekfurun çıkışı ile birlikte bir yakını yerine geçerek müdafaayı devam ettirdi. Kale müdafileri sayıca çok fazla olduklarından hiç yılmadan direnmeye devam ediyorlardı. Bu durum üzerine Gedik Ahmed Paşa kale önünde Zağracı Yakub Bey komutasında küçük bir müfreze bırakarak çekildi. Bir müddet daha kaleyi muhasara etmeye devam eden Zağracı Yakub Bey'in kale önünden çekilmeye başlaması üzerine kaledeki muharipler ve halk bu küçük birliği yok etmek üzere saldırıya geçtiler. Fırsat bu fırsat, bir tek Türk bırakmayalım diyerek sevinç naraları atıyorlardı. Zağracı Yakub Bey, yanındaki yiğitlerle cenk ede ede kale önünden bir miktar uzaklaşmıştı ki Gedik Ahmed Paşanın pusuya yerleştirdiği mücahid gaziler dört bir taraftan düşman askerini sarıverdiler. Menkup müdafileri ve halk neye uğradıklarını şaşırmışlardı. 264 K ayı II: Cihan De vleti Gazilerin gürz ve bozdoğan vuruşları cenk meydanının tozunu gökyüzüne ağdırdı. Menkupluların hayat defterlerini dürdü. Böylece müdafilerinin büyük bir kısmını kaybeden Menkup şehri, teslim bayrağını çekti. Gedik Ahmed Paşanın planı sayesinde kale fazla zayiat verilmeden elde edilmiş bulunuyordu. Gedik Ahmed Paşa Aralık 14 7 S'e kadar başta Kefe, Azak ve Menkup kaleleri olmak üzere Kırım sahillerindeki Ceneviz kolonilerini zapt, muhafızlarını da esir etmiş bulunuyordu. 242 Paşa İstanbul'a sayısız ganimet ve kırk bin esirle geldi. Esirlerden çoğu Ermeni olmak üzere Cenevizli, Yahudi ve Rum'du. Cenevizliler ile Rumlar Galata'ya yerleştirilirken Yahudiler Hasköy'e Ermeniler de Salma tomruk tarafına iskan olundular. Cenevizli gençlerden bin beş yüzü Yeniçeri Ocağı için ayrılarak acemi ocağına kaydedilip Türk terbiyesi üzere yetiştirilmeye başlandı. Yedikule'de hapis bulunan diğer esirlerin ise öldürülmeleri emrolunmuştu. Hapishaneye gelen kapıcı ile cellat, Tatar hanlarının öldürülmesi için emir çıktığını ve kendilerine teslim edilmesi icap ettiğini söylediler. Bu emri işiten hanların üzüntüden can başlarına sıçramıştı. Mengli Giray'ın bütün ümitleri kırıldı ve iki rekat namaz için izin istedi. Muhafız akıllı bir kimse idi. Gelenlere: "Bir yanlışlık olmasın. Burada hapiste Tat ili beyleri de mahpustur. Muhtemelen ferman bunlar içindir. Acele etmeyiniz. Sonradan yanlış olduğu anlaşılır amma bunların boynu vurulmuş olur. Tedbir vakti gittikten sonra bilinmek fayda vermez. Kuruyan ot bir daha yetişmez. Kesilen baş tekrar bitmez .. :' Gelen görevliler şüpheye düşerek geri döndüler ve kapı ağası vasıtası ile durumu padişaha arz ettiler. Padişah son anda bir yanlışlığın giderilmesinden duyduğu sevinçle: "Tatar beylerine yazık olacakmış. Yok yere ömür kaseleri dolacakmış. Benim fermanım Tat beylerinedir. Tatar hanlarına değil. Ol İslam düşmanlarını öldürsünler, Müslümanları değil" dedi. Böylece verdiği emrin Tat beylerine ait olduğunu Tatarlarla bir ilgisi olmadığını bildirdi ve kendilerini serbest bıraktırdı. 243 Fatih Sul tan Mehmed Han 265 Bu sırada Kırım hanlığını elinde bulunduran Nur Devlet Han Osmanlılarla dostça münasebette bulundu. Fatih Sultan Mehmed'e çok mütevazı ve hürmetkar mektuplar gönderdi. Fakat Fatih'in 1476 Boğdan seferine davet olunduğu halde Altınordu hanlığının tehdidini bahane ederek ne kendisi gelmiş ne de yardımcı kuvvet göndermiştir. 244 Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed İstanbul'da bulunan Mengli Giray'ı tuğ ve sancak vererek kendisini muhafazaya memur bir miktar kuvvetle Kırım'a göndermiştir (1478). İşte bu olaydan itibaren Kırım hanları padişahların dostuna dost düşmanına düşman olmak üzere Devlet-i Aliyye'nin yanında yerini alıyordu. İyi binici, cesur, gözüpek ve seferin bütün meşakkatlerine katla - nabilen Tatar birlikleri artık Osmanlılar adına Rusyayı, Lehistan'ı, Avrupayı ve İran'ı amansız akınlarıyla bunaltmaya başlayacaklardı. Osmanlı padişahları düşman devletlere tehdit name tarzında fermanlar gönderirken kendi birliklerinin yanı sıra, artık yıldız sayısınca Tatar askeri ile de geldiklerini vurgulayacaklardı. Hanlar ise seferlerde padişahlarına: "Bir mücahid kulunuz terk iderüz can u seri" Diyecek kadar candan ve samimi bir biçimde bağlılıklarını su - nacaklardır. Diğer taraftan Kırım'ın Osmanlı devletine bağlanması ile birlikte Han oğulları arasında sürüp giden iç savaşların önü alınmış ve ülkede istikrar sağlanmıştır. Bu birlikteliğin Kırım'ın siyasi hayatına olduğu kadar ekonomik ve kültürel yönüne de büyük faydaları olacaktır. Nitekim Kazan, Astrahan ve Kasım hanlıkları iç kavgalar sebebi ile kısa bir süre zarfında Rusya tarafından ortadan kaldın - lırken Kırım üç asır boyunca 1 783 tarihine kadar varlığını idame ettirebilecektir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder