CİHANA VEDA KILDI
Timur Han, her ne kadar Sultan Bayezid'i tatlı davranışlarıyla hoş tutmaya çalışmakta, kederlerini, üzüntülerini unutturacak gezilere, toplantılara götürmekte olsun, padişahın yüreği kanlara boğulmakta idi. Bu gösteriler, hoş sözler, lütuflar, tatlı vaatler onu kederlerinden ayıramazdı. Her geçen gün elem dikenleri yumuşak yüreğini biraz daha kanatmakta, gül yanaklarına dökülen nedamet yaşları biraz daha artmaktaydı.
Nasıl artmasındı?
Günlerdir padişahlık katından uzak, ayrılık zindanında harap olmaktaydı.
Güçlü olduğu, her şeyi eli altında tuttuğu günlerden düşmüş, güneş misali tutulup kararmıştı. ülkesinin bakımlı şehirleri, geliştirilmiş, imar edilmiş beldeleri harabeye dönmüştü. Sevinç kaynağı olan saltanatının direkleri oğullarından haber dahi alamıyordu. Anadolu birliği yolunda atılan adımlar, çekilen zahmetler heba edilmişti.
Osmanoğulları ülkesi acaba kaç parçaydı?
İşte bu düşüncelerle ruhunda biriken kederler, sonunda vücudunu sarsacak dereceye geldi. Nefes darlığı göğsünü sıkıştırmaya başladı. Vücudu mum gibi erimeye yüz tuttu.
Son görüşmelerinde Timur Han'a şu vasiyeti yaptı:
"Ey Emir! Ocağımı söndürmeyesin. Bugün bana ise yarın sahadır.Tatarı bu vilayette komayıp götüresin! İslaın'ın sığınma yeri ve metin sedleri olan kaleleri yıkmayasın. Vilayet-i Rum'u (Anadolu) harap ettirmeyesin."
Bu istekleri yerine getireceğine söz veren Timur Han, Bayezid'i de hekimlerle birlikte, istirahatı ve tedavisi için Akşehire gönderdi. En meşhur iki hekimi Mevlana Celaleddin Arabi ile Mevlana İzzeddin Mesud-ı Şirazi'den padişahın sıhhatine kavu.şması için ne gerekiyorsa yapılmasını emretmişti. Padişaha ise:
"Cesaret Bayezid Han! Seni yalnız Semerkand'a kadar götürmek isterim. Oradan memleketine iade edeceğim:'
Ancak ne bu gönül alıcı sözler ne de .iki hazik hekimin tedavi yolundaki en ince usulleri uygulamaları Bayezid Han'ın derdine çareydi. Gayret sahibi hükümdar kederle dolu bu felaket günlerden kurtulmak için ölümü özler hfile gelmişti. Nihayet 8 Şubat 1403'te bu fani dünyaya veda ederek ahiret alemine göçtü.
Saltanat tahtı devrildi, sarayları yıkıldı
Yurdunun nice beyleri sürülüp çıkarıldı
Ülkesinden atıldı başından tacı alınıp
Kuruyan ırmaklardan dudakları çatladı
Her savaşta yiğitçe naralar savuran Bey
Osmanoğlu aslanı, cihana veda kıldı
Öte yandan İzmir'i zapt eden Timur, Akşehir'e doğru gelirken yolda padişahın ölüm haberini aldı.
Büyük bir üzüntü ve tarifsiz bir keder göstererek şu ifadelerde bulundu:
"Dinimizin direkleri olan Osmanlı padişahlarının, küffar arasında harcadıkları bunca gayrete karşı ben de devletlerini yıkmak fikrinden vazgeçmiştim. Özellikle cennetmekan Sultan Yıldırım Bayezid'in aşağılık düşmanlara yılgınlık vermek, onları yok etmek ve güzel dinimizi yüceltmek yolunda yaptığı işleri, gösterdiği gayretleri gördüğümden beri kendisine yardım etmek, güçlendirmek, gönlünü almak istedim. Bu soyu korumanın da dindarlığın esası olduğunu anladım. Düşüncem Rum ülkesini bütünüyle ele geçirdikten sonra Yıldırım Han'ı tekrar tahtına oturtmak, gereken hürmeti eksiksiz yerine getirmekti.
İslam serhaddinin korunması, gaza ve cihat törelerinin yürütülmesi için bu yüce hakana yardım etmekle, kendim için iyi bir ad bırakmak, hayırla anılmak istiyordum:'
Yıldırım Bayezid Han'ın vefatını müteakip cesedi tahnit edilerek Akşehir'de Mahmud Hayrani Hazretleri'nin türbesine konuldu. Timur Han yanında bulunan ailesine taziyet ve ihsanlarda bulundu. Bir müddet sonra Semerkand'a dönerken Musa Çelebi'ye babası Yıldırım'ın naşını Bursa'ya götürmesine ve orada merasimle defnetmesine müsaade etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder