İSTANBUL DEPREMLERİ - Osmanlı Dönemi
Tam bir kıyamet
Şimdi de isterseniz gelelim Osmanlı zelzelelerine; Bir kere Osmanlı, bırakınız en basit halkını, sarayın vekâyinamecileri bile hiçbir zaman şöyle ballandıra ballandıra bol teferruatıyla bir zelzeleyi kaale ve kaleme almazlar. Açın, bakın vekayinamele- re; en lüzumsuz tevcihatlan,makam tayinlerini,tedipleri ,nefyleri, saraydaki entrikaları,fütühatı,hayratı,vefayatı uzun uzadıya anlatan müverrihleri miz depreme gelince, sosyal tarihimiz açısından söylüyorum, maalesef ya es geçerler,yahut da birer cümleyle geçerler Bakarsınız başlıkta “Zuhır-ı Zelzele-i Azime” der, altından bir şey çıkmaz. Yahut tek cümleyle “Vuku-ı Zelzele Der İslambol Der Muharrem” der geçer. Yine iş kalır Eremya Çelebi’nin Ruzname’sine:
1486,1489,1500 senelerindeki zelzelelerden sonra 16. asır, gerçekten arz-ı zeminin titrediği bir zaman olmuştur. 1507 senesinde 40 gün devam eden zelzelenin en şiddetlisi 1509’da olmuş, günümüzde bilim adamlarının “Tsunami” adını verdikleri şekilde deniz kabarmıştır. Sultan II. Bayezid zamanında olan bu zelzele, tam bir küçük kıyamettir. Amma velakin 1510’da ,1512’de ve tir. Amma velakin 151O’da ,1512’de ve 1514 senelerinde üst üste şiddetli sarsıntılar halinde devam etmiştir. 1557’ye kadar devam eden zelzeleler 16.asnn yansında kesilmiş, bir yüzyıl kadar ara verdikten sonra 17. asrın ilk yarısmda, 1648’de, daha sonra 1659’da ve nihayetinde de 1690’da üç büyük zelzele ile kendini yeniden göstermiştir. Yine aşağı yukan bir elli sene inkitaya uğradıktan sonra 18. asrın yansından itibaren meydana çıkmış. 1752’de İstanbul şöyle bir sarsılmakla beraber daha ziyade Edime ve civan büyük zarar görmüştür.
1755 yılında sarsıntılar yavaşlayarak devam etmiş ama 1766 ya gelindiğinde işte kıyamet bir kere daha kopmuştur. Güneş doğduktan yarım saat geçtikten sonra “ bir zel- zele-i azime-i nagehani zuhur ve şiddet-i hareketinden herkes canından ve harekete mecal olma yıp, binaların tümü, sayısız insan ve hayvan helak olmuştur.”
Şemidanizade Fındıklık Süleyman Efendi’nin Mür-it teva- rih’inden öğrendiğimize göre “Zelzele 4 dakika (!) sürmüş, İstanbul duman içerisinde kalmış, badehü duman kalktıktan sonra Fatih camiin bilkülliye yıkıldığı, Sultan Bayazıt camii ile Edirne kapısındaki Mihrimah Sultan Camii yıkılmaya yakın tahrip olmuş; Şekerciler Han’ı, Çarşı’da dua meydanı, Kalpakçılar, Bezzazistan etrafı, Eski Saray,İstanbul Surları, Yedikule, Vezir Ham, Esir Pazarı vesair hanlar; kaâgir camilerin yanısıra bazen ahşaptan olan binalar bile perişan olmuştur. Top- kapı Sarayı’nda yıkılan çok sayıda duvar altında binlerce kişi kalmıştır.”
Süleyman Efendi’ye göre “Sultan Bayazıd’ı Veli asrında olan zelzele dahi azim ve buna karib- dir. Lakin bu, ondan şedid belki eşeddir.” Yani bu tarih boyunca İstanbul’un görmüş olduğu en şiddetli zelzele dir ki, buna daha sonra 1894 zelzelesini dahil edebiliriz. Bu zelzelede yeraltında bulunan su yolları dahil fesholunmuştur. “İlk zelzeleden 23 gün sonra Cuma günü bütün Müslümanlar ve Padişah Sultanahmet Camilinde namazda iken zelzele-i mezküreden nakısça bir zelzele daha olmuş yani ilk depremin şiddetine yakın bir artçı deprem daha meydana gelmiş ve yukarıdaki zelzelenin 75. günü yine aynı büyüklükte bir zelzele de Galata,İzmit, Gölcük,Karamürsel, Yalova civarında vuku bulmuştur. Hatta Karamürsel mahkemesi ahşap iken o dahi yıkılmış ve vazifelü 4 asker helak olmuştur. Daha sonra 9 ayda 4 şiddetli zelzele meydana gelmiş, ayrica gecede ve gündüzde 2’şer ve 3’er zelzele tekrar edip durmuştur. Başta Padişah olmak üzere herkesi korku sarmış, ekser rical ve nisvan bahçelerde çadır ve çerge ile istirahat etmişlerdir.”
Son büyük deprem
İstanbul’un son şiddetli depremi ise 10 Temmuz 1894 tarihinde ortaya çıkmış, güneyden kuzeye 3 şiddetli sarsıntı halinde hissedilmiştir. Beyoğlu ve Boğaziçine daha az zarar veren depremde merkez Marmara Denizi’nin içinden geçen faydır; dolayısıyla İstanbul’un kıyıları daha çok zarar görmüştür. Bu 10 Temmuz Depremi’nde Çatalca’dan İzmit Körfezi boyunca Adapazarı’na kadar 175 km boyunca uzanan ve ana çizgiyi meydana getiren hat, bir kerede kırılmıştır. Daha sonra etra- fındakileri tetikleme durumu ortaya çıkmamıştır.
İstanbul’da meydana gelen bütün depremlerden sonra padişahlar duruma el koymuşlar, hemen tamirata başlamışlar, hatta III.Mustafa Fatih Camii’ni yeni baştan yaptırarak bu konuda ne kadar gayret ve himmet sahibi olduğunu göstermiştir. Sultan ILAbdülhamid de çadırların kurulmasında, fınnlarda ekmek dağıtılmasına, Şehremini başkanlığında bir komisyon kurularak para ve yiyecek yardımına kadar hadisenin her yönüyle ilgilenmiştir. Ayrıca Sultan ILAbdülhamid, depremden sonra bir bilimsel araştırma yapılmasını istemiş, Atina ve İstanbul rasathaneleri ortak bir rapor hazırlamışlardır. Raporun aşağı yukarı bir ay sonra 15 Ağustos 1894 tarihinde padişaha sunulduğunu biliyoruz. Padişah’ın fikr-i takibi bu konuda etkili olmakla beraber raporun altındaki üç imzanın da sahibi gayrimüslimlerdir. Yabancı dille Fransızca yazılan bu rapor bir Ermeni vatandaşı olan Bogos tarafından tercüme edilmişti»*
*Yrd. Doç. Dr. Marmara Ünv.Eğ t. Fak. Öğr. Üyesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder