SAVAŞ KIŞKIRTICILARI
Timur Han, kendisine karşı isyan eden Gürcistan Hakimi Melik Gürgin'i cezalandırdıktan sonra eski İlhanlı merkezi KarabağCla kışlamak üzere karar kılmıştı.
Onun bu sahrada ikameti sırasında Sultan Bayezid'in hükümetlerini almış olduğu beyler, hapsedildikleri yerlerden kaçarak tabiiyetlerini arz etmek ve himayesini dilemek üzere huzuruna gelmeye başladılar.
Germiyan beyi, Menteşeoğlu, Aydın beyi ve Erzincan Hakimi Taharten, Bayezid'in aleyhinde nice sözler söylediler.
Timur Han'a bağlılık yeminleri edip beyliklerini elde etmede yardımcı olmasını istediler. Timur Han: "Ey beyler! Sizin sözünüz gerçek midir, yalan mıdır bilemem. Zira ol bir gazi Han'dır. Yok yere zulmetmez ve sizi bigünah incitmez" dedikçe onlar:
Ey Sultanım! Sen Sahib-kıransın. Osmanoğlu bir zalim kişidir. Bizi müflis kılıp, atamız ve dedemiz tahtın elimizden aldı. Dileni dileni huzuruna geldiğimiz sizce malumdur. Ol iklim dahi senin gibi Han'a layıktır" diyerek onu tahrik ederlerdi.
Timur Han gerek bu beylerin aşın kışkırtmalarının tesiri, gerekse düşmanları olup Bayezid'e sığınmış olan Bağdad Hakimi Ahmed Celayir ile Karakoyunlu Kara Yusuf'u istemek üzere Osmanlı padişahına bir name ile birlikte ilk elçilik heyetini gönderdi.
Öte yandan Sultan Ahmed ile Kara Yusuf da Yıldırım Bayezid Han'ı devamlı suretle Timur aleyhine doldurmakta idiler. Onlar Timur'un bütün amacının Anadolu'yu ele geçirmek olduğunu ve bunu gerçekleştirmek için ne gerekirse yapacağını deliller getirerek, yeminler ederek belirtiyorlardı. Ayrıca Timur'un ne kadar zalim ve kan dökücü bir kimse olduğunu çeşitli hikayelerle konu ediyorlardı.
Bayezid Han bu sözlerin de tesiri altında kalarak Timur'un elçilerini son derece soğuk karşıladı. Timur'un isteklerini ise saltanatın alametine aykırı olacağı ve mürüvvete yakışmayacağı sebebi ile reddetti.
Bunun üzerine Akkoyunlu Beyi Kara Yülük Osman Bey ile Mutahharten'in rehberliğinde Sivas'a yürüyen Timur, on sekiz günlük bir kuşatmanın sonunda kaleyi aman ile teslim aldı. Timur'un buna rağmen kale muhafızlarını öldürttüğü rivayet edilmektedir.
Timur Han Anadolu beylerinin bütün kışkırtmalarına rağmen gerek alimlerin kendisini savaştan men etme gayretleri gerekse Bayezid'in kuvvetleri hakkında kesin bir bilgiye sahip olmaması dolayısıyla geri döndü ve Suriye'ye yöneldi.
Yıldırım Bayezid Han muhtemel bir savaşa karşı Kayseri'ye doğru yola çıkmış bulunuyordu. Ancak Timur'un Suriye'ye gitmesi üzerine geri dönecekti ki yine fitneciler devreye girdiler. Sultan Ahmed ve Kara Yusuf'un tahrikleri sonucunda Timur'u Anadolu'ya sevk eden Erzincan .Emiri Mutahharten'i cezalandırmaya karar verdi.
Erzincan ve Kemah'ı daha ilk saldırıda zapt ederek Kara Yusuf'un idaresine verdi. Ancak Kara Yusuf'un idareden aciz kalması üzerine ailesi ve çocuklarını rehin olarak Bursa'ya gönderdiği Mutahharten'i tekrar görevine iade etti.
Timur'a tabi Erzincan ve Kemah'ın zaptı iki devlet arasındaki husumeti daha da arttırdı.
Mısır Memlüklü ordusunu Halep önünde büyük bir bozguna uğratarak sırasıyla Halep, Şam ve Bağdad'ı alan Timur Han, Karabağ sahrasına gelerek ordugahını kurdu.
Bu arada Timur Han gönderdiği mektupla Yıldırım Han'dan isteklerini devam ettiriyordu. Mektuplarında o güne kadar kazandığı savaşlara ve başarılara değinen Timur, Rum'un (Anadolu) tslam diyarı olduğunu ve oraya sefer yapmak istemediğini özellikle vurguluyordu. Bu beldenin harap olmasından ancak din düşmanlarının memnun olacağını kaydeden Timur, isteklerinin kabulü ile aradaki soğukluğun giderilmesini arzu ettiğini bildiriyor, Kara Yusuf ve Ahmed Celayir' in ne kadar yaramaz ve yol kesici şakiler olduklarını da belirtiyordu. Timur Han ayrıca Sivas, Erzincan ve Kemah'ın da kendisine bırakılmasını istiyordu.
Devlet erkanı ve ileri gelenler Timur'un seller gibi gelen atlılarından, fillerinden, başarılarından söz ederek Yıldırım'ı anlaşma yolunu tutması yönünde teşvik ettiler ise de bir faydası olmadı.
Meşveretsiz işini iş sanma sen
Kendi reyinle işe el sunma sen
Meşveretten kimse hüsran olmadı
Meşveret eden pişman olmadı
Meşveretle hasıl olur her ümit
Meşveretsiz işte bağlıdır kilit
Cesur ve gayretli bir padişaha bütün bu istekleri kabul etmek çok ağır geliyordu. Mevlana Hatifi'nin ifadeleri ve Hoca Sadeddin Efendi'nin nazmıyla Bayezid cevabını şu mealde verdi.
Ey Anadolu toprağında yetişen kafalar
Yele verilir mi hemen kolayca namuslar
Cenk tedbirlerimde bir kusur mu görüldü
Ki fikirler aniden barış yoluna döndü
O sayısız asker ile üstümüze yürürse
Ve de hiç çekinmeden ülkemize gelirse
Nasıl ben ondan aman dilemek isterim
Okları germiş, tirkeşi asmışsa neylerim
Yiğitlik onda görülsün sümsüklük bizde
Cihan halkı ne söyler, düşünün bize
Şimdiden savaş günü ne olacak bilinmez
Güçlü ile güçsüz orada neyler söylenmez
Tek başıma ederim ardımdan gelen yoksa
Varı dökmeli kişi hanlık davasındaysa
Bu sözler nasihatçilerin ağzını kapadı
Hiçbir tavsiye hünkdra fayda sağlamadı
Yıldırım Bayezid Han, Timur Han'a gönderdiği namesinde de, artık kılıçların konuşacağına işaret eder gibiydi.
"Bu konağa inen misafir üzerine kılıç üşürülmez ve bu bucağa sığınan dilek ehline dokunulmaz. Eğer sözlerin şiddeti kavgaya sebep olacaksa ilk defa şiddet dolu cümleler sizin mektubunuzda görüldü. Yok bizden temelluk (yaltaklanma) bekleniyorsa hanedanımız Cenab-ı Hakk'dan gayriye yalvarmadılar. Galebe ve mağlubiyetin ikisi de sünen-i evliyadandır. Artık söz uzadı. Savaşa bahane arayanın bahanelerini önlemek mümkün değildir. İki taraftan her kim fitne çıkarırsa vebali onun boynunadır. Hasbünallahü ve ni'mel vekil:'
Söz sırası artık silahlara gelmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder