Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

29 Nisan 2021 Perşembe

OSMANLI TARİHİ 182 FATİH SULTAN MEHMED (Kuzeyden Esen Rüzgar)

 


EY KUZEYDEN ESEN RÜZGAR! 

Fatih Sultan Mehmed'in alim ve ulemaya saygısı pek fazla idi. Devrindeki alim ve velilerin feyiz ve himmetlerine kavuşabilmek için can atardı. Bunlardan biri de Horasanlı büyük alim ve veli Nureddin Abdurrahman Cami (Molla Cami) idi. Onun Hacca gittiğini işittiğinde kendisine tabi olan beldelerde en güzel şekilde 308 K ayı II: Cihan Devleti ağırlanması için emirler vermişti. Bununla da yetinmeyip Seyyid Ataullah el-Kir-mani'yi beş bin altın ve bir name ile Şam'a göndererek İstanbul'a davet etmişti. Bu ilgiye çok sevinen Molla Cami İrşadiye Risalesini yazarak Fatih Sultan'ı methetti. Fatih daha sonra Molla Cami'ye ikinci bir davet daha yaptı. Bunun üzerine kalabalık bir maiyetle Konya'ya kadar gelen Molla Cami, burada iken çok sevdiği hakanın vefat haberini alınca, büyük bir teessürle geri dönmüştür.286 Molla Cami'nin divanında Fatih Sultan Mehmed için yazdığı şiir, Fatih' in, bu büyük velinin nazarındaki değeri yanında Osmanlı Türk dünyası dışında nasıl tanındığının da bir göstergesidir. "Ey kuzeyden esen rüzgar! Ne hoş kokular getiriyorsun. Haydi arzuların kıblesi olan semte doğru es! Ilık nefesine samimiyet kokularını karıştır. Ve hep ihlas yolundan giderek hedefe ulaş. Rica ve dua denklerini Horasan'da bağladıktan sonra, Rum ( Osmanlı) diyarına doğru yürü. Yolda, bu yolun usul ve erkanını öğren. Büyüklerin yetiştiği dergahın nerede olduğunu sor. Oraya varınca yüzünü hizmetçilerin ayak tozlarına sür. İzin isteyip, yeri öperek huzura gir. O cihad eri, gazi padişahın önünde hikmetler saçarak söze gir ve; Ey mertebesi yüksek padişah! Sana dünya mülkü, atalarından kalma bir mirastır" de. Dünyada pek az kimse, böyle büyüklük ve ihtişam tahtında senin gibi feyz verme olgunluğuna sahip olabilmiştir. Sünnet-i seniyyenin her tarafa yayılması senin gayretinle oldu. Küfür yuvaları, kiliseler, yine senin himmetinle camiye çevrildi. Harplerdeki isabetli tedbirlerinle, küfür ve sapıklık kalelerini kökünden yıktın. Daima şefkat ve merhamet tarafına yönelmiş, kötü huylardan temizlenmiş padişahsın. Fati h Sul tan Mehmed Han 309 Seni kıskananların aksine her türlü hikmet, şeref, yiğitlik ve cömertlik sıfatları sende toplanmış. Cömertlikte derya gibisin, sanki altın madenisin. Hatta deryadan da altın ocağından da cömertsin. Şu gök kubbenin zirvesi var oldukça ve dünya yerinde durdukça, Allahu Teala, gönlüne uygun ihsanlarda bulunsun, dünyanın şerefi ayaklarının altına serilsin dilerim. Ey etrafa amber kokuları saçan seher rüzgarı! Mademki dua ve sena demetleri diziyorsun. Bu garip şiirlerden birkaçı o selim akıllı edip padişaha layık ola. Sana emanet ettiğimiz bu garip armağanları sultanın meclisine götür. Bu kıymetsiz hediyemi onun yüce ve şerefli huzuruna sunarken, de ki: Karınca, muhabbet ve sadakat yönünden, Süleyman Aleyhisselam'ın katına yarım çekirge ayağı gönderdi. Nitekim ''.Armağanlar, gönderenin değeriyle ölçülür" diyerek sözü bitirmeye bak. Fazla ısrar etme. Lütfen selam ve hürmetimi söyleyerek kelama son ver:'287 Fatih' in tasavvuf büyüklerine hürmeti ve onların sohbetlerine rağbeti çok fazla idi. Nitekim İstanbul'un fethinden sonra kerametlerine şahit olduğu Akşemseddin'in sohbetlerinde bulunabilmek için çok uğraştı. Akşemseddin ise: "Sultanım sen bizim tattığımız lezzeti tadacak olursan saltanatı bırakırsın. Devlet işlerini tam yapamazsın. Din-i İslam'ı yapma işi yarım kalır. Müslümanların rahat ve huzur içinde yaşayabilmeleri için devletin ayakta kalması şarttır. Seni talebeliğe kabul edersem, düzen bozulabilir, halkımız perişan olabilir. Bunun vebali büyüktür. Allahu Tealanın gazabına maruz kalabiliriz" diyerek üzüntü ile bu teklifi kabul edemeyeceğini bildirdi. 310 Kayı I I : C i h a n Devleti Buna rağmen padişah her fırsatta sohbetlerine devam etmeye kalkışıyor, saatlerce kendisi ile bulunmaktan büyük haz alıyordu. Büyük veli belki de Fatih'in ısrarlarından kurtulabilmek için Göynük'ü seçti ve oraya yerleşti. Allahu Tealanın veli kullarını ziyaret edip, onların. duasını almayı, feyz ve bereketlerine kavuşmayı çok seven, hizmetlerine koşmayı zevk sayan Fatih' in tasavvuf yolunda ilerleyebilmek için seçtiği hoca bu kez Şeyh Ebü'l-Vefa'dır ... Vefü-i Konevi'nin kapısına kadar bizzat gitti. İçeri girmek için müsaade istedi. Şeyh Vefü-i Konevi, padişahın kendisini ziyaretine müsaade etmedi. Fatih şaşırmıştı. Garip bir dervişin kapısını açmaması ve kendisiyle görüşmemesi üzerine oradan ayrılırken yanında bulunan Veliyyüddin oğlu Ahmed Paşa'ya: "Gördün mü lala! Bizans'ın yüzyıllardır aşılamayan koskoca surlarını aştık da bir dervişin duvarını aşıp giremedik" dedi. Adeta ağlar bir hali vardı. Şeyh Vefanın talebeleri ise padişahı kabul etmemesi sebebiyle gözlerinden yaşlar akan hocalarına soruyorlardı: "Efendim neden padişahı kabul etmediniz? Hem siz üzüldünüz, hem de o" dediler. Vefa Hazretleri, gözlerinden akan yaşları eliyle silerek: "Doğru söylersiniz. Ama inanıyorum ki benim ona olan sevgim ve onun bana olan ihtiyacı, bize asıl vazifemizi unutturacak kadar fazladır. Dostluğumuz ve sohbetimiz, birçok vatandaşın işinin yarım kalmasına sebep olacaktı. Şimdi anladınız mı, Sultanı niçin kabul etmiyorum?" cevabını verdi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder