

Rûhi hayvaninin veziri aklı maâş ve mercii (danışmanı) şeytandır . O şeytanlarla istişare eder . Rûhi Sultânininde veziri aklı maâd ve veziri melektir . O da onlarla istişare eder . Rûhi hayvaninin zevki yiyip içmek , giyinip kuşanmak gibi şeylerdir . Yani zahirde insana lezzet verecek ne varsa onların hepsinden safâ ve kuvvet bulup ruhi sultaniye galip gelir . Rûhi sultaninin zevki zikir , fikir , ibadet ve Allah (c.c.)'ın emirlerine itaat ve yasaklarından kaçmaktır . Rûhi sultani işte bunları yapmakla rûhi hayvaniye galip gelir .
Yukarıda anlatıldığı gibi bunlar vücudda hükmederler . Birinin sıfatı diğerinin sıfatına zıt olduğu için daima birbirleri ile mücadele ve muharebe ederler . Rûhi hayvaninin aslı "emmâre bissûi" dir . Yani mübâlağa ve kötülüğü emredicidir . Ona nefis ismi verilir . İşte bu sıfat Cenâb-ı Hak'kın Celâl sıfatının bir mazharıdır ki daima Hak'kın rızasına muhalif şeylerden lezzet ve kuvvet bulur .
Rûhi Sultâninin asıl sıfatı "Sâfiye" dir . Bu sıfat cenâb-ı Hak'kın Cemâl sıfatının mazharıdır ki , daima Cenâb-ı Ha'kın rızasındadır ve ondan bir adım ayrılmak istemez . Bu sebeple bu iki sıfat birbirine tamamen zıt olup vücud ülkesinde muharebe ederler .
Meselâ bir vücudda rûhi sultani ruhi hayvaniye galip olmayıp ruhi hayvani kendi haline bırakılırsa sıfatı emmarelikte kalır . zamanla rûhi hayvani rûhi sultaniye galip olur ki o kims hayvan gibidir . Belik daha alçak olup dünya ve ahireti hüsranda kalır . Amma rûhi sultani rûhi hayvaniyi kendi haline bırakmayıp her an mücâhede ve muharebe ederse o zaman rûhi hayvânîyi ister istemez kendine bağlar . her emrine itaat ettirerek ilâhi emri yerine getirmiş olur . İşte bu kimselerin kurtuluşa ereceği umulur . Fakat yinede düşmesinden korkulur . Çünkü nefsin hilesi çoktur . (Miftahul Kulûb)

Hicretin 7.yılında Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz ve Ashâb-ı Kirâm umre için mekke-i Mükerreme'ye geldiler . Hudeybiye musâlehasına göre Mekke ahâlisi şehri boşalttılar . Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in amcası Abbâs (r.a.) Mekke'deydi . henüz müslüman olmamıştı . karısı Ümmü'l-Fadl'ın 26 yaşlarında bir kız kardeşi vardı , Hz. meymûne . Ümmü'l-Fadl kocası Abbâs (r.a.)'a baldızını nikahlamak hususunda izin vermişti .
Müslümanların yüksek ahlâkını görünce Hz. Meymûne'nin kalbinde İslâm'a karı bir sevgi uyandı .Aralarında geçen konuşmalardan Abbâs (r.a.) bunu anlamıştı . peygamber Efendimiz(s.a.v.)'e Hz. Meymûne'yi almasını teklif etti . Hz. Meymûne müslüman oldu ve nikahı kıyıldı . Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke'de bir düğün yaparak bu vesileyle Kureyş'le daha samimi ve daha yakından bir temas kurma arzusunu izhâr etti . Fakat üç gün mühlet dolmuştu . Mühletin dolduğunu söylemek için gelen Süheyl b. Amr'a ve arkadaşına bu fikrini açtı . "Ne olurdu hep beraber bir düğün yapsaydık . Kureyş'e bir ziyafet verseydim , onlarda gelip benim yemeğimi yeselerdi ."dedi . Fakat Süheyl bunu kabul etmedi . "Sizin ziyafetinize ihtiyacımız yok , bir an evvel çıkın " dedi . Ahdine sâdık kalan Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Müslümanlar Mekkek'yi terk ederek Medine yolunu tuttular .

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) Umre için mekke'de bulunduğu sırada şehidler efendisi Hz.Hmza (r.a.)'nın küçük kızı ümâme "Amca , Amca "diyerek Resûlullah (s.a.v.)'a doğru atıldı . Hz. Ali(r.a.) küçük yavruyu kucağına aldı . Hz.Cafer-i Tayyar 8r.a.) "Onu ben himayeme alıp yetiştireyim" dedi .fakat Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) onu teyzesi Hz.Esma (r.anh)'a verdi ve" teyze anne gibidir" buyurdular .


Cevap : Cenâb-ı hak'ın ilmi ma'luma tâbîidir . Yani ilerde nasıl vâki olacaksa öyle bilir .
İlim Cenâb-ı Ha'ka ait bir sıfattır ki onunla bütün eşya ve ahvâl Zât-ı Bâri'ye mâlûm ve münkeşif (zâhir) olur .
Cenâb-ı Hak hem külliyâtı hem de cüziyyâtı bilir . Hiçbir şey onun ilminin ihâtasından hâriç kalmaz . Mesela bu alemde cereyan edip-edecek bütn hadiseler ve insan nev'inin muttasıf ve mürtekip olup-olacağı bilcümle ahlak ve ef'âli umûmî olarak bildiği gibi insan ferdinin herbirinin ahvâlini , kalbî fiillerini , z3ahirî ve bâtınî işlerini tamamen bilir .
Cenâb-ı hak'kın lâyezâlde (gelecekte) eşyayı halk ve icâdı ezeldeki takdirine bağlıdır . Allah(c.c.)'ın takdiri iradesine , irade-i ilahiyye ilmine , ilim ise m^lûma tabidir .
Mâlûm , Bizim kendi irade-i cüzziyemiz ile sabit olacak fiillerimizdir .
Bunu başka şekilde izâh edecek olursak bizim kendi irademizle murâd edip yapacağımız fiilleri mevlâ bildiği için bu fiillere irade-i ilahiyye taalluk etmiş irade buyurduğu içinde istikbaldeki vaki olacağı şekilde takdir buyurup yaratmıştır .
Allah (c.c.) bazı kimselerin imana gelmeyeceğini bilmesi ve Kur'ân-ı Kerîm'de bunu böylece haber vermesi onların kendi arzuları ile küfürü iman üzere tercih etmeleri sebebiyledir . Cenâb-ı Hak bu tercihlerini ezeli olan ilmi ile daha önceden bilmiş ve bu hal üzere öleceklerini bildirmiştir . Yoksa onların kafir olması Allah (c.c.)'ın onları kafir bilmesi ve böyle haber verdiği için değildir . Çünkü ilim m^lûma tabidir . (Şerh-i Akâid)

Burun iç yüzeyinde (mukozasında) sonlanan beşinci kafa siniri yoluyla gelişen bir reflex olan hapşırma toz kir gibi tahriş edici maddelerin üst solunum yollarından uzaklaştırılmasını sağlar .
Hapşırmanın en sık görüldüğü durum nezledir . Başlayacak gribin ilk habercileri arasındada hapşırma gelir . Burun alerjisi olan şahıslarda ortaya çıkan saman nezlesi durumunda sulu burun akıntısı gözlerde sulanma -kızarıklık ve peşpeşe hapşırma vardır . Kızamık ve su çiçeği hastalıklarının başlangıçlarında sık ve şiddetlli hapşırmalar olur . Burunda yaprak tozları taş gibi yabancı cisimlerin bulunmasıda hapşırmalara sebep olur .
hapşırma Allah (c.c.)'ın insanlar bir rahmetidir . İhtiyaç duyduğu zaman hapşırma esnasında kalp bir an için durup hemen ardından çalışmasına devam etmektedir . Ayrıca tahriş edici maddelerin atılmasıda insana büyük ferahlıksağlar . Hapşıran kişi "Elhamdülillah" der ve işitenlerde "yerhamükellah" der , hapşıran tekrar "Yehdînâ ve yehdîkümullah" duasıyla mukabele eder .

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) 'in cennetle müjdelediği on sahâbi şunlardır
1-Hz. Ebu Bekr es-Sıddîk (r.a.)
2-Hz. Ömer b. Hattab (r.a.)
3-Hz.Osman b. Affan (r.a.)
4-Hz.Alib. Ebû Talib (r.a.)
5-Hz.Talha b. Ubeydullah (r.a.)
6-Hz.Zübeyr b. Avvam (r.a.)
7-Hz. Abdurrahman b. Avf (r.a.)
8-Hz. Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.)
9-Hz. Said b. Zeyd (r.a.)
10-Hz. Ebû Ubeyde b. Cerrah (r.a.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder