BRE DOĞAN !
Hoca Sadeddin'in nakline göre; Evrenos Bey düşman hakkında bilgi sahibi olabilmek ve Niğbolu Kalesi'nden haber alabilmek için ilerlemiş ise de düşman giriş ve çıkış bölgelerini sıkıca tuttuğu için muvaffak olamamıştı. Evrenos Gazi durumu padişaha duyurduğunda Yıldırım Bayezid Han gayet huzursuz oldu. Gece vakti, zifiri karanlığın çevreyi doldurduğu sırada yüce makamında bulunan görevlilerinden birine dahi haber vermeden rüzgar gibi uçan karayağız atına atladı. Kara gece içinde atını yıldırım örneği bir hızla sürdü. İçkili Haçlı devriyeleri arasından geçerek kale duvarının altına geldi. Bahar bulutu misali bir yüksekçe yerde durarak, imdada her zaman hazır bir davranış ve gök gürlemesini andıran bir sesle: "Bre Doğan! Bre Doğan!" diye haykırdı.
Gece gündüz kale duvarlarının üstünde tetikte duran, düşmanı kollayan kale kumandanı Doğan Bey bu sesi duydu. Ama bir mana veremedi. Bu ses hünkarın sesine benziyordu. Ancak yüz binden fazla Haçlı ordusu ile muhasara edilmiş bir kalenin yanına nasıl gelinebilirdi. Hayal olduğunu sandı, kulaklarına inanamadı. Fakat aynı ses, daha hakim, daha vakur bir kere daha seslenince, Doğan Bey ne yapacağını şaşırdı. Kaleden aşağıya baktı. Karanlıkta hünkarın atı üstünde dikildiğini gördü. Göğsünde hıçkırıklar düğümlendi. Böyle bir hünkara nice hizmet edilmezdi. Padişahın durumunu sorması üzerine: "Kalemizin kapı ve duvarları sağlam ve muhafızları gece gündüz uyanıktır. Zahiremiz yeterlidir" cevabını verdi. Yıldırım Bayezid Han ile Doğan Bey arasındaki konuşmayı düşmanın devriyeleri de duymuş, fakat bir mana verememişlerdi. Müfrezedekiler vakit geçirmeden durumu komutanlarına anlattılar. Nihayet hadiseyi Mareşal Bubiko ve Kral Sigismund öğrendi, muhafızlar sorguya çekildi. İçkili oldukları anlaşılınca, orduda yalan yanlış haber yayarak moral bozmaya sebebiyet vermekten ve nöbette içki içerek hayal görmekten elli kırbaç, üç gün de katıksız hapis cezası verildi. Askerler kırbaçları yerken doğru söylediklerine yemin ediyor, falat trampetler seslerini boğuyordu.112 Diğer taraftan Osmanlı öncü birlikleri Niğbolu'ya ilerlerken Tırnova'da gıda maddeleri tedarik eden Haçlılar ile karşılaşmışlardı. Bunlardan bir kısmını esir ederken kurtulabilenler kaçarak Osmanlı ordusunun süratle geldiği haberini ulaştırdılar. Bu beklenmeyen bir haldi. Mareşal Bubiko, Bayezid Han'ın Tırnova'ya gelebileceğine bir türlü ihtimal veremiyordu. Hatta sinirlenerek: "Şu asılsız haberi getirip orduya korku vermiş olanların kulaklarını keseceğim'' diye bağırmıştı.
Türklerin harp kabiliyetlerini iyi bilen Sigismund haberin doğruluğunu tetkik için ileriye keşif kuvvetleri gönderdi. Bayezid Han'ın Gazi Evranos kumandasındaki öncüleri Sigismund'un keşif kollarını tesirsiz hale getirdiler. Osmanlı ordusu Niğbolu'nun on kilometre kadar güneyine sokuldu. Cephesini kuzeye vererek ordugah kurdu. Niğbolu'ya yaklaşan Osmanlı ordusu keşif kollarıyla ovaya yayılmaya başlamıştı. Birdenbire Osmanlı ordusunu karşılarında gören Haçlılar silahbaşı ettiler. Kral Sigismund derhal bir harp divanı toplayıp muharebe nizamını tespit etti.Osmanlıların harp nizamını iyi bilen Macar kralı, Eflak kuvvetlerini ileri sürerek, asıl ordunun Osmanlı merkezindeki yeniçerilere karşı kullanılmasını, böylece Fransızların geride bulunarak Osmanlı merkezine yüklenmeleriyle büyük Haçlı zaferinin kazanılmasını istedi. Türkleri tanımayan ve Osmanlı ordusunu ancak Fransız kuvvetlerinin yenebileceğini iddia 'eden Korkusuz Jan bu teklife karşı çıktı .. "Macar kralı zaferin şerefini kendi kazanmak istiyor. Biz öncü idik. Bize öncülük görevini o vermişti. Şimdi almak istiyor. ilk sawşı kendisi kazanmak arzu ediyor. Bu kabul edilemez!" diye bağırdı. Bu sert direnme karşısında Macar Kralı Sigismund çaresiz kalarak Fransızların dileklerini kabul etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder