. Abdullah İbn-i Mübârek dört bin âlimden ve bu arada başta İmâm-ı A’zam olmak üzere İmam Malik’ten ve Süfyân-ı Sevrî’den (r. anhüm) ilim almıştır. Birçok büyük âlim ve Ahmed lbn-i Hanbel kendisinden ilim almıştır.
Süfyân-ı Sevrî (ks.) “Keşke bütün ömrüm Abdullah lbn-i Mübârek’in üç gününe denk olsaydı” demiştir.
Fudayl bin lyaz (rh.) da onun hakkında şöyle demiştir; Ka’be'nin sahibine yemin ederim, gözlerim IbnüTMübârek gibisini görmedi.
Bir gün halk hadis almak için onun huzuruna gelip; “Ey şarkın âlimi, bize hadis rivayet et." dediler. Süfyan Sevrî de orada idi dedi ki; “Yazık size, şarkın, garbın ve arasındaki yerlerin âlimi (bu zattır) eğer iyi düşünürseniz (bu böyledir).” demiştir.
Hem ilim hem irfan sahibi bu zât nasıl bîr babanın evlâdıdır? İşte Abdullah'ın babasının ibretli hikâyesi:
Mübârek Türk asıllı bir köle idi. Günahtan son derece sakınan bir zâttı. Sahibi, Mübârek’i bahçesine bekçi olarak vazîfelendirmişti. Birgün (bahçe sahibi):
“Mübârek, bana bahçeden ekşi bir nar getir” dedi. Mübârek gitti bir nar getirdi. Nar tatlı çıktı. Bahçe sahibi;
“Ben ekşi bir nar getir demedim mi?” diye çıkıştı. Mübârek:
“Ben hangi ağaç tatlı, hangisi ekşi nar veriyor, ne bileyim.
Kim tadına bakmışsa o bilir.” dedi. Bahçe sahibi:
“Bugüne kadar tadına bakmadın mı?" dedi. Mübârek;
“Bana tadına bakma müsâadesi verilmedi. Benim vazifem ihtiyatla hareket etmek ve bahçeyi korumaktır.” dedi.
Bahçe sahibi, onun bu dindarlığından memnun oldu:
“Sen benim meclisimde bulunmaya layık bir zâtsın” dedi ve evlilik çağına erişen kızının kim ile evlenmesinin hayırlı olacağını Mübârek’le istişâre etti. Mübârek dedi ki:
“Câhiliyyet devri Arapları kızlarını hasep ve nesebe göre verirlerdi. Yahûdîler paraya, hıristiyanlar güzelliğe, Müslü- manlar ise, dindarlığa bakarlar." dedi.
Mübârek’in fikirleri adamın hoşuna gitti. Kızın annesine; “Bu kızı, dindarlıkta, takvâ ve zühdde, köle olmasına rağmen zamanın öncüsü olan Mübârek’e verelim” dedi. Annesi de râzı oldu. Bu evlilikten Abdullah ibn-i Mübârek dünyaya geldi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder