
Musa (a.s.) yolculuk esnasında bir gün bir dağın eteğinde bulunan bir pınara uğradı ve abdest aldı...Sonra namaz kılmak için dağa çıktı . O sırada bir atlı geldi ve su içip gitti . Ancak oradan ayrılırken içinde gümüş paralar bulunan bir keseyi unutup bıraktı . Ondan biraz sonrada brir koyun çobanı geldi , keseyi alıp götürdü . Çobandan sonra ise sırtında bir kucak odun yüklü güçsüz bir ihtiyar geldi . Yükünü indirp istirahat için yere uzanmıştı ki çok geçmeden atlı kesesini aramak için geri döndü .

-Ya Rab dedi . Bu işlerdeki adalet nasıldır . Bu suale cevaben Allah (c.c.) Teâla ona vahyederk şöyle buyurdu .
-İhtiyar atlının babasını öldürmüştü , Çobanın babasınında atlınınbabasında o kesedeki kadar alacağı vardı . Aralarında kısas meydana gelmiş ve borç da ödenmiş oldu .ben hakîm ve adilim . Yani hikmet sahibiyim , benden zûlüm sâdır olmaz , adalet sahibiyim

Hz. Osman (r.a.) buyurdu ki " Beş vakit namazı muntazam zamanında kılan kimseye Allah (c.c.) Teâla dokuz ikramda bulunur"
1-Cenab-ı Hak onu sever
2-Bedeni sıhhatli olur
3-Melekler onu muhafaza ederler
4-Evinde bereket olur
5-Yüzü sâlih kimselerin siması gibi olur
6-Allah (c.c.) onun kalbini yumuşatır
7-Sırat'ı şimşek gibi geçer
8-Hak Teâla onu cehennem ateşinden korur , iyi kimselere komşu eder

Meşhur Hatem-i Sahî'nin oğlu Adiy hıristiyanlığı kabul etmişti . Müslümanlara düşmandı . Hz. Ali(r.a.) bunların üzerlerine gönderildi . Hz. Ali(r.a.) yaklaşınca Adiy hıristiyan arabların bulunduğu Suriye hududuna kaçtı . Hz. Ali Tayy kabilesinin putunu kırdı ve ele geçirdiği esirleri alıp Medine'ye döndü . Cömertliği dillerde destan olan Hatem'in kızı Seffane'de esirler arasındaydı . Medineye gelince Peygamber Efendimize (s.a.v.)
"Ya Resûlallah (s.a.v.) Babam ölmüş biricik yakın akrabam olan kardeşimde kaçmış bulunuyor . Hürriyetimi satın almak için fidye vercek bir şeyim yok . Necâtım için senin ulüvv-ü cenâbına sığınıyorum . Babam cömer bir adamdı . Kabilesinin ulusuydu . Esirleri kurtarır , kadınların ırzlarını korur , fukarayı doyurur , felakete uğrayanlara yardım eder , hiç bir talebş reddetmezdi . Ben onun kızıyım"
Hz. Peygamber (s.a.v.) "Senin baban İslam'ın telkin ettiği faziletle süslü bir adamdı " dedikten sonra etrafındakilere "Hatem'in kızı serbesttir . Babası insanlık sever bir adamdı . Allah (c.c.) mehametli olanları sever ve mükaafatlandırır " buyurdu . Seffane' ye elbise ve yol harçlığı vererek onu Suriye'ye kardeşinin nezdine gönderdi .
Seffane kardeşine Hz. Muhammed(s.a.v.)'in faziletkârlığını onda gördüğü insanlığı anlatınca , Adiy müslüman olmaya karar verdi ve Medine'ye gelerek Mescid-i Şerifte Peygamber Efendimizle (s.a.v.) görüştü . Hz. Peygamber (s.a.v.) onu alıp evine götürdü , ihtiyar bir kadına rastladılar . Kadın müteaddid sualler sorarak Peygamberimizi (s.a.v.) alıkoyduğu halde o onu dikkatle dinledi . Adiy arab reislerindendi . Bundan başka bizanslıların Suriyede sürdükleri hayatıda görmüştü . Rasûlullalh (s.a.v.)'ın ihtiyar bir kadına gösremiş olduğu bu hoş muamele onun üzerinde derin bir tesir icra etti . Bunu ancak Peygamber olan mübarek bir zat yapabilir dedi ve onun hak peygamber olduğundan şüphesi kalmadı .

Vakar'ın alameti ferdin cemiyet içinde ve yalnızken aynı durumu muhafaza etmesidir . Ağırbaşlı olmak büyüklenme hali değildir . Aksine ilimden ve hilimden doğan bir fazilettir . Vakarlı bir insanda acelecilik , her yere girip çıkma , lüzumsuz sorular sorma , yersiz hareketler yapma , bilgiçlik taslama gibi davranışlar bulunmaz . Bu hususta Peygamberimiz (s.a.v.) "İlim öğreniniz ilim için vakar ve sekînet öğreniniz "buyurdular (Feyzü'l Kadir 3-253/3322)
Hz.Ali(r.a.) efendimizde ilmin vakar ve hilm ile süslenmesi gerektiğinin ifade etmektedir .
İmam Mâlik (r.a.) hazretleri Hârun Reşîd'e şöyle yazmıştı "İlim öğrendiğin zaman onun eseri , sekîneti , alâmet ve vakarı üzerinde görülmeli(Feyzü'l Kadir 3/253)
Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) " Yavaş ve yumuşak hareket etmek Allah (c.c.'tan acele etmekte şeytandandır " buyurmaktadır
Ciddiyet ve vakar sahibi olmak şen olmaya , yeri geldiğindede latife yapmaya mani değildir . Ayrıca vakar tekebbür (kibir) ile karıştırılmamalıdır .


Taberâni ve diğerleri şu hadisi zikrderler "Hak teâla zalim zengini sevmez "
Taberâni ve diğerlerinin rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte "Borcu olupta borcunu ödemekten kaçınan ve hak sahibini şiddetle savan bir kimse gün , gece , hafta , ay geçmezki kitabına zulüm işlediği yazılmamış olsun " buyurulmuştur .
İbn Mâce şu hadisi rivayet ederler "Bir bedevi Efendimiz (s.a.v.)'e gelerek alacağını ister ve sert bir tavırla Efendimiz(s.a.v.)'e hakkımı almadan yanından ayrılmam , der . Bu sözleri duyan Ashâb-ı Kirâm o adama çıkışarak , kiminle konuştuğunu bilmiyor musun be adam , diyerek azarlamaya kalkıştıklarında adam , hakkımı istiyorum der . Efendimiz (s.a.v.) daima hak sahibi ile bulunmalısınız , diyerek ashabını uyarır .
Ebû Dâvûd ve İbn Ebi'd-Dünya , Ebû Hüseyn oğlu Abdullah'dan naklen şu hadisi naklederler , "Efendimiz(s.a.v.)'in peygamberliği bildirilmeden evvel ben kendisine birleyler satmıştım . Sattığım malın değerinden bir kısmını sonradan alırım diye onda bırakmıştım . Geri kalan paramı söz verdiği günde ve yerde gelip alacağıma söz vermiştim . fakat her nedense verdiğim sözü ve buluşma gün ve yerini unutmuştum . Üç gün sonra bunu hatırladım . Buluşmak için söz verdiğim yere gittim . Aradan üç gün geçmesine rağmen kendisini orada beni bekler bir halde buldum . "ey genç bana zorluk çıkardın beni üzdün ben üç gündür bu yerde seni beklemekteyim "buyurmuşlardır .
Nesâi ve Hâkim şu hadisi rivayet ederler . Efendimiz şöyle buyurdu , "Ey Allah (c.c.)'ım küfürden ve borçlanmadan sana sığınırım " Efendimiz(s.a.v.)'in bu duasını duyan biri " Ey Allah (c.c.)'ın Resûlü (s.a.v.) küfür borçla bir olur mu ? " diye sorar , Efendimiz "Evet" buyurudlar .
Nesâi , Taberâni , ve Hâkim (ki metin onundur) şu hadisi rivayet ederler " Canımı elinde bulundurana and ederimki , borcu olupda Allah (c.c.)'ın düşmanlarıyla savaşırken ölen bir kimse sonradan canlanıp yaşasa ve tekrar öldürülse ve yina yaşasa , bu borcunu ödemeden cennete giremez "(el-Uhûdü'l Kübrâ)

-Dünya ve ahireti isteyen kimse ilmi rehber edinsin
-Kitap okumak kalbin en ince ve en derin noktalarını uyandırır , duyguları canlandırır
-Haksız sözleri tasdik eden dalkavuktur
-Kendine merhametli olmayanın başkalarına merhameti olmaz
-Sadık dost dostunun sevincine veya üzüntüsüne ortak olandır
-Bilmediğin tanımadığın kimseyi övme
-Fazla yemek vücudu ağırlaştırır , kalbi zayıflatır , anlayışı azaltır , uyku getirir ve insanı ibadetten alıkoyar
-Kanaat ruha ferahlık verir
-Kibir ve gururla öğrenilen ilimde fayda yoktur

Köylünün bir vergi memurlarını valiye şikayete gitmiş
-Vali bey , senin memurların benim yirmi çuval çıkacak buğdayımı yüz çuval diye yazıp gittiler .
Vali hemen köylüye
-Bir kalbur sakalınla yalan söyleme . Memurlar bu kadar büyük hata yapmazlar , deyince köylü büsbütün kükremiş
-Yaparlar vali bey yaparlar . Siz onların amiri olduğunuz halde benim ancak bir tutam gelecek sakalıma bir kalbur derseniz , memurların bundan fazlasını yaparlar

Tilkinin bir düşe kalka kaçıyordu , biri sordu
-Ne oluyor , iye kaçıyorsun , tilki cevap verdi
-Haber aldım develeri tutup tutup kesiyorlarmış
-A budala senin neren deveye benzer ki , seni deve diye tutsunlar , tilki başını sallar
-Öyle deme , İftiracının biri kalkar , işte buda bir devedir , diye beni gösterirse ve bende yakayı ele verirsem deve değilde tilki olduğumu anlatıncaya kadar postumun elden gitmeyeceği ne malum
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder