Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

11 Ağustos 2021 Çarşamba

OSMANLI TARİHİ 263 YAVUZ SULTAN SELİM HAN (Ordu Sina Çölünde)

 


OSMANLI TARİHİ 263 YAVUZ SULTAN SELİM HAN (Ordu Sina Çölünde)

Öte yandan Tumanbay'ın elçilerini öldürtmesine, Selim Han'ın fena halde canı sıkılmıştı. Bu olay Mısır seferini hazırlayan en önemli sebeplerden biri oldu. Artık ilk çağlardan beri hiçbir hükümdarın geçmeye cesaret edemediği, Suriye'yi Mısır'dan ayıran Sina Çölü'nü aşabilmek için her türlü tedbirlerin alınmasına bizzat nezaret ediyordu. Askere gereken suyun nakli için birkaç bin deve satın alındı. Mısır'ın fethini teşvik için askerlerine ikişer bin akçe dağıttı. Hazırlıklarını tamamlayan cihangir Osmanlı padişahı, Mısır'ın fethi niyetiyle 20 Aralık'ta Şam'dan harekete geçti. Muzaffer ordusunu Gazze'den Remle'ye doğru gönderirken kendisi yanında birkaç mahremi, Hasan Can ve büyük alim İdris-i Bitlisi olduğu halde Kudüs'e geldi. Yol güvenliği kalmamış ve her taraf çöl Araplarıyla dolu tehlikeli bir halde iken tanyerinin ağırışından güneşin batışına dek çölü aşıp, bir gün içinde Beyt-i Mukaddes'e ulaştı. On iki bin kandille aydınlatılmış olan Mescid-i Aksa'da iki rekat hacet namazı Ya vuz Sult an Selim Han 233 kıldı. Sabahı beklemeksizin peygamberlerin mezarlarını ve İbrahim Aleyhisselam'ın ilk kurban kestiği Sahretullah'ı ziyaret etti. Ertesi sabah hava soğuk ve karlı olmakla beraber İbrahim Aleyhisselam'ın kabrini ziyaret için Halilü'r-Rahman'a giden Selim Han, Askalan yoluyla tekrar ordusuna kavuştu. 190 Selim Han, Gazze'nin doğusunda Ayn-ı Safa mevkiine geldiğinde Veziriazam Sinan Paşa tarafından karşılandı. Padişah muzafferiyetlerinden büyük memnuniyet duyduğu Sinan Paşa'yı murassa bir kılıçla ödüllendirdi. Askerini ihsanlara boğdu. Selim Han'ın Şam ve Haleb'de ele geçirilen hazineleri dağıtması ve bunları askerin ihtiyaçlarına harcaması, Vezir Hüseyin Paşa'nın itirazlarına yol açmıştı. Paşa, bu paraya duyulacak ihtiyacın yanı sıra Gazze'den Mısır'a yürümenin zorluklarını da dile getirmiş ve çölü geçmenin zorluklarını belirtmişti. Gazze'den geçmen ki kumdur yok mecal Çok zarar var şaha aiddür vebal Bu seferde halka çok noksan ider Leşkeri bu yolda sergerdan ider Rumi çıkmaz kum içinden bi-güman Hep helak olur sipah ey Cem-nişan Kanına girme bu cemün Şam'a dön Göçdüğün yurda saadet-birle kon *191 Şam'da Mısır seferi kararını vermiş ve bu uğurda harekete geçmiş bulunan cihangir padişahın canı oldukça sıkılmış, gazabı ateşe almıştı. Kapıcılar kethüdasını göndererek paşayı çadırına vardığı gibi varlık ülkesinden yokluk gecesine yolcu ettirdi. 

 Gerçekten de devlet adamlarını endişeye ve korkuya düşüren çöl, Mısır'ı hedef edinen Osmanlı ordusu için büyük bir engeldi. Katya kumluğu denmekle meşhur Sina Çölü hakkında kaynaklarda ifade edildiğine göre sadece tabi zorluklar değil; bedevi Araplar da büyük bir tehlike teşkil edecekti. Hoca Sadeddin Efendi'nin ifadesiyle: "Gazze ile Salihiye arası sekiz konaktır. Araplarla dolu korkulu bir çöldür. Serapların kaynaştığı susuz bir bölge olup, dinç develer burada hörgüçlerine dek kuma batarlardı. Öyle bir kum deryası idi ki, fil yapılı binekler ol bomboş çölde karınca, çekirge sürüleri saldırılarından şaşkına dönerlerdi. Bu denli zorlu yollq_rdan sayıya gelmez askerle geçmek olacak iş değildi. Daha uygun yollardan uzaktan dolanarak ol aşılması güç bölgeyi geçmek ise, büyük hazırlıkları gerektiriyordu:' 1 93 Gerçekten de Moğolların, Timur Han'ın ve dünya'yı açan cihangirlerin girmeyi göze alamadıkları bir çöldü burası. Selim Han'ın geçtiği mevsimde gündüz sıcaklık kırk dereceye ulaşırken, gece ise sıfır dereceye düşüp insanı donduracak bir hal alıyordu. Bu, insan bünyesini perişan edecek bir durumdu. Devlet adamlarının ekseriyeti girilmez düşüncesinde olduğu halde Hüseyin Paşanın akıbeti üzerine seslerini çıkaramaz olmuşlardı. Selim Han bir hafta süre kaldığı Gazze'de bir taraftan çölü geçebilmek için hazırlıklarını gördürürken, diğer taraftan da Kurban Bayramı'nı eda etti. Kansu Gavri'nin ordusundan ele geçirilen zahire ve yiyecekleri develere yükletti. Binlerle su kırbası hazırlattı. Atların ayakları altına sıcağa dayanıklı özel keçeler sardırttı. Kim ki ülkelere hakim olmak ister Anın zorluklarına sabırla göğüs gerer Nihayet hazırlıklarını tamamlayan Selim Han, bayram günleri biter bitmez ordusunu Katya kumluğuna doğru harekete geçirip, konakları ve durakları aşmaya başladı. Ordu iki menzili bir ederek gitmekte fakat çölün ince ve kızgın kumu yollarını bağlamaktaydı. Güneş beyinlerini kaynatırken fezada bulut kendilerine hiç misafir olmazdı. Yolda su olarak gördükleri her şey bir serap olarak karşı- Ya vuz Sult an Selim Han 235 larına çıkardı. Yel estiğinde ise sanki bir kum fırtınasına tutulmuş gibi olurlardı. El-Ariş denilen yere geldiklerinde suları kalmamış bulunuyordu. Susuzluktan ciğerler sanki kebap olmuştu. Bazı konaklarda akşamdan seher vaktine ve seherlerden yatsıya değin devamlı gitmekte idiler. Kabr-i Sai denilen yerde akşam namazı için durduklarında askerin etrafını çöl bedevilerinin sardığını gördüler. O gece aç ve hırsız bedeviler sık sık baskınlar vererek ordunun pek çok koyun ve erzakını yağmaladılar. Padişah, o gece Cenab-ı Hakk'a tazarru ve niyaz da bulundu. Ertesi gün (2 1 Zilhicce/15 Ocak Perşembe) Katya mevkiine varıldığında görülmemiş yağmurlar yağdı. Çöller suya gark oldu. Asker ferahlamış, sanki bu durumu fethe alamet gibi görmüşlerdi. 1 94 Hükümdar Katya çölüne vardığı zaman Zeminin tıpkı kaynar bir deniz gibi olduğunu gördü Çöldeki aşırı kuraklık ve su sıkıntısı yüzünden Nice padişahlar ondan yüz çevirmişlerdi Alemin sığınağı olan Allah ( celle celalüh) hükümdarın başına; Kara buluttan inciler yağdırdı Gökyüzü onun başına altınlar saçtı Ayağının altında yeşillikler bitti195 Yola devamla Biyr ed-Devidar, Salihiye ve Bulbis geçilerek Hanki'ye konuldu. Geceleri sık sık ve ani olarak her taraftan Arap bedevilerinin saldırıları artmıştı. Zira Memlük Sultanı Tumanbay her Türk askeri başı için ağırlığınca altınlar vadetmekteydi. Nihayet Sinan Paşa, Şehsuvaroğlu Ali Bey ve Hayırbay bir kısım kuvvetlerle pusuya yatıp gizlendiler. Gece erişip bedeviler yine yağma için baskın verdiklerinde Osmanlı kılıcının tadını aldılar. Ne olduklarını dahi anlayamamışlardı. Çoğu kılıçtan geçirilirken bir kısmı gece karanlığından istifade ile kurtulabildi. Bir daha da saldırmaya cesaret edemediler. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder