Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

24 Ocak 2020 Cuma

İSKAT-I SALAT (Namaz Borcunu Düşürme) MESELESİ


İskat-ı Salât (Namaz Borcunu Düşürme) Meselesi
476-
SORU : Kazaya kalmış beş vakit farz namazlarla vitir namazlarının bağışlanması umudu ile yapılan bir sadaka verme işlemine ne denilmektedir.
CEVAP : "İskat-ı Salât" 
SORU : Şöyle ki: Mükellef bir insan, farz ve vitir namazlarını, ima ile dahi olsa yerine getirmeye gücü olduğu halde, eda veya kazayı yapmaksızın ölse, bunların düşürülmesi için (bunların manevî sorumluluğundan kurtulması ümidi ile) bunlara karşı ödenmek üzere ne yapması gerekir ?
CEVAP : Malının üçte birinden harcama yapılmasını vasiyet etmesi gerekir.
SORU : Buna göre ölünün geriye bıraktığı malın ne kadarından namazlar için fidye (bedel) verilir.
CEVAP : Üçte birinden (Böylece bağışlanması için Yüce Allah'a dua edilir.)

477-
SORU : İskat-ı Salât (namazların düşürülmesi) için vasiyette bulunmamış olan bir ölünün velisi (varislerinden biri) tarafından , bu "İskat" işlemi yapılabilir mi 
CEVAP : Evet bağış yolu ile verilecek bir mal ile (Ölünün bu yüzden bağışlanması Allah'ın rahmetinden umulur.)
SORU : Yabancı bir kimse tarafından yapılacak böyle bir bağışın bu konuda yeterli olur mu.
CEVAP : Üzerinde ihtilaf vardır .(Her halde, yabancı bir kimse tarafından ölü adına verilecek sadakadan da ölüye sevab ulaşır.)

478- 
SORU : Bir kimse hastalığı sırasında kazaya kalmış namazlarını düşürmek için fidye ve sadaka verebilir mi
CEVAP : Hayır
SORU : Neden
CEVAP : Çünkü bunları kaza etmesi ihtimali vardır.
SORU : Vereceği bu fidye  namaz yerine geçer mi 
CEVAP : Hiç bir zaman geçemez.
SORU : Fakat bu hastalık halindeki namazlarını kaza etmek fırsatını bulamayacağını düşünerek vasiyette bulunsa,
CEVAP : 
1 .  Bu vasiyeti ölümünde, varisi varsa bırakmış olduğu malın üçte birinden,
2 . Varisi yoksa malının tamamından (İskat-ı Salât olarak) yerine getirilir.

479-
SORU :  İskat-ı salât için ölünün  yıl olarak hicri mi yoksa miladi yıl hayatı mı esas alınır.
CEVAP :  Miladi
SORU : Bu hesap nasıl yapılır
CEVAP : Ölü erkek ise on iki, kadın ise dokuz yaşından sonraki yaşadığı yıl hesab edilir.
SORU : Bu zaman içinde namazlarını kılmış olsa dahi,gene bu şekilde mi esas alınır
CEVAP :   Bunların kılınmasında noksanlar bulunacağı düşüncesi ile bütün bu müddet içindeki namazları için fidye verilmesi tercih edilir. 
SORU : Bu nasıl yapılır ?
CEVAP : Ölen bir erkeğin ömrü yetmiş yıl olsa, bunun elli sekiz senesi için her namaz karşılığında bir fitre mikdarı fidye verilir.

480- 
SORU : Namaz fidyesi için ayrılan para, ömre göre hesap edilen namazların karşılığı olarak yetmediği takdirde, nasıl yapılır
CEVAP :  Bu para çoğunlukla on fakire devir şeklinde verilebilir.
SORU : Altmış iki yaşında ölen bir kimsenin elli senelik hayatı için devir yapılmak istense nasıl yapılır
CEVAP :  Fitre elli kuruş olduğu kabul edilerek namazların iskatı için de doksan lira ayrılmış bulunsa, bir aylık devir yapılır.Vitir namazı dahil, bir aylık namaz, otuz gün itibarı ile yüz seksen vakit eder. Bunun fidyesi de, elli kuruş fitre üzerinden doksan lira eder. Elli senede ise, altı yüz ay vardır. Bu durumda bu doksan lira on fakire veya birkaç birkaç fakire altı yüz defa devredilir. 
SORU : Eğer bu ayrılan para iki misline (180 liraya) çıkarılmış olursa
CEVAP : , Üç yüz defa devir yeterli olur. 
SORU : Eğer ayrılan para kırkbeş lira olursa
CEVAP : O zaman bin iki yüz defa devir gerekir. Böylece devir sayısı, ayrılan paranın mikdarına göre değişir. 

481-
SORU : Fidyenin devri yapılırken nasıl yapılmalı
CEVAP : Acele etmemelidir. Usulüne göre alıp verilmelidir. Şöyle ki: ölünün mükellef olan varisi (velisi), fidyeyi fakire verirken "Falan oğlu falanın namaz keffareti olmak üzere bunu al." deyip gerçekte fakire ait olarak bu parayı vermelidir. Fakir de: "Bunu kabul ettim," deyip aldıktan sonra kendi rızası ile veliye hibe ve teslim etmelidir. Veli de hibeyi kabul edip aldıktan sonra yine bu şekil üzere o fakire veya başka bir fakire vererek kazaya kalan namazları karşılayıncaya kadar devir yapılıp bitirilmelidir. Böyle bir paranın fakire bağışlanması, fakirin de şefkat duygusunu göstererek bunu bağışlayana hibe etmesi, geçmişi düzeltmeye gücü kalmamış olan din kardeşinin manevî sorumluluğunu azaltmak gibi, çok hayırlı bir maksada yönelik bulunduğundan, bu işlem büyük bir merhamet ve kardeşlik alametidir. Din kardeşleri arasındaki vefakarlık görevi unutulmamalıdır.

482-
SORU :  Devir işlemini kim yapmalı
CEVAP :  İhtilaftan kurtulmak için devir işlemini velinin kendisi yapmalıdır.
SORU :  Bunu kendisi yapamazsa,
CEVAP :  Yerine başka bir kimseyi tam bir yetki ile vekil tayin etmelidir. Artık vekil olan kimse o parayı veli adına fakire vermeli ve o parayı veli adına fakirden bir aracı sıfatı ile o parayı hibe olarak kabul eylemelidir.
SORU : Böyle olmazsa,ne olur
CEVAP :  O şahsın bu parayı başkasının mülkiyetine geçirmeye ve veli adına mülk edinmeye yetkisi olamaz.
SORU : Yabancının da ölü adına bağış yolu ile namaz için fidye verebileceğine inanan bazı fıkıh alimlerine göre ise,böyle devamlı bir vekalet alınmasına gerek var mıdır
CEVAP :   Yoktur.Başlangıçta fidyeyi vermeye veli tarafından vekalet verilen kimse bunu başkasının mülkiyetine geçirir ve fakirin de kendisine yapılan hibesini kabul ederek bunu kendi tarafından ölü adına fakire tekrar temlik eder (mülkiyetine geçirir). 
SORU : Bununla beraber hangi görüş tercih edilmiştir.
CEVAP :  Birinci (velinin kendisi yapmalı)
SORU :  Devirden sonra ne yapılır
CEVAP : Velinin veya vekilin eline hibe yolu ile gelen paradan, kendileri ile devir yapılan fakirlere, kalblerini hoş tutmak için bir mikdar verilir.
SORU : Geriye bir mikdar kalırsa
CEVAP : O da başka fakirlere sadaka olarak verilir.
SORU : Eğer bu para yerine mücevherattan bir şey konulmuş olursa
CEVAP : Bunun kıymeti üzerinden sadaka verme işlemi yapılır.

483- 
SORU : Namaz fidyesinden sonra  oruç keffareti, sonra kurban keffareti, sonra yemin keffareti için tekrar devir yapılabilir mi
CEVAP :Evet
SORU : Bir nafile olarak başlanıp da bozulduktan sonra kaza edilmemiş namazlar, adanmış olup da getirilmemiş adak namazlar ve kurbanlar için devir yapılır mı 
CEVAP : Bir mikdar devir yapılır.
SORU : Yapılmamış tilavet secdesi için devir olur mu
CEVAP : Bir vakit namaz sayılarak bundan dolayı da fidye verilir. 
SORU : Namaz fidyesinin tümünü bir fakire bir günde verilir mi
CEVAP : caizdir. 
SORU : Oruç ve yemin keffaretleri de böyle midir Bu fidyeler bir günde bir şahsa toptan verilir mi. 
CEVAP : Hayır (Oruç ve yemin kefferati bölümüne bakılsın.)

484- 
SORU : Namaz fidyesinin vasiyet edilmesi mi yoksa bunun varisler tarafından bağış yolu ile yapılması mı daha iyidir. 
CEVAP : Namaz fidyesinin vasiyet edilmesi daha iyidir
SORU : Bir de bu fidye, daha ölü gömülmeden önce mi yoksa sonra mı yapılmalıdır. 
CEVAP : Gömülmeden önce ,uygun olan budur.  
SORU : Bununla beraber gömüldükten sonra yapılırsa 
CEVAP : Caizdir.
SORU : Ölünün velisi, ölü adına kazaya kalmış namazlarını kılabilir mi, oruçlarını tutabilir mi. 
CEVAP : Hayır
SORU : Bu gibi ibadetlerin sevabından ölmüş bir müslümana hediye yapılabilir mi
CEVAP : Evet . Ölünün bundan faydalanacağı Allah'ın ihsanından beklenir.


485- 
SORU : İma ile de namaz kılamayan bir hasta, bu hal üzere ölse, bu hastalığı müddeti içinde kılamamış olduğu namazlar için vasiyet etmesi gerekir mi
CEVAP : Hayır
SORU : Neden
CEVAP : Çünkü bunları kaza etmekten sorumlu olacağı bir zamana ermemiştir. Bunun için bu namazlar, üzerine ödenmesi gereken bir borç olmamıştır.
SORU : Bundan dolayı fidye verilmesi yoluna gidilir mi
CEVAP : Hayır 

486-
SORU :  Namaz için fidye vermeye dair açık bir delil ve icma var mıdır
CEVAP : Hayır
SORU : Bu usul, delil ile sabit olan oruç fidyesine kıyas yolu ile mi kabul edilmiştir 
CEVAP : Hayır
SORU : Bu işi nasıl anlamak gerek
CEVAP : Bu bir ihtiyat işidir. 
SORU : Müctehidlerin görüşleri nedir ?
CEVAP : Hanefî müctehidleri bunu güzel görmüşlerdir.
SORU :  Bunun kazaya kalmış namazlar yerine geçeceği kesin olarak ileri sürülebilir mi
CEVAP : Hayır Ancak böyle bir fidye vasiyeti, bir pişmanlık eseridir, bir istiğfar nişanıdır. Bunun varis tarafından bağış yolu ile yapılması da, bir şefkat ve hayırseverlik alametidir. Kaza için de bir imkan kalmamıştır. Bu yönden bu Fidyenin kabulü Yüce Allah'ın rahmetinden umulmaktadır. Bunun için bu usul, bazılarının sandığı gibi, sonradan İmam Birgivî merhum tarafından ileri sürülmüş bir şey değildir. Doğrusu şudur ki, bu mesele Hanefî mezhebi üzere yazılmış en eski kitablarda da bu şekilde mevcuttur. Deniliyor ki:Fidye ile oruç borcunun düşeceği üzerinde nass (kesin delil) vardır. Namaz da, Hanefî fıkıh alimlerinin istihsan görüşlerine göre oruç gibidir, oruçtan daha önemlidir. Bunun için kaza edilmesine imkan kalmamış olan namazlardan dolayı da fidye verilerek Yüce Allah'ın mağfiretine sığınmak, ihtiyatî bir iş olarak uygundur.

487-
 İmam Muhammed El-Şeybanî (Allah ona rahmet etsin) Ziyadat adlı kitabında "Namaz fidyesi" İnşallahü teala kifayet eder, demiştir. Demek ki, bunun afv ve mağfirete bir vesile olacağı Yüce Allah'dan umuluyor. Yoksa bunun üzerinde kesin bir delil yoktur. Eğer bu fidyenin namazlara kifayet edeceği kesin bir delile veya kıyasa dayansaydı, böyle Allah'ın dilemesi şeklinde söz söylenmezdi.
Fahrül-İslam Pezdevi'nun Usul kitabında şöyle deniliyor: Namaz hakkında fidyenin cevazına (yeterli olacağına), oruç hakkında hükmettiğimiz gibi hüküm veremeyiz. Ancak namaz hakkında fidyenin lütfen kabulünü Allah tarafından bir ihsan olarak isteriz. İbn'ül- Hümam gibi, içtihad derecesini kazanmış bir zatın da, Fethu'l-Kadir'deki ifadesine göre namaz, Hanefî imamlarının istihsanı ile oruç gibidir. Madem ki oruç ile fidye vermek, yemek yedirmek arasında bir denklik şeriatça sabit olmuştur. Buna göre bu denklik namaz ile fidye arasında da sabit olabilir. Eğer böyle bir denklik varsa, netice elde edilmiş olur. Değilse, namaz için fidye bir iyilik ve ihsandan ibaret kalır, iyilik ve ihsan ise, günahları giderir. Bir ayeti kerimede buyurulmuştur.
"İyilikler kötülükleri siler." (Hud: 114). 

488- Fıkıh kitablarımızdan Kuhüstanî'de şöyle deniliyor: "Eğer ölü, namaz için fidye verilmesini vasiyet etmemiş ise, velisinin bağış yapması caizdir. Bunun müstahsen bir iş olduğu görüşünde ayrılık yoktur. Bunun sevabı ölüye ulaşır."
Doğrusu, hiç bir zaman namaz fidyesi ile namaz borçlarımızın ödenmiş olacağını ileri süremeyiz. Fakat acizane verilecek sadakalardan dolayı da, Allah'ın ihsanına ulaşmaktan ümidimizi kesmeyiz. Hiç bir hayır ve iyilik Allah yanında boşa gitmez. Verilen sadakalardan ve yapılan vakıflardan dolayı müminin amel defterine daima sevab yazılır durur.

489-
SORU : Bir ölü vasiyet etmediği takdirde, onun varisleri, geriye bırakmış olduğu maldan fidye vermek zorunda mıdır
CEVAP : Hayır
SORU :  Varisler fakir bulunurlarsa,bu fakir varisleri bir gelenek ve iyilik düşüncesi ile  fidye vermeye yöneltmek uygun mudur
CEVAP :  Hayır
SORU :  Varisler arasında çocuklar ve yetimler bulunursa, bunların hisselerinden fidye verilmesi caiz midir
CEVAP : Asla caiz olmaz.
SORU : Bir de kendileri ile devir yapılacak fakirler arasında çocuk, bunak, deli, zengin ve gayri müslim olabilir mi
CEVAP : Hayır  Bu hususlara dikkat etmelidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder