Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

29 Eylül 2021 Çarşamba

EVLİLİĞİ YÜRÜTMEK İÇİN BAYANLARA TAVSİYELER

 


Bir hanımda şu düşünce olacak:

"Ben evdeyim, eşim de çalışıyor, çabalıyor bana getiriyor."

Her getirdiğine teşekkür etmesi lâzım.

"Efendi! Allah râzı olsun, çalışıyorsun, getiriyorsun ben oturuyorum ve yiyorum" diyecek.

Haliyle müteşekkir olacak.

Erkek de şöyle düşünecek:

"Ben dışardayım geziyorum, çalışıyorum, o benim taht-ı makamımda oturuyor."

Bir su getirse dahi hanımına; "Allah râzı olsun, teşekkür ederim" demesi lâzım.

Bu karşılıklı teşekkür; sevgi ve saygının oluşmasını sağlar ve böyle olunca da o eve fitne girmez, bu minval üzere devam edildiği müddetçe de gelecek fitneler dahi önlenir.

Evlilikte birbirini tanıma, huyların öğrenilmesi, kaynaşılması zaman alır. Sabırla bu süreç aşılır. Sonunda sevgi, saygı, huzur ve selamet olur. Ama sabır ve şükürle...

Bu arada bazı sıkıntılar olabilecektir. Bu da karşılıklı anlayış ve hoşgörüyle aşılabilir.

Boşanmak, ayrılmak, kurulmuş bir düzeni değiştirmek, bitirmek, bunlar ciddi sebepler olmadan yapılmamalıdır. Hele çocuk varsa hiç düşünülmemelidir. Küçük meseleler büyütülmemelidir. Bilhassa kayınvalide, kayınpeder meseleleri, gelin kayınvalide, damat kayınpeder gibi sıkıntılar olabilmektedir.

Burada herkese görevler düşüyor. Gelin kayınvalideye tahammül edebilmeli, eşinin hatırı için saygıda kusur etmemelidir. Kayınvalide gelinin daha genç olduğunu, zamanla nasihatle düzeleceğini düşünmeli, oğluna gelinini şikâyet etmemeli, gelinin eksiklerini dışarıya vurmamalı, hatalarını örtmeli, kapamalı, şefkatle nasihat etmelidir. Kız anneleri de kızlarına çok aşırı karışmamalıdır, kızın evine müdahale etmemelidir, bilâkis destek olmalıdırlar. Kadınların haklarını en iyi veren İslâm dinidir, bu hussusta Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmaktadırlar:

"Kadınların haklarına riayet ediniz. Bu hususta Allah'tan korkunuz. Zira siz onları Allah'tan emanet olarak almışsınızdır." (Ebu Dâvud)

Kocaların hakkı çok yüksektir. Fakat kadınların da hakkı vardır.

"Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Onların ırzlarını Allah'ın kelimesi (nikâh akdi) ile kendinize helâl kıldınız." (İbn-i Mâce: 3074)

Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz Vedâ Hutbesi'nde şöyle buyuruyor:

"Ey insanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti olarak aldınız."

Emanet aldınız.

Emanet olduğu bilinirse hayat tatlı, güzel olur. Bu da huzurla mümkündür.

Binaenaleyh Allah-u Teâlâ'dan korkun, riayet edin hükme. Haksız yere sövme, dövme...

"Karılarını döven kimseleri hayırlılarınız olarak bilmeyiniz." (İbn-i Mâce: 1985)

Haksız yere dövme, mazlum ah edebilir. Ancak namustan emin değilseniz bırakın. Namustan şüphe etmiyorsanız o zaman tutun. Çünkü bu devirde namuslusunu bulmak zor, buldun şükret. Diğer eksiklerini de idare ediver, mühim olan namus.

Meşru olmayan sebeplerde sabrı gerektirir, tahammülü, katlanmayı gerektirir. Niçin?Birbirlerinize emanetsiniz, çocuklarınız var, aileleriniz var. Ayrıldınız ne olacak? Yenisi daha iyi olacak mı?Acaba bu evlilikte ne hikmetler vardı da oldu, hiç düşündünüz mü? Hazret-i Allah, bir sert, bir yumuşak biri diğerini idare ediyor. Kimini olduruyor, kimini erdiriyor.

Bu yüzden ağzınıza şaka ya da ciddi "Boş ol!" sözünü almayın, söylemeyin, bununla tehdit etmeyin, Allah'tan korkun.

Şu kadar var ki hakiki mümin; sıkıntı ve cefâ anında huzuru bulandır.

Ahmet Yesevi -kuddise sırruh-Hazretleri karısına sabır etmişti. Birçok veli hanımına sabırla veli olmuşlar. Çünkü kadın zayıftır, konuşabilir, kıskançtır üzebilir. Sabır ne güzeldir. İdare ne güzel bir meziyettir.

Birçok erkekler kadın yüzünden ermiştir. Birçok kadında var ki erkeklerin huysuzluğu yüzünden ermiştir. Bedava bir şey vermiyorlar.

1- "Boş ol!" dedin boşadın, o çocukların durumu ne olacak?

2- "Boş ol!" dedin boşadın, o kadının durumu ne olacak?

3- "Boş ol!" dedin boşadın, annelerin, babaların durumu ne olacak, eş dost ne diyecek? Herkesin bir onuru var.

4- "Boş ol!" dedin boşadın, daha iyisini alacağını kim garanti edecek, belki gelen gideni aratır.

6- Boşadın, Hazret-i Allah, Resulullah râzı mı? "Emanet" buyruğunu unuttun, râzı olduğunu biliyor musun?

Sabır denilen yoldan neden gitmedin. Takdirine rıza göstermedin, istenmeyen kapıyı zorladın kırdın.

7- Boşadın, kul hakkı yok mu, çocukların hakkı yok mu? Kadın perişan, çocuklar perişan. Bu onlara revâ mı?

Bunlar çok mübrem bir sebep yokken, sudan bahanelerle boşayan içindir. En mübrem sebep namustur, Hazret-i Allah'ın emir ve nehiylerinin dışına çıkmaktır, gerisi şeytan ve nefistir bir de şeytanlaşmış insanlardır.

Erkek de kadın da evine bağlı olmalıdır. Bilhassa gelişen teknolojiyi; internet, medya, televizyon, sinema gibi zamane aygıtları Hazret-i Allah'ın hoşlanmadığı boşanma denilen kapıyı çalmaktadır. Bunların yaydığı fitneler nefse hoş gelmekte fakat imanlar kaymakta, haramlar işlenmekte lüzumsuz yere vakit israf edilmektedir. Çünkü bunlar küfür basamaklarına adım atmaktır. Böylece bu fitne aletlerinden yuvalar yıkılmaktadır. Nefisler yol bulmakta, şeytan azdırmaktadır. Bu yüzden uzak durulmalıdır.

"Ey iman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun." (Tahrim: 6)

Hazret-i Allah çocuğa; anne-babasına itaati, hanımada kocaya itaati emreder.

İnsan huzuru kendi içinde bulacak ki, evine huzur verebilsin. Bu ise Hazret-i Allah'a samimi yönelmekle olur. Aşk ile ibadetle olur. Herkes uyurken, sen uyanık ol, herkes gülerken sen ağla. Zikirle fikirle meşgul olmak lâzım ki şeytan oyun oynamasın, vesvese vermesin.

Bu merbudiyetle Cenâb-ı Hakk o kuluna huzur verir. Kuru ekmeği de olsa şükreder. Ubudiyete ihlâsla devam ederse huşuyu da verir. Maiyetine alır, kurbiyyet husule gelir. Bunlar hep ilâhi lütuftur. Biz orada olmadığımızdan huzuru bulamıyoruz. Herkes yaşayayım diyor. Nefsini yaşıyor, ruhun ne olduğu belli değil.

Kadın da itaatkâr olmalıdır.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"İyi kadınlar itaatkâr olanlardır." (Nisâ: 34)

İtaatkâr olmak, kadının en mühim vasfı olduğu gibi, en mühim vazifelerinden birisidir.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh- den rivayet edilen bir Hadis-i şerif'lerinde Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:

"Eğer bir kimsenin ötekine secde etmesini emredecek olsaydım, kocası üzerindeki hakkının büyüklüğünden dolayı kadının kocasına secde etmesini emrederdim." (Tirmizî: 1159)

Allah-u Teâlâ âilede erkeğin reisliğini esas kılmıştır.

Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

"Erkekler kadınlar üzerine idareci, hâkimdirler. Çünkü Allah birini diğerinden üstün yaratmıştır. Bir de erkekler mallarından kadınlara harcamaktadırlar." (Nisâ: 34)

Erkeklerin, kadınların üzerine hâkim olmalarının birinci sebebi fıtrîdir. Allah-u Teâlâ yaratılıştan erkeklere güç ve kuvvet vermiş, büyük güçlükler karşısında onları sabırlı ve mütehammil kılmıştır.

İkinci sebebi ise kesbîdir, yani kazançla ilgilidir. Erkekler kazanç sağlamak hususunda kadınlardan daha güçlüdürler. Bu sebepledir ki hanımı evin işini görürken, onun geçimini sağlamak erkeğin vazifesi olmuştur.

Âile yuvasının sağlam, uzun ömürlü ve mesut olmasında en az erkek kadar kadının da payı büyüktür. Kadına, erkekten çok farklı hususiyetler ihsan edilmiştir. Hamile kalması, çocuğunu doğurması, emzirip doyurması, büyütüp yetiştirmesi ve terbiye edip hayırlı bir insan yetiştirmesi, kısacası ana olması, onun sahip olduğu faziletlerin başında gelir.

Erkeğin kadın üzerindeki bu hâkimiyetini, zâlim bir insanın çaresiz bir insan karşısında dilediği gibi hükmedebilmesi için Allah-u Teâlâ tarafından bir ruhsat olarak değerlendirmek aslâ mümkün değildir. Zira İslâm, hiç kimsenin hiç kimseye zulüm ile hükmetmesine ruhsat vermemiştir.

Kadın yuvasını sevmeli, kanaatkâr olmalı, israftan kaçınmalı, kocasına karşı daima saygılı olmalı, her işte onun rızâsını kazanıp gönlünü hoş etmeye çalışmalı, yapacağı bütün işlerinde onunla istişare etmeli, kendinden evvel kocasını düşünmeli, hakkında iyilikten başka söz söylememeli, ilâhî hükümlere aykırı olmayan meşru bütün hallerde kocasına mutlak surette itaat etmelidir.

Ümmü Seleme -radiyallahu anhâ- vâlidemizden rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:

"Kocası kendisinden râzı olduğu halde bir kadın vefat ederse cennete dâhil olur." (Tirmizî: 1161)

Boşanmayı gerektiren aşırı geçimsizlik gibi bir durum bulunmadığı halde bir kadının, kocasından kendisini boşama teklifinde bulunması haramdır.

Sevbân -radiyallahu anh- den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:

"Kocasından (boşanmayı gerektiren) çetin bir durum (bir zaruret) olmadan boşanmayı isteyen kadına cennet kokusu haramdır." (İbn-i Mâce: 2055)

Bu Hadis-i şerif'te çok büyük bir tehdit mânâsı vardır.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder