Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

20 Mart 2017 Pazartesi

HABÎB-İ ACEMÎ (RAH.)


Evliyânın büyüklerinden Habîb-i Acemî (rahmetullahi teâlâ aleyh)
 önceleri çok zengindi.
 Fâizle para verirdi.
 Her gün borç tahsîl etmeye çıkardı.
 Para olarak borcunu tahsîl edemediği zaman, ayak kirâsı alır, onunla da o günün rızkını temin ederdi.
 Bir gün borç tahsîl etmeye gitti.
 Aradığı şahsı evinde bulamadı.
 Borçlunun hanımı; "Sana verilecek bir şeyim yoktur. 
Sâdece bir koyun kellesi var.
 İstersen onu vereyim." dedi.
 Habîb-i Acemî teklifi kabûl etti.
 Onu evine götürdü.
 Hanımına; "Bunu pişir de yiyelim." dedi.
 Hanımı; "Evde odun ve ekmek yok." dedi.
Habîb-i Acemî aynı usûlle odun ve ekmek alıp geldi.
 Hanımı yemeği pişirip önüne koydu.
 Tam yemeği yiyeceği sırada, kapıya birisi geldi.
 "Allah rızâsı için bir sadaka." dedi.
 Habîb dilenciye; "Bunca zamandan beri sana o kadar şey veriyoruz.
 Sen zengin olmadın, ama biz fakir oluyoruz." diyerek yüzüne kapıyı kapadı. 
O kimse mahzun olarak gitti.
 Habîb-i Acemî, geri sofraya geldiğinde kabın içindeki yemeğin kan hâline dönmüş olduğunu gördü.
 O anda kalbinde bir değişiklik hissetti.
 Yerinde duramadı.
 Bir Cumâ günü Hasan-ı Basrî'nin evinin yolunu tuttu.
 Yolda giderken, oyun oynayan çocuklar Habîb-i Acemî'yi görünce birbirlerine; "Kaçın kaçın, fâiz yiyen Habîb geliyor.
 Ayağından kalkan toz bize gelir de, biz de onun gibi bedbaht oluruz!" dediler.
Çocukların bu sözleri kendisine çok ağır geldi.
 Hasan-ı Basrî hazretlerinin meclisine gelip elini öptü.
 Allahü teâlânın, sonsuz olan lütfu ve ihsânı ile tövbe-i nasûh eyledi ve onun talebelerinden oldu.
 Önceki yaptıklarına çok pişman oldu.
 Allahü teâlâya şöyle münâcatta bulundu: "Yâ Rabbî! Ben çok günahkârım.
 Fakat senin magfiretin sonsuzdur. 
Beni affet. 
Senin her şeye gücün yeter. 
Kudretin sonsuzdur.
 Dilediğini yaparsın. 
Sen öyle büyüksün ki, benim dermanım ancak sendedir.
 Ben ancak sana sığınırım.
 Yâ Rabbî! Fermanına boyun eğdim ve sana teslim oldum.
 Beni affet!"
Oradan ayrılıp evine dönerken kendisine borcu olanlar onu görüp alacaklarını ister endişesiyle kaçmak istediler.
 Bu durumu görünce; "Kaçmayın! Bugün benim sizden kaçmam lazımdır." buyurdu.
 Yolda giderken yine oyun oynayan çocukların yanından geçiyordu.
 Çocuklar kendisini görünce birbirlerine; "Kaçın, kaçın! Tövbekâr Habîb geliyor. 
Üzerine bizden toz bulaşmasın.
 Bulaşırsa cenâb-ı Hakk'a âsî oluruz." dediler. 
Çocukların bu sözleri üzerine çok duygulandı, yüreği sızladı ve; "Yâ Rabbî! Bir tövbemle ismimi iyilerden eyledin." diye şükretti.
Habîb-i Acemî hazretleri, şehrin her tarafına tellâllar çıkararak; "Her kimin Habîb'e borcu varsa, bundan vazgeçti.
 Aldığı fâizleri de geri dağıtacaktır!" diye îlân ettirdi
 Servetinin hepsini fakirlere dağıttı.
 Günün birinde bir kimse geldi.
 Dağıtacak malı kalmadığından, üzerindeki gömleği gelen kimseye verdi.Sonra Fırat Nehrinin kenarında bir kulübe yapıp orada ibâdetle meşgûl oldu. 
Gündüz Hasan-ı Basrî'nin sohbetinde bulunup, gece ibâdet ederdi.
 Hasan-ı Basrî hazretlerinin sözleri kalbine öyle tesir ederdi ki, kendinden geçmiş olarak dinlerdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder