TİMUR ANADOLU'DA
Ankara Muharebesi'nin kazanılması ile birlikte Timur Bursa, Konya, Akşehir, Karahisar ve diğer önemli mevkilere kol kol kuvvetler sevk etti.
Şehzade Cihangir'in oğlu Mirza Muhammed Sultan otuz bin süvari ile, sadrazam ve yeniçeri ağası başta olmak üzere pek çok ünlü emirlerle Bursa'ya doğru gitmekte olan Süleyman Çelebi'yi takip etti. Timur Han, Emir Süleyman'ın merkez hazinelerini Rumeli'ye kaçırmasından evvel yakalanmasını şiddetle emretmişti.
Bu itibarla Muhammed Sultan, o kadar süratle hareket etti ki bu uzun yolu beş günde katetti. Ancak Emir Süleyman hazinenin bir bölümü ile kız kardeşi Fatma Sultan ve küçük kardeşi Şehzade Kasım'ı alarak son anda Rumeli yakasına geçmeye muvaffak olmuş bulunuyordu. Mirza Muhammed' in askerlerinin
Bursa'da büyük bir yağma hareketinde bulundukları kaynaklarda yazılıdır. Bursa'daki alimlerden evliyalık durağının kutbu, hidayet yolunun ışığı, Kur'an-ı Kerim okuyanların sultanı diye tarif edilen Emir Sultan, büyük fıkıh alimi Molla Fenari ve hadis ilminin önde geleni Şeyh Mahmud-ı Cezeri yakalanarak Kütahya'da bulunan Timur Han'a gönderildi.
Timur Han, Osmanlı ülkesindeki bu en mümtaz alimlerin alınlarında parlayan din nurunu görünce kendilerine beklenmedik bir kabul ve bağlılık gösterdi. Uzun bir sohbetin sonunda kendilerinden yanında kalmalarını ve beraber Semerkand'a gitmelerini rica etti.
Şeyh Mahmud-ı Cezeri bu isteği uygun bulurken diğerleri, Osmanlı boyunun adil idaresinin gölgesi altında ülkenin yine eski ihtişamlı günlerine döneceğine inanmış olduklarından bu teklifi nazik bir ifadeyle geri çevirdiler.
Timur Han bu durumdan büyük üzüntü duyduğu halde Emir Sultan ile Molla Fenari'ye ihsanlarda bulundu ve Bursa'ya yolcu etti. Timur Han Ankara'da bir hafta kaldıktan sonra yanına Yıldırım Bayezid'i ve diğer esirleri de alarak Kütahya'ya gelmişti. O çok hoşlandığı bu şehirde bir ay kadar kaldı. Kalede beylerbeyi Timurtaş Paşanın hazinelerine el konularak askerlere dağıtıldı
Timur Han huzuruna çağırttığı Timurtaş Paşaya, sert bir eda ile:
"Bunca mal ve eşyayı toplayacağın yerde asker toplasaydın da velinimetin yolunda harcasaydın olmaz mı idi? Vezirler ki mal toplamaya kalkar ve askerlerini hazırlamakta ihmalkar davranırlar, bu tutumları sonunda devleti karışıklığa sürükler ve artık aldıkları tedbirler de fayda vermez!" diyerek azarladı.
Timurtaş Paşa ise:
"Benim padişahım yeni yetişme bir hükümdar değildir ki asker ve ordu düzenlemede beylerinin, vezirlerinin malına muhtaç olsun. Hele görmemiş yeni devletlilere hiç benzemez, gözü aç değildir onun" diyerek ağır bir cevap verdi.
Timur'un onu ve oğullarını affetmek niyetinde iken, bu cevap üzerine hapsettirdiği rivayet olunmaktadır.
Timur Han yine Kütahya'da bulunduğu sırada Germiyan, Aydın, Saruhan, Menteşe ve Hamidoğulları beylerine eski beyliklerini geri verdi. Böylece bu beylikler Timur'a tabi olarak yeniden kuruldular.
Yıldırım Bayezid'in oğlu, Emir Süleyman Çelebi'ye bir name yazarak kendisine tabi olmasını bildirdi. O da Şeyh Ramazan ismindeki elçisi vasıtasıyla bu teklifi kabul eylediğinden, kendisine metbuiyet (bağlılık) alameti olarak taç ve hil'at gönderildi.
Yıldırım'ın diğer oğalları İsa ve Mehmed çelebilerin elçileri gelerek bağlılıklarını arz ettiler. Timur her birisine hil'atlar giydirip ihsanlarda bulundu. Şehzadelere ise kemer, külah ve hediyeler gönderdi.
Aynı günlerde, daha evvel hastalandığından Akşehire gönderilen ve tedavi altına alınan Bayezid Han'ın vefat haberi geldi. Batı Anadolu seferinden dönen Timur Han, Bayezid'in ailesine başsağlığı dileyip pek çok ihsanlarda bulundu. Semerkand'a dönerken Musa Çelebi'ye, babasının cenazesini Bursa'ya götürmesini ve hükümdarlara layık bir merasimle defnetmesini tavsiye etti. Yine Musa Çelebi'ye babasının mülkünde hükümdarlık etmesi için kemer, murassa kılıç ve yüz at ihsan etmiştir.
Timur Han'ın ani olarak ordusunu toplayıp Semerkand yolunu tutmasında bazı rivayetler vardır.
Yıldırım Han'ın vefatından hemen dört gün sonra, Timur'un en sevgili torunu Muhammed Sultan ani olarak vefat etti (12 Mart 1403). O henüz on dokuz yaşındaydı ve pek çok muharebeye girerek başarılar kazanmıştı. Timur Han, Bayezid'de olduğu gibi "İnna lillahi ve inna ileyhi raci'fuı" ayetinden başka bir söz söylemedi.
Devlet adamları matem elbiselerini giymişler, kadınlar göğüslerini yumruklamışlardı. Herkes şaşkın ve üzgündü.
Timur Han birkaç gün sonra ruhu için sadakalar dağıttı ve büyük bir ziyafet verdi. Bu sırada hafızlar yüksek sesle saatlerce Kur'an-ı Kerim okudular. Naşı bir taht-ı revan içinde Ceyhun ötesine nakledilirken Timur Han bunu bir ikaz olarak mı algıladı bilinmez, aynı ayın sonlarında Semerkand yolunu tuttu.
İkinci rivayete göre ise Anadolu'nun hemen her tarafına dağılmış Timur askerleri sebebiyle halk büyük bir sıkıntı içerisine düşmüştü. Ortaya çıkan kargaşa ve fitne yüzünden yaklaşık on aydır Müslümanların halleri perişandı.
Nihayet sıkıntı dayanılmaz bir hal alınca her çevreden halk, Emir Sultan'ın huzuruna vardılar. Ondan şefaatçi olmasını ve bu kargaşanın son bulmasını istediler.
Emir Sultan ise gelenlerden bazısına:
"Timur Han'ın ordusuna gidin. Orada fılan görünüşte ve kılıkta olan nalbanta benden selam söyleyin. Başka yöreye göç edip gitmelerini istediğimizi ona duyurun'' dedi.
Timur'un ordusuna giden birkaç kişi nalbantı eski bir kılıkla çalışırken bulurlar ve Emir Sultan'ın dileğini iletirler.
O, yırtık pırtık elbiseler içindeki aziz, haberi duyunca; "Can baş üstüne yarın göçelim" cevabını verir.
Ertesi gün görürler ki Timur ordusu hızla toparlanıp Anadolu'yu terk etmektedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder