Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

21 Nisan 2021 Çarşamba

OSMANLI TARİHİ 174 FATİH SULTAN MEHMED ( İhanetin Bedeli)

 


İHANETİN BEDELİ 

Esasen bu tarihlerde Şehsuvar Bey de Fatih'i gücendirmiş bulunuyordu. O, sefer zamanlarında Osmanlılara yardım etmeyi taahhüt ettiği halde Karaman seferine gidildiği sırada bu taahhüdünü yerine Fatih Sul tan Mehmed Han 281 getirmemişti. Ayrıca Dulkadırlı topraklarına kaçan Karamanoğlu Pir Ahmed Bey'le de münasebetler kurmuştu. Saltanat peşinde koştuğu anlaşılıyordu. İşte bu sebeple Şehsuvar'a kırgın olan padişah Memlüklerle anlaşarak yaptığı yardımları kesti. Kayıtbay ise Emir Yeşbek komutasında kuvvetli bir orduyu Dulkadırlı ülkesine gönderdi. 1471 'de Antep yakınlarında Memlüklere mağlup olan Şehsuvar Bey Zamantı Kalesi'ne sığındı. Ve çok geçmeden de hükümdarın tabii ve beyliğinin sahibi kalmak şartıyla teslim oldu. Kemalpaşazade, Şehsuvar Bey'le ilgili şöyle bir vaka nakletmektedir: Şam çerisi (Memlüklü askeri) Şehsuvar beyi esir ettiğinde Semendun (Zamantı) Kalesi'nden Mısır'a götürdüler. Mısır askerinin komutanı Yeşbek bir adamına seslendi: "Var Şehsuvar Bey'in hatırını sor, gör ne eyler?" O dahi yanaştı, onunla konuştu. Şehsuvar Bey boynuna geçirilen zincirleri kendisine göstererek: "Bu zincir üç yıldır boynuma vurulmuştu. Benden başka hiç kimse bilmezdi. Bir kara ve sert, güçlü kimse zincirin ucunu tutardı. Nereye gitsem benimle gelirdi. Gece gündüz yanımdan ayrılmazdı. Bunun sebebi, zamanında Sultan Mehmed Han'a isyan ettim. Doğru yoldan ayrıldım. İşret meclislerinde ahbap ve yakınlarım ile eğlenip gurura kapıldım. Hüdavendigar'ın kapısına muhtaç olmadığımı izhar ederek, istiklal davası edip, kimseye ihtiyacım olmadığını söyledim. Daha sonra dedim ki: 'Bundan sonra yeryüzünün sultanı da olsa itaat etmem. Osmanoğluna baş eğip hizmet etmem. Ben dahi onlar gibi sultanım. Devletim, halkım var. Zengin bir ülkem, galip bir askerim var. Kimden ne korkum var' dedim. Orada bulunanlar benden bu ham sözleri duydular. İçlerinden bir kaç müfsit kimse: 282 K ayı II: Cihan D evleti 'Sen bu sözünde sadık isen, Osmanoğlunun sana verdiği sancağı ve tablı getir, karşımızda parçala. Muhalefetini gizli değil açıkça yap' dediler. Ben de o güven ve gurur sarhoşluğu ile Sultan Mehmed'in bana verdiği ve her savaşta arkamda güvence olan sancağı sohbet yerine getirtip parça parça ettirdim. Hemen o anda bu bela vuku buldu. Kaba ve çirkin bir şahıs karşımda belirdi. Bir elinde zincir, bir elinde direk vardı. Zinciri boynuma taktı, engelleyemedim. Kendisi zincirin ucunu tutup karşımda durdu. Zannettim ki bana vaki olan bu hali herkes gördü. Fakat orada bulunanlarda herhangi bir değişiklik olmayınca anladım ki kimse bu durumu görmedi. Nereye gitsem o şahıs benden ayrılmıyor, zincir elinde karşımda duruyordu. Sadece Kur'an okurken ve ibadet yaparken ondan kurtuldum. Anladım ki bu hal şeytani değil emr-i Rabbanidir. Allah'tan gelen bir beladır. O günden beri halim kötü oldu, canıma yetti. Üç yıl tamam olunca Şamiler (Memlükler) elinde esir oldum. İşte bu zincir boynuma vuruldu. O hali ben görürdüm, halk görmezdi. Fakat esir olunca halk dahi gördü.260 Şehsuvar B ey verilen sözlerin hilafına esir edilerek Kahire'ye getirildi ve anlaşmalara aykırı olarak üç kardeşi ile birlikte Züveyle kapısında idam edildi. Ardından Kayıtbay'ın Şah Budak'ı yeniden Dulkadırlı topraklarına göndermesi Fatih' in tepkisine sebep oldu. Nitekim Bozok Beyleri ile birlikte kendisine sığınan Dulkadıroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey'i bir müddet sonra yanında Osmanlı kuvvetleri de olduğu halde bölgeye gönderdi.261 Ancak Osm:anlı askerinin desteğiyle hareket eden Alaüddevle mağlup olduğu gibi maiyetindekilerden büyük bir kısmı da esir düştü. Memlük sultanının, Sis naibi tarafından Kahire'ye gönderilen Osmanlı askerlerinin başlarıyla çevgan (atlı top oyunu) oyunu tertip ettirmesi iki devlet arasında savaşı kaçınılmaz bir hale getirdi.262 İnsanlığa sığmaz hareketlere baş vuran Kayıtbay'a karşı harekete karar veren Fatih, 1480 senesi başlarında Alaüddevle Bozkurt Bey'i Fatih Sulta n Mehmed Han 283 tekrar Dulkadırlı topraklarına gönderdiği gibi kendisi de 1481 yılı Nisan'ın 29. günü kırk dokuz yaşı içinde, hasta olmasına rağmen üsküdar'a geçti. Bir at arabasına binerek doğuya doğru ilerlemeye başladı. Sefer bu kez nereye idi? Yine hiç kimse bilmiyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder