HOCALI - Şahitlerin Gözüyle Kan Donduran Katliam
1915 Hocalı doğumlu Ağca Alhan kızı Talıbova anlatıyor:
“Hocalı’nın içinden Hankenti’ne giden yolda yaklaşık 10 kişinin kafasının vücutlarından koparıldığını gördüm. Kocamı orada kaybettim.
17 yaşındaki Melahet’i, gelinim Melek’i, 2 yaşındaki Natevan’ı orada
öldürdüler. 17 yaşındaki Rafika’ya iki kurşun isabet etti. Rafika’nın
babası Paşa kayboldu. Torunum Zahire’nin kocası Tariyel Semedov’u
yanımızda kurşunladılar. Adil’in oğlunu, Cemil’in oğlu Muğan’ı, onun
eşini, annesini, 15 yaşındaki kız kardeşini öldürdüler. Polis görevlisi
Ahmed’in başını kestiler. Kocam 82 yaşındaki Rahim Talıbov’u da kurşunlayarak katlettiklerini öğrendim. Bizi dar bir yere tıkmışlardı; nefes
alamıyorduk. Çocuklar açlıktan ağlıyorlardı. Ermeniler içeri girerek
genç ve güzel kızları zorla, döve döve götürüyorlardı.”
Kübra Paşayeva anlatıyor:
“Hemşehrimiz Ali Ayvazov’un el ve ayaklarını bağladılar ve tankla
üzerinden geçtiler. 6, 7 ve 8 yaşlarındaki çocukların kafasını yüzdüler. Tevekkül Emirov’u, kızları 8 yaşındaki Yegane ve 10 yaşındaki
Hazangül’ün gözü önünde ağaca bağladılar. Ona, “Karabağ Ermenilerindir” dediği takdirde serbest kalacağını söylediler. Tevekkül Bey
de “Karabağ Azerbaycan’ındır” deyince başından benzin dökerek diri
diri yaktılar.”
Sarma Namazova 300 naaş ve pek çok yaralı gördüğünü, kaçarken
naaşların yanından koşarak geçtiklerini ve en çok insanın Nahçıvanlı
yolunda katledildiğini söylüyor. Arif Sadıkov, onunla beraber olan 80
kişiden yalnız 10’unun sağ kaldığına şahit olmuştur.
Ermeniler Hocalılıları Rus ordusunun katlettiğini söylerken, Azerbaycan tarafı, “O zaman Rusların yaptıklarını görüntüleyelim” diye
Nahçıvanlı yoluna helikopterle inmek için anlaşma yaptılar. Araziye
birkaç defa girerek naaşların bir kısmını aldılar. Araziye girenlerden
Şahin Zülfüqar oğlu Haydarov anlatıyor:
“Nahçıvan yolunda en az 80 naaş gördüm. Onların arasında çocuk,
kadın ve ihtiyarlar çoktu. Ermeniler meyitleri tanınmaz hale getirmiş,
çoğunun kafasını parçalamışlardı.”
Kemal Abdülhuseyn oğlu Haydarof ise şunları aktarıyor:
“Şubat ayının 23’ünde Celal Kuluyef, Zahit Kuluyef, Zülfü Kuluyef,
Bakış Kuluyef ile Şelli köyü istikametinde şehitlerimizin naaşlarını
getirmeye gittik. Orada çok sayıda kadın ve çocuk cesetleri vardı.
Kimi kadın ve erkek kucağındakı çocuklarıyla beraber öldürülmüşlerdi. Çocukların bazılarının cesetleri daha sıcaktı, yeni öldürülmüş
gözüküyorlardı. Çocukların göğüslerini yarmış, kalplerini çıkarmışlardı. Cesetlerin çoğu tanınmaz haldeydi.”
ULUSLARARASI
SOYKIRIM TANIMI
Birleşik Milletler Teşkilatı’nın soykırım tanımı şöyledir:
“Ulusal, etnik, ırksal ve dinsel
bir grubun bütününün ya da bir
bölümünün yok edilmesi niyeti ile
girişilen şu hareketlerden herhangi
biridir:
1. Grup üyelerinin öldürülmesi;
2. Grubun üyelerine ciddi bedensel
ya da zihinsel hasar verilmesi;
3. Grubun yaşam koşullarının,
grubun bütününe ya da bir kısmına
getireceği yıkım hesaplanarak
kasıtlı olarak bozulması;
4. Grubun içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması;
5. Çocukların zorla bir guruptan
alınıp bir diğerine verilmesi”
Ermeniler, Hocalı’da 26 Şubat
1992’de yukarıda sayılan maddelerden birini değil, hepsini uygulamışlardır. Oysa sadece birinin bile
yapılmış olması, uluslararası tanıma
göre soykırım olarak addedilmektedir.
ALINTI : 02 DerintarihSubat 2020
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder