OTLUKBELİ SAVAŞI
Hasan Padişah, şaşırtıcı savaş planlarından birini daha gerçekleştirmiş bulunuyordu. Osmanlıları pek ani bir vaziyette ve dar bir vadide yakalamıştı. Burası öyle bir yerdi ki bozulanın mahvolması mukadderdi. Fırat havzasını Çoruh suyu membalarından ayıran ve Otlukbeli diye şöhret bulan mevkide iki büyük Türk ve Müslüman devleti amansız bir harbin eşiğinde idiler. 246 K ayı II: Cihan D evleti Fatih Sultan Mehmed daha da tehlikeli bir vaziyete düşmemek için vadi içerisinde bulunan Davud Paşa komutasındaki öncü birliklerini derhal harekete geçirdi. Davud Paşa Anadolu askeri ile süratle vadiden sırtlara doğru ilerledi ve Gavur İshak kuvvetlerinin aşağı inerek yolları bağlamalarına meydan bırakmadı. Kısa bir sürede saflar halinde cepheyi tutan otuz bin kadar kırmızı börklü Anadolu azab askeri Gavur İshak komutasındaki Akkoyunlu kuvvetlerinin taarruzlarına karşı koydu. Davud Paşanın müthiş bir saldırı ile tepede yer tutması üzerine Gavur İshak büyük kuvvetlere katılmak üzere geri doğru çekildi. Davud Paşanın bu başarısı ve asıl Akkoyunlu kuvvetlerinin bu sırada hareketsiz kalışı Osmanlı ordusunun içinde bulunduğu kritik durumdan sıyrılmasına ve vadi içinde taarruz için hazırlanıp iki kanadıyla birden sırtlar doğrultusunda ilerlemesine zemin hazırladı. Bu sırada Uzun Hasan ordusunun sağ kanadına komuta eden oğlu Kör Zeynel kuvvetlerini Davud Paşa üzerine harekete geçirmişti. Şimdi düzlükte korkunç bir çarpışma başlamıştı. Zeynel Mirzanın atlı birliklerinin şiddetle giriştiği ve çok kanlı bir şekilde cereyan eden taarruza karşı Anadolu askerleri büyük bir cesaret ve fedakarlıkla direndiler. Davud Paşa sedd-i İskender kurup düşmanı rahat bırakmamıştı. Muhakkak ki savaşın en nazik safhası yaşanmaktaydı. Davud Paşa ve Anadolu askerleri bozulsa asıl Osmanlı güçleri sırtı aşıp düzlüğe ulaşamayacaklar ve daha başlangıçta bozgunla karşılaşabileceklerdi. Fatih'e: "Davud kulun Anadolu askerinin başında amansızca çarpışıyor" haberi ulaştırıldığında Hükümdar: "Gayret edin biz de şu dereden kurtulalım!" diyerek yeniçeri ve solaklarla tırmanışını hızlandırdılar. Davud Paşa'nın Akkoyunluları yeteri kadar oyalaması neticesinde düzlüğe ilk olarak Osmanlı sol cenah komutanı Şehzade Mustafa çıkmaya muvaffak oldu. Şehzade Mustafanın emrindeki diğer Anadolu birlikleri ile Karaman askerleri Kör Zeynel'in üzeri- Fatih Sultan Mehmed Han 247 ne yüklendiler. Bu durum üzerine Uzun Hasan tepelerden sel gibi Akkoyunlu birliklerini harekete geçirdi. Osmanlı askerleri bir çığ gibi akıp gelen Akkoyunlu askerlerini görünce nasıl bir bela ile karşılaştıklarını anlamakta güçlük çekmediler. Etraf yerden kalkan tozdan dolayı görünmüyordu. O kadar insan ve at öldürülüyordu ki bunların kanları tepelerden dereye doğru sel gibi akıyordu. Birbirinin üstüne atılmış olan iki taraf firavunu gark eden deniz gibi gah yumulup gah açılıyordu. Şehzade Bayezid emrindeki sağ kanat kuvvetleri de bu sırada düşmanın sol kanadına doğru ilerlemiş ve taarruza geçmişti. Bu kanatta Akkoyunlu komutanlarından Mehmed Bakır kuvvetleri bulunuyordu. Akkoyunluların asıl sol cenah komutanı Uzun Hasan'ın oğlu Uğurlu Mehmed, Fatih'in emrindeki Osmanlı asıl birliklerini kontrol ediyor ve onların savaşa girişmesini bekliyordu. Onların savaşa girmesiyle Osmanlı merkez birliklerinin yan ve gerilerine hücum ederek çekilme yollarını kesecek ve tamamen yok olmalarını sağlayacaktı. Bu itibarla Akkoyunlu merkezindeki Uzun Hasan sürekli olarak sağ ve sol kolları desteklemek zorunda kalıyordu. İşte tam bu sıralarda Fatih de maiyeti ile bir tepeye çıkmış bulunuyordu. Yanında yirmi beş bin yeniçeri vardı. Muharebe meydanını kontrol ve harekatın seyrini takip eden Fatih bir kısım birliklerini sol kola doğru kaydırdı. Bu sırada Akkoyunlu sağ kanat komutanı Kör Zeynel'in askerleriyle Şehzade Mustafa emrindeki Osmanlı sol kanat kuvvetleri arasındaki mücadele gittikçe kızışmıştı. Yaya olarak muharebe etmekte olan Osmanlı azapları Akkoyunlu süvarilerine karşı şiddetle direnmişlerdi. Osmanlı süvarilerinin de muharebeye katılmaları savaşın gidişini değiştirmişti. Uzun Hasan'ın oğlu Zeynel ise maiyyetiyle Şehzade Mustafa Çelebi'nin azab askerleri arasına girmiş müthiş bir şekilde dövüşmekteydi. Ancak muharebenin en kızgın bir anında Kılıççı Ahmed adında bir azab askeri Kör Zeynel'i atından aşağı yıkarak başını kesti. Koparılan kafası Azablar ağası Mahmud Ağa tarafından Şehzade Mustafa'ya o da onu padişaha yollamıştı. 248 Kayı II: Cihan D e vleti Bu hadise Osmanlı kuvvetlerinin savaş gayretini ne kadar artırdı ise karşı tarafın da maneviyatını o kadar sarstı. Öte yandan şiddetli top ve tüfenk atışlarıyla desteklenen Şehzade Bayezid kolunda, Akkoyunlu birlikleri çabuk sarsılmış, komutanları Mehmed Bakır tutsak edilerek sancağı ele geçirilmişti. Bayezid'in yanındaki birlikler şimdi Osmanlı merkez kolunu kontrol eden Uzun Hasan'ın diğer oğlu Uğurlu Mehmed üzerine yöneldiler. Uğurlu Mehmed bu durum karşısında daha gerilere çekilmek zorunda kaldı. Uzun Hasan bu sıralarda oğlu Zeynel' in öldürüldüğünü ve sağ cenahının bozulduğunu görmüştü. Bunun üzerine büyük bir üzüntü içerisinde yanında bulunan Karamanoğlu Pir Ahmed'e dönerek: "Karamanoğlu hanedanın harap olsun. Beni bir ciğerparemden ve bunca dilaverimden çıkarıp perişan olmama sebep oldun. Benim Osmanlı ile ne işim vardı?" diye bağırmıştı. Bu sırada Fatih'in sağ kanat geri bölgesinden ileriye kaydırdığı Mihaloğlu Ali Bey kuvvetleri Akkoyunlu Halil Bey birliklerini kısa sürede bozguna uğrattılar. Halil Bey çarpışmada maktul düştü. Sol kanatta ise diğer namlı akıncı komutanlarında İskender Bey de karşısındaki Akkoyunlu kuvvetlerini perişan ederken komutanları Hurşit Bey'i de esir almıştı. Uzun Hasan böylesine kötüye giden durum karşısında başarı şansı kalmadığını artık anlamıştı. Akkoyunlu ordusu hemen hemen bütünüyle muharebeye girdiği ve çözülmeye başladığı halde karşısında henüz muharebeye katılmamış Osmanlının en seçkin merkez birlikleri duruyordu. Bu itibarla ordusunu tamamen mahvolmaktan kurtarabilmenin kaygısına düşerek yenilgiyi kabul edip ricat emrini verdi. Fakat birliklerinin büyük kısmı Osmanlılar tarafından sarıldığı için cepheden çıkabilecek durumda değildi. Uzun Hasan artık canının derdine düşmüştü. Yokluğunu belli etmemek için kendisine çok benzeyen Alpagut Pir Mehmed Bey'i, başkomutanlık karargahında yerine bırakarak sürati ile nam salmış boz atına atlayıp kaçış yolunu tuttu. Fatih Sul tan Mehmed Han Bırakıp leşkerin kurtardı baş Giderdi yere saçıp kanlı yaş 249 Karamanoğlu Pir Ahmed Bey'in de can başına sıçramış ve süratle meydanı terk ederek Uzun Hasan'la at koşturmaya başlamıştı. Bir müddet kaçarak uzaklaştıktan sonra aralarında şu konuşmalar cereyan etti. Uzun Hasan: Böyle zamanda kaçış başarı sayılır. Pir Ahmed: Biz de yiğitlikten payımızı aldık sayılır. Uzun Hasan: Ne düştü bize Osmanlıyla cenkten? Pir Ahmed: Çık eğer kenara selamet dilersen231 Üç günlük yolu bir günde alan Uzun Hasan çoluk çoğunun bulunduğu karargahına ulaşmış ve ailesini de yanına alarak Aladağ'a çekilmişti. Bir müddet burada gizlenen Uzun Hasan takipçilerin korkusundan emin olunca Tebriz yolunu tuttu. Öte yandan Uzun Hasan'ın kaçışı ile birlikte Akkoyunlu ordusunda umumi bir bozgunluk baş göstermişti. Çok geçmeden Osmanlı askerleri Akkoyunluların ana karargahını ele geçirerek Uzun Hasan'ın benzeri Alpagut Mehmed Bey'i esir ettiler. Babasının kaçtığını ve kardeşi Zeynel' in öldürüldüğünü öğrenen Uğurlu Mehmed de direnmekten vazgeçerek kaçmaya başladı. Artık savaş meydanı bir kovalamacaya dönüşmüştü. Akkoyunlular kaçıyor Osmanlılar ise yakaladıklarını öldürüyorlardı. Şayet Osmanlılar zafer sevinci ile yağmaya dalmasalar meydandaki Akkoyunlu askerlerinden belki de bir fert kurtulamayacaktı. Uzun Hasan'ın sancağı, davulu, mehteri, cephanesi ve hazinesi Osmanlıların eline geçti. Elde edilen hazineler, kıymetli kitaplar ve kumaşlar sayısızdı. Mihaloğlu Ali ve İskender beyler on bin atlı ile uzun süre düşmanı kovalayarak Uzun Hasan'ın ordugahına kadar vardılar. Ancak Uzun Hasan çoktan buradan firar etmiş bulunuyordu. Bir hafta önce öncü muharebeleri sırasında esir düşen Turhanoğlu Ömer Bey ile diğer Osmanlı askerlerini kurtardılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder