İnsan fıtratının sağlıklı bir şekilde okunması, dini eğitimin gerekliliğini kabul etmeyle doğru orantılıdır. Din eğitimi alan kişi, dini bilgiyi içselleştirdikçe iyi bir kul olmayı başaracağı gibi toplum için de iyi bir üye olacaktır. Adalet, söze sadakat, çevre bilinci, yardımseverlik gibi insani mefhumlar ancak ahlakı en güzel bir şekilde vaz’ eden dinin öğrenilmesiyle kavranılabilir. Nitekim dini eğitimin yeterli derecede verilmesine paralel olarak toplumlarda insani mefhumların kabulünde yükselme, suç işleme oranlarında ise azalma olmuştur. XVI. yüzyılda İstanbul’da Fransa elçisi olarak görev yapan J. Chesneau tanık olduğu insan manzaralarını şu cümlelerle ifade etmiştir: “İstanbul’da nizam ve asayiş inanılmaz derecede kuvvetliydi. Geceleyin şehirleri muhafaza için elinde sopa ve fener ile gezen tek bir bekçinin varlığı yeterli idi. Halbu ki Paris’te aynı vazife, bir kıta askerin başında bir komutan tarafından zorlukla yapılabiliyordu.” XVII. yüz yılda yaşayan Thevenot ise şunları söylemektedir: “Bir milyon nüfuslu İstanbul’da dört yılda dört cinayet vakası görülmemiştir. Ticari mallar ile dolu olan kervansaraylar bir tek bekçi tarafından korunmaktadır.”
KAYNAK : https://ihsansenocak.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder