Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

21 Nisan 2021 Çarşamba

OSMANLI TARİHİ 175 FATİH SULTAN MEHMED (Rodos Seferi )

 


RODOS SEFERİ

 İstanbul'un fethinden sonra diğer adalar vergi vermeyi kabul . ettikleri halde Rodos reddetmişti. Bu itibarla 1455 ve 1467'de adaya iki kez çıkarma yapılmış fakat netice alınamamıştı. Osmanlı-Venedik sulbünden sonra Fatih Sultan Mehmed bir kez daha Rodos adasıyla ilgilenmeye başladı. İstanbul'un fethinin akabinde olduğu gibi yine her sene vergi vermeleri şartıyla sulh teklifinde bulundu. Rodoslular ise kendilerinin doğrudan papalığa bağlı olduklarını belirterek Hıristiyan bir ülkeye dahi vergi veremeyeceklerini ancak her sene hediyeler gönderebileceklerini ifade ettiler. Bunun üzerine, Fatih bir taraftan donanmasını güçlendirirken diğer taraftan Rodos hakkında bilgi toplamaya başladı. Rodos'u iyi bilen üç mühtedi padişaha Rodos istihkamlarının birer planı ile kuşatmanın nasıl yapılması lazım geldiğini anlatan bir rapor sundular. Padişah biri Rodoslu biri Ağrıbozlu ve biri de Alman olan bu üç şahsın harita ve planlarını tetkik edip ıslah ettikten sonra, seferin serdarlığına getirdiği vezir Mesih Paşa'ya verdi. Ardından kendisini hafif bir donanma ile keşif yapmak üzere Rodos'a gönderdi. 1 479 Ekim'inde yola çıkan Mesih Paşa Rodos'ta karaya asker çıkardı. Fakat şövalyelerin gönderdiği süvariler karşısında tutunamayıp tekrar gemilere binerek Marmaris Limanı'nda demirledi ve kışı burada donanmanın gelmesini bekleyerek geçirdi. Rodos adası Sen Jan Şövalyeleri tarafından idare olunmaktaydı. Bunlar Haçlı seferleri esnasında Kudüs'ü Müslümanların elinden almak için gelen şövalyelerden olup Kudüs'ten çıkarıldıktan sonra önce Akka'ya oranın da Müslümanların eline geçmesi üzerine 1292'de Kıbrıs'a gelmişlerdi. Kıbrıs kralı bunlardan çekinerek adada yerleşmelerine müsaade etmeyince Rodos'a geldiler. Bizans İmpa- 284 K ayı II: Cihan D evleti ratoru II. Andronik'ten, savaşlarda destek vermeleri şartıyla adanın kendilerine verilmesini istediler. İmparatorun bu teklifi reddetmesi üzerine Papalığın desteğini temin eden şövalyeler, 1306'da gemilerle gelerek adayı zaptetmeye muvaffak oldular. Bu tarihten itibaren ada Türklere ve Müslüman ülkelere karşı Hıristiyanlığın en büyük üslerinden biri oldu. Korsan gemilerine limanlarında yer vererek yardımcı olan ve kendileri de korsanlık yapan Rodoslular, ayrıca Osmanlılar aleyhine olan her mücadeleye iştirak ediyorlardı. Türklere yaptıkları bu kadar kötülükten sonra Fatih'in kendilerini rahat bırakmayacağını bilen ve haklarında beslediği niyeti sezen Rodoslular, özellikle 1467 baskınından sonra kalelerini devrin en müstahkem bir mevkii haline getirmek üzere büyük çaba sarf ettiler. Her gelen üstad-ı azamları bütün kazançlarını kaleye takviye yapmaya harcadı. Kara tarafında burçlar, kuleler, şatolar deniz tarafında duvarlar ve surların çevresine açılan hendeklerle Rodos hisarı, aşılması güç bir hale gelmişti. Ayrıca kaleye üç yıl yetecek yiyecek stoku yapılmıştı. Rodos adasının merkezi olan Rodos şehri, adanın kuzey ucundaki burun üzerinde yer alıyordu. Denize doğru uzanmış ve uçlarında bir kavis gibi bükülerek birbirine yaklaşmış olan iki dil, emniyetli ve geniş bir liman vücuda getirmişti. Limana giren gemilerin solunda kalan dil, şehir istihkamları dışında olduğundan üzerine yel değirmenleri yapılmıştı. Nihayetinde Melekler Kulesi denilen kule ile muhafaza altına alınmıştı. 263 Şövalyelerin reisi ve tarikatın üstad-ı azamı Pierre d'Aubusson şehrin müdafaasını bizzat üzerine almıştı. Çeşitli ülkelere dağılmış bulunan St. Jan Tarikatı şövalyelerine mektuplar yazarak hepsini Rodos'a davet etti. Böylece yedi bin kişilik muharip bir sınıf meydana getirdi. Türk donanmasını yakmak üzere limana birçok ateş kayıkları da saklanmış bulunuyordu. 264 1 480 senesi ilkbaharında altmışı kadırga olmak üzere yüz altmış gemiden müteşekkil asıl büyük donanmanın gelerek kendisine ka- Fatih Sul tan Mehmed Han 285 tılması üzerine Mesih Paşa bir kez daha Rodos üzerine hareket etti. Mayıs ayı sonlarına doğru Rodos Limanı'ndaki gözcü çok sayıda geminin yaklaşmakta olduğunu çanlarla bildirdi. Üstad-ı azam ve bütün Rodoslu şövalyeler korku ve dehşet içinde muazzam Osmanlı armadasını seyrediyor ve feryatlar ediyordu. Asırlarca Hıristiyanlığın karakolu olmuş adaya, doğudan ve batıdan hiçbir yardımcı gözükmüyordu. Halbuki Rodos, birkaç yıl öncesine kadar devletler arasında önemli bir mevki işgal ediyordu. Uzun Hasan dahi onlarla mektuplaşıyordu. Bu sebeple Pierre d'Aubusson özellikle kaledekilerin dini duygularına hitap ederek bugünün fedakarlık günü olduğunu, bütün güçleriyle ve kanlarının son damlasına kadar mücadele etmeleri gerektiğini vurguladı. Osmanlı donanması 23 Mayıs'ta St. Ethiene Dağı civarına şövalyelerin müdahale etmesine rağmen çıkarma yapmaya muvaffak oldu. Türkler, önce yüksek bir kayanın üzerine, denizin üç yüz adım içine inşa edilmiş Sen Nikolas burcunu dövmeye başladılar. Altı gün içinde en az altı yüz gülle atılmıştı. Kale temellerinden sarsılıyordu. Neticede burcun karaya bakan kısmı büyük ölçüde tahrip edildi ise de şövalyeler yıkılan yel erin arkasında yeni bir hendek kazmaya ve ağaçtan bir tabya yapmaya muvaffak oldular. İşte Türklerin yıkılan gediklerden yürüyüşe geçtikleri sırada bu tabya büyük bir rol oynadı ve yedi yüz civarında şehit veren Türkler çekilmek zorunda kaldılar. Mesih Paşa ikinci hücumu 19 Haziran gecesi liman dalga kıranından Sen Nikolas Kulesi'ne gemilerle kurduğu köprüden gerçekleştirdi. Fakat toplarla kuşatma makinelerinin ağırlığını kaldıramayan köprünün çökmesi felakete sebep oldu. Köprünün üstündeki herkes dalgaların arasında kayboldu. Bu hücumda ölen ve suda boğulan Türklerin miktarı iki bin beş yüz kişi idi. Bunun üzerine Mesih Paşa deniz tarafından hücumu terk ederek kaleyi kara tarafından bombardımana başladı. Şimdi toplar kalenin en zayıf noktası olarak görülen Yahudi mahallesi tarafındaki surları dövüyorlardı. Bombardıman otuz beş gün sürdü. 286 Kayı II: Cihan De vleti Bu esnada şövalyeler Yahudi mahallesini yıkmışlar ve kalıntılardan içeride ikinci bir sur ve hendek meydana getirmişlerdi. Ayrıca bu surun üstüne kurdukları dev mancınıkla Türklerin üzerine kayalar yağdırıyorlardı. Ancak surlar büyük ölçüde harap edilmişti. Mesih Paşa yeni bir hücuma geçmeden önce bir kez daha kalenin sulhla teslim olması için teklifte bulundu ise de reddedildi. Bunun üzerine fetihten sonra yağmaya izin verildiğini askere ilan ettirdi. Umumi hücum gününden evvelki gece Türk ordugahında Allah Allah sedaları ile yer gök çınlamıştı. Sekiz büyük toptan mürekkep batarya gün boyu surları döverek tamamen tahrip etmişti. Hendek ise ağzına kadar doldurulmuştu. Artık umumi hücum için her şey hazırdı. Mesih Paşa 28 Temmuz sabahı etken saatlerde genel hücumu başlattı. Büyük bir gayretle hendeği geçerek gediklere saldıran Türkler surlara tırmanmaya muvaffak oldular. Şiddetli çarpışmalar sonucu surların üzerinde yer yer Türk bayrakları dalgalanmaya başladı. Şimdi zırhlar içerisindeki şövalyeler demirden bir duvar gibi karşılarına geçmiş vuruyor, öldürüyor, ölüyorlardı. Her şeye rağmen Osmanlı yiğitleri bu demirden duvarı da kırıp dağıtmaya muvaffak olmuşlardı. Ardından merdivenler uzatarak surlardan aşağı inmeye ve kaleye girmeye koyuldular. Bu sırada şövalyeler yıkılan yerlerin iç taraflarına yan yana dizdikleri neftlenmiş fıçıları ateşlediler. Bir anda patlamalarla ortalık alev topuna dönmüştü. Halk korku ve endişe içerisinde dört tarafa koşturuyordu. Bu sırada Pierre d'Aubusson tarikatın alameti sayılan büyük bayrağı açarak bizzat Türklerin üzerine saldırdı. Bunu gören şövalyeler de büyük bir azimle tekrar savaşa koyuldular. Savaş çok şiddetli bir hal almıştı. İşte bu sırada Mesih Paşa askerlerinin kaleye girmekte olduklarını görünce yağmanın yasak olduğunu ve bütün malların padişaha ait olduğunu ilan ettirdi. Üç gün önce verilen sözden dönülmesi asker üzerinde çok aksi bir tesir yapmıştı. Dışarıdan içeriye yardım gitmez olmuştu.265 Fatih Sultan Mehmed Han 287 Kalede şövalyelerin bu halin farkına varıp tekrar mücadeleye girişerek içerideki Türkleri geriye püskürtmeleri dışarıdaki askerlerin ise isteksiz hareketi kazanılmış gibi duran muharebenin seyrini değiştirdi. Kaleye girmiş bulunan kuvvetler takviye birliklerin gelmemesi üzerine kısa bir süre içerisinde dışarı atıldılar. 266 Osmanlılar bu hücumda üç bin kişi kaybetmişlerdi. İnsan kaybının ötesinde moral bozukluğu daha büyüktü. Mesih Paşa'ya olan inanç kaybolmuştu. Bu mağlubiyet üzerine Mesih Paşa üç aydır devam etmekte olan muhasarayı kaldırarak çekildi. Hatta dönüşte şövalyelere ait Bodrum Kalesi'ni almak istedi ise de ona dahi muvaffak olamadı. 267 Fatih, İstanbul'a dönen Mesih Paşanın başarısızlığından ötürü şehre dahi girmesine müsaade etmedi. Beşiktaş önüne gelir gelmez vezirlikten azledilerek Gelibolu sancakbeyliğine gönderildi. 268 Rodos'un alınamaması Fatih'i çok üzmüştü. Ancak: "Askerim ben başında bulundukça her millete, her bayrağa galebe çalar" diyerek ordusuna güvenini belirtmekten de geri kalmıyordu. O kış her tarafta büyük hazırlıklar vardı.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder