Çeşitli oyunlarını gördün zamanın,
Ne sevincin sürdüğünü ne de tasanın
Nice kasırlar yaptırmış beyler orada,
Şimdi ne beyin adı var, ne de sarayın
Dehşetle dolu o gece, akşam namazı sularında, Timur Han'ın karargahına koşan müjdeciler Bayezid Han'ın getirildiğini bildirdiler.
Timur Han sevinç ve neşe içerisinde çadırının kapısına çıktı. Yıldırım Han'ı ayakta hürmetle karşıladı. Saygı ile kendisini çadırına davet edip baş köşeye oturttu. Hatır alıcı güzel sözlerle dostluk kurma yolunu tuttu. Ayrıca böyle bir olaya sebebiyet vermek istemediğini de özenle belirttikten sonra:
"Bizim taraftan ne kadar aşağıya alınmış, antlaşma ve yaklaşma yolunda ne kadar çaba harcanmışsa, sizin taraftan kızgınlık sonucu saldırı tutumu gösterildi. Biz tatlı tatlı yalvardıkça, iyi davranışlar sergiledikçe sizden kırıcı haberler geldi. Meğer kader bize bu şekilde buluşmayı ve görüşmeyi, aradaki soğukluk perdesini böylece gidermeyi öngörmüş.
Şimdi misler gibi kokan gönlünüze kederin tozları konmasın. Emel bahçelerinize üzüntünün sert ve soğuk rüzgarları dokunmasın. Zamanın ortaya çıkardığı sonuçlarla dileklerin ters düşmesini garip karşılamamak gerekir.
Osmanlı diyarını sizin kutlu adaletinizin gölgesi dışında bırakmak düşünülmemektedir. Kimsenin mutluluk döşeği dürülmeyecektir. Meğerki hiçbir çaresi olmayan ilahi emir gelmiş olsun. Mutlu kişilerin uyanık bahtları ancak Allah'ın dilemesi ile kararabilir" diyerek gönül almaya çalışmıştı
Din yolunda savaşanların sultanı, bu güzel karşılama üzerine özürler dileyerek konuya girmiş; ''.Allahu Tealanın takdir kalemi eğer bir ülkeye yokluk işaretini çekmeyi dilemişse işin sonu böyle olur" demiştir.
İki padişahın görüşmeleri hakimfuıe sözlerle süslenince aradaki soğukluk perdeleri kalktı. Gönüllerindeki eski kinler kayboldu. Bayezid Han babalık şefkati ile şehzadelerinin akıbetlerinin araşbrılmasını rica etti. Devletin gelecekteki direkleri olan oğullarına, savaş sebebiyle bir zarar gelmesinden korkuyordu.
Timur Han derhal çevreye çavuşlar salarak şehzadeleri bulmalarını ve yanlarına getirmelerini buyurdu. Mustafa Çelebi kıyamete örnek bu kanlı savaşta kaybolmuştu. Akıbeti bir türlü anlaşılamadı. Süleyman, İsa ve Mehmed çelebiler kendilerine bağlı emirlerle kaçtıklarından bulunamadılar.
Musa Çelebi ise iki gün sonra yakalanarak otağa getirildi. Emir Tiınur şehzadeye kendi sevgili çocukları gibi ilgi ve iltifat gösterdi. Tatlı sözlerle kırık gönlünü aldı. Keremli babası için ayrılan ve gök kubbeyi andıran bargah yanında onun için de geniş bir çadır hazırlattı. Yiyeceklerini içeceklerini padişaha özgü bolluk içinde donattı.
Timur Han birkaç günde bir özel toplantılar yapar ve bunlara Yıldırım Han'ı da davet ederdi. Burada diz dize oturup sohbet ederlerdi. Timur özellikle Yıldırım'daki keder bulutlarını dağıtmak, onun temiz yüreğini üzüntüden kurtarıp neşelendirmek için pek gayret gösterirdi. Hele tutsaklık ve gariplik duygularından kurtulması için neşeli sözler bulmaya bakardı.
Kütahya'da yine böyle bir toplantıda iki devlet sahibi aynı sedirde oturmuşlar, daldan dala konuşuyorlardı. Yakınlık ve dostluk duygularına ağırlık vererek kaçınılmaz kaderin işiyle ortaya çıkan can yakıcı keder dikenlerini silkip atmak için incelik ve nezaketle birbirleriyle yarışıyorlardı. Nihayet Timur Han nice iltifatlardan sonra, devletini yine kendisine bırakacağını belirtip öz kızlarından biriyle büyük torunu Miran Şah'ın oğlu Ebubekir Mirza'yı evlendirmek istediğini açıkladı. Böylece o, soyu temiz Osmanlı Hanedanı ile akrabalık kurmak istiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder