Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

29 Eylül 2021 Çarşamba

EVLİLİĞİ YÜRÜTMEK İÇİN ERKEKLERE TAVSİYELER

 


 İslâm, gerektiğinde evliliğin sona erdirilmesi kapısını aralamış, nikâh haklarına riâyet edilmediği ve tarafların tamiri güç anlaşmazlıklara düştüğü durum gibi sebepler karşısında boşanmayı meşru kılmıştır. Boşanmanın hiçbir zaman sebepsiz olmadığı bir gerçektir.

Buna rağmen boşanma ictimâi bir yaradır. Çocukların sahipsiz kalmasına, fertler ve âileler arasına huzursuzlukların, düşmanlıkların girmesine sebep olur.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz boşanmayı tavsiye etmemiş ve bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:

"Allah'ın helâl kıldığı şeyler arasında, boşanma hiç sevmediği helâldir." (İbn-i Mâce: 2018)

Boşanmanın şer'î hükümleri değişiktir. Bazen kadını boşamak vâcip, bazen müstehap, bazı durumlarda da mübah olur. Allah-u Teâlâ dinen vâcip veya müstehap, ya da mübah kılınan bir şeye buğzetmez. Haram veya mekruh olan şeye buğzeder. Allah-u Teâlâ'nın buğzettiği boşama, mekruh olan yani sebepsiz yere yapılan boşamadır.

Böyle bir boşama evliliğin yararlarını giderir, üzüntülere yol açar. Aynı zamanda küfrân-ı nimettir.

Başta çocuklar olmak üzere talâk çeşitli zararlara yol açabilir. "İki şerden ehven olanı tercih edilir." kaidesi ile amel edilerek daha büyük ve daha ağır zararları kaldırmak uğruna daha hafif olanlarına katlanılır.

Talâk Allah-u Teâlâ'nın buğz ve adâvetini mucip bir helâl olmakla birlikte, talâkın câiz olması Allah-u Teâlâ'nın bir rahmeti olmaktadır. Zaruri bir ihtiyacı gidermek için meşru kılınmıştır. İhtiyaç olmadığı takdirde mekruhtur.

Geçici bir öfkeden veya esiri olduğu bir arzudan dolayı hemen talâka sarılmak doğru değildir. Bütün bunlar İslâm'ın âdâb ve esaslarını çiğnemektir ve günahtır.

Mahmud bin Lebid -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

"Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-e bir kimse gelerek hanımını üç talâkla birden boşadığını haber verdi.

Resulullah Aleyhisselâm gadaplı bir şekilde kalkarak:

"Daha ben aranızda iken Allah'ın kitabıyla mı oynanıyor?" buyurdu.

Derken birisi kalkıp 'Yâ Resulellah! Onu öldüreyim mi?' dedi." (Nesâî. Talâk 6)

Evlilikte birbirini tanıma, huyların öğrenilmesi, kaynaşılması zaman alır. Sabırla bu süreç aşılır. Sonunda sevgi, saygı, huzur ve selamet olur. Ama sabır ve şükürle...

Bu arada bazı sıkıntılar olabilecektir. Bu da karşılıklı anlayış ve hoşgörüyle aşılabilir.

Boşanmak, ayrılmak, kurulmuş bir düzeni değiştirmek, bitirmek, bunlar ciddi sebepler olmadan yapılmamalıdır. Hele çocuk varsa hiç düşünülmemelidir. Küçük meseleler büyütülmemelidir. Bilhassa kayınvalide, kayınpeder meseleleri, gelin kayınvalide, damat kayınpeder gibi sıkıntılar olabilmektedir.

Burada herkese görevler düşüyor. Gelin kayınvalideye tahammül edebilmeli, eşinin hatırı için saygıda kusur etmemelidir. Kayınvalide gelinin daha genç olduğunu, zamanla nasihatle düzeleceğini düşünmeli, oğluna gelinini şikâyet etmemeli, gelinin eksiklerini dışarıya vurmamalı, hatalarını örtmeli, kapamalı, şefkatle nasihat etmelidir. Kız anneleri de kızlarına çok aşırı karışmamalıdır, kızın evine müdahale etmemelidir, bilâkis destek olmalıdırlar. Kadınların haklarını en iyi veren İslâm dinidir, bu hussusta Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmaktadırlar:

"Kadınların haklarına riayet ediniz. Bu hususta Allah'tan korkunuz. Zira siz onları Allah'tan emanet olarak almışsınızdır." (Ebu Dâvud)

Kocaların hakkı çok yüksektir. Fakat kadınların da hakkı vardır.

"Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onların ırzlarını Allah'ın kelimesi (nikâh akdi) ile kendinize helâl kıldınız." (İbn-i Mâce: 3074)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz Vedâ Hutbesi'nde şöyle buyuruyor:

"Ey insanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız."

Emanet aldınız.

Emanet olduğu bilinirse hayat tatlı, güzel olur. Bu da huzurla mümkündür.

Binaenaleyh Allah-u Teâlâ'dan korkun, riayet edin hükme. Haksız yere sövme, dövme...

"Karılarını döven kimseleri hayırlılarınız olarak bilmeyiniz." (İbn-i Mâce: 1985)

Haksız yere dövme, mazlum ah edebilir. Ancak namustan emin değilseniz bırakın. Namustan şüphe etmiyorsanız o zaman tutun. Çünkü bu devirde namuslusunu bulmak zor, buldun şükret. Diğer eksiklerini de idare ediver, mühim olan namus.

Meşru olmayan sebeplerde sabrı gerektirir, tahammülü, katlanmayı gerektirir. Niçin?Birbirlerinize emanetsiniz, çocuklarınız var, aileleriniz var. Ayrıldınız ne olacak? Yenisi daha iyi olacak mı?Acaba bu evlilikte ne hikmetler vardı da oldu, hiç düşündünüz mü? Hazret-i Allah, bir sert, bir yumuşak biri diğerini idare ediyor. Kimini olduruyor, kimini erdiriyor.

Bu yüzden ağzınıza şaka ya da ciddi "Boş ol!" sözünü almayın, söylemeyin, bununla tehdit etmeyin, Allah'tan korkun.

Şu kadar var ki hakiki mümin; sıkıntı ve cefâ anında huzuru bulandır.

Ahmet Yesevi -kuddise sırruh-Hazretleri karısına sabır etmişti. Birçok veli hanımına sabırla veli olmuşlar. Çünkü kadın zayıftır, konuşabilir, kıskançtır üzebilir. Sabır ne güzeldir. İdare ne güzel bir meziyettir.

Birçok erkekler kadın yüzünden ermiştir. Birçok kadında var ki erkeklerin huysuzluğu yüzünden ermiştir. Bedava bir şey vermiyorlar.

1- "Boş ol!" dedin boşadın, o çocukların durumu ne olacak?

2- "Boş ol!" dedin boşadın, o kadının durumu ne olacak?

3- "Boş ol!" dedin boşadın, annelerin, babaların durumu ne olacak, eş dost ne diyecek? Herkesin bir onuru var.

4- "Boş ol!" dedin boşadın, daha iyisini alacağını kim garanti edecek, belki gelen gideni aratır.

6- Boşadın, Hazret-i Allah, Resulullah râzı mı? "Emanet" buyruğunu unuttun, râzı olduğunu biliyor musun?

Sabır denilen yoldan neden gitmedin. Takdirine rıza göstermedin, istenmeyen kapıyı zorladın kırdın.

7- Boşadın, kul hakkı yok mu, çocukların hakkı yok mu? Kadın perişan, çocuklar perişan. Bu onlara revâ mı?

Bunlar çok mübrem bir sebep yokken, sudan bahanelerle boşayan içindir. En mübrem sebep namustur, Hazret-i Allah'ın emir ve nehiylerinin dışına çıkmaktır, gerisi şeytan ve nefistir bir de şeytanlaşmış insanlardır.

Erkek de kadın da evine bağlı olmalıdır. Bilhassa gelişen teknolojiyi; internet, medya, televizyon, sinema gibi zamane aygıtları Hazret-i Allah'ın hoşlanmadığı boşanma denilen kapıyı çalmaktadır. Bunların yaydığı fitneler nefse hoş gelmekte fakat imanlar kaymakta, haramlar işlenmekte lüzumsuz yere vakit israf edilmektedir. Çünkü bunlar küfür basamaklarına adım atmaktır. Böylece bu fitne aletlerinden yuvalar yıkılmaktadır. Nefisler yol bulmakta, şeytan azdırmaktadır. Bu yüzden uzak durulmalıdır.

"Ey iman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrim: 6)

Aile hayatının devam edebilmesi için karşılıklı hoşgörü çerçevesinde ve sabır, sükût ilkesinde birçok meseleler halledilebilir ve üstesinden gelinebilir. Ufak sebeplerden dolayı aile yuvasını yıkmak, şer'î hükümleri bilmeden, cahilce dil alışkanlığı yaparak boşamak ve hatta üç talâk hakkını kullanıp evlilik müessesini kökünden yıkıp, çocuklarının anne ve baba şefkati olmadan büyümesine sebep olmak hoş karşılanmayan bir durumdur. Kul hakkına girer.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Kadınlarınızla iyi geçinin." (Nisâ: 19)

Muâşeret, eşler arasında husule gelen beraberlik ve sevgidir. Eşler arasındaki hukukun aslını birbirleriyle iyi geçim teşkil eder. İslâm dini kadınlara iyi muâmelede bulunmayı emretmiştir.

Kocaların kadınlarına lütufkâr davranması, yumuşaklıkla muamele etmesi ve sevgisini araması esastır.

Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:

"Affeder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örterseniz, şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir." (Teğâbün: 14)

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Şüphesiz ki kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Senin için yeknesâk bir şekilde doğrulmaz.

Ondan istifade etmek istersen kendisinde eğrilik olduğu halde istifade edersin, doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kadının kırılması boşanmasıdır." (Müslim: 1468)

Bir diğer Hadis-i şerif'lerinde:

"Kadın eğe kemiği gibidir. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Bulunduğu halde bırakırsan eğriliğine rağmen ondan faydalanabilirsin." (Tirmizî)

O yüzden insan ahkâm-ı İlâhi'ye muğayir iş yapmayacak. Hudud-u İlâhi dahilinde olacak.

Kadında eğrilik fıtrîdir, özünde tevarüs edegelen bir şey gibidir. Eğriliklerini doğrultmaya imkân yoktur. Kadını ne pahasına olursa olsun doğrultmaya çalışan onu mutlaka kırar.

Erkek hiçbir zaman kadından müstağnî kalamayacağı cihetle geçinmenin çaresini bulmak ve sabırlı olmak ona düşen bir vazifedir. Onlarla güzel geçinmenin esası; tahammül, anlayış ve iyi davranıştır.

İmâm-ı Gazâlî -rahmetullahi aleyh- Hazretleri buyururlar ki:

"Kocanın karısı ile iyi geçinmesi, ona karşı güzel ahlâkla muamelede bulunması, kadının hakkıdır. Güzel ahlâktan murad, kadına ezâ-cefâ etmemek değil, onun ezâsına tahammül göstermektir. Resulullah Aleyhisselâm'ın yolundan giderek kadının taşkınlık ve gazabına karşı halim selim davranmaktır."

Bu itibarla insan, kadından ev ve âile düzeniyle ilgili maksatları tam olarak elde etmek isterse, o takdirde mutlaka önemsiz bazı şeyleri görmemezlikten gelmesi, öfkesini tutması gerekir.

"Eğer onlardan hoşlanmazsanız, umulur ki hoşunuza gitmeyen bir şeye Allah birçok hayırlar koymuş olabilir." (Nisâ: 19)

Onlardan hoşlanmıyorsanız, sırf nefisleriniz onlardan hoşlanmıyor diye ayrılmaya kalkışmayın. Hoşlanmamanıza rağmen katlanın. Belki sizin hoşlanmadığınız bir durumda, sevdiğinizde bulamayacağınız birçok hayır bulabilirsiniz. Aranızda güzel bir ülfet ve muhabbet tecellî eder.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den rivâyet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyururlar:

"Mümin bir erkek mümin bir kadına, hoşuna gitmeyen bir huyundan dolayı buğzetmesin. Eğer onun bir huyundan hoşlanmıyorsa, başka bir huyundan hoşlanabilir." (Müslim)

Çoğu zaman aynı kadında hoşuna gidebilecek başka huylar mutlaka bulunur.

Halife Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz çok celâlli bir zât-ı âliydi, şeytan bile korkardı.

Hanımından sıkılmış ve bunalmış olan bir zât bir gün Halife'ye giderek hanımını şikâyet etmek ister, fakat daha Halife'nin yanına girmeden Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-Efendimiz'in hanımının kendisiyle çekiştiğini duyar ve "Ben kimi kime şikâyet ediyorum" diyerek geri döner.

Tam dönerken Hazret-i Ömer -radiyallahu anh- Efendimiz önüne çıkar. "Niye geldiğini" sorar, o da: "Ben hanımımdan bizar kalmış, bunalmış ve onun için şikâyete gelmiştim. Fakat sizin hanımınızın size söylediği sözleri duydum, benim hanım bu kadar ileri gitmiyor, kimi kime şikâyet edeceğim diye dönüyorum" der.

Hazret-i Ömer -radiyallahu anh-Efendimiz:

"Benim hanımım evimi muhafaza eder, çorbamı pişirir, çocuklarıma bakar, cehennemde bana perdedir. Bu yaptığı hareket ahkâm dairesindedir. Onun haricinde olsa ben onu yok ederim." buyurarak "Senin hanımın bunları yapıyor mu?" diye sorar.

"Yapıyor!" cevabını alınca;

"Daha ne istiyorsun?" diyerek o zâtı gönderir.

Hülasâ-i kelâm; şer'î hudutlar tamamsa diğer hususlar eğriyse eğriliğiyle idare etmemiz lâzım.

Erkek eşini haksız yere sövüp dövmemeli, onun emanet olduğunu bilmeli, her ihtiyacını temin etmeli, kaba, haşin olmamalı, şefkat ve merhametle muamele etmelidir.


unu yaparken de kadını başının üstüne oturtmamalı, kalbinin içine sokmamalıdır. Lâtif ve sessiz bir idareyle idare etmelidir


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder