Peygamber Efendimizin (s.a.v.) muhtereme validesi olan Hazret-i Âmine Kureyş kabilesinden Zühreoğullarının İleri gelenlerinden Vehb’ın kızıydı.
Kureyş kabilesi içindeki kadınlar arasında hem neseb hem de edeb bakımından bütün faziletleri kendisinde toplayan bir hanım idi.
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) muhterem babası Abdullah bin Abdülmuttalib, haseb ve neseb sahibi, şerefli bir zat idi. Peygamberlerin sonuncusu Efendimizin onun sulbünden geleceğine bir işaret olarak babadan oğula geçen nur onun alnında parlardı.
Kureyş kadınlarından pek çoğu onunla evlenmek istedi. Bu şeref, -takdir-i İlâhi- Hazret-i Âmine’ye nasib oldu.
Ne mutlu Hazret-i Âmine’ye ki emsaline nasib olmayan bir meziyet ve iftihar vesilesine sahib oldu. O parlak nübüvvet nuru kendisine geçti ve iki cihan serverine hamile kaldı.
Abdullah b. Abdülmuttalib, peygamberimiz ana karnında 6 aylık iken 25 yaşında âhirete irtihal etti.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) altı yaşında iken Hz. Âmine (Medine’ye yakın) Ebvâ'da hastalandı. Başucunda duran ciğerpâresinin yüzüne baktı. Sonra da şöyle dedi:
“Ey ölümden, Allâh’ın lütfü ve yardımı ile yüz deve karşılığında kurtulan zâtın oğlu! Allah, seni daima mübarek eylesin)
Eğer rüyada gördüklerim doğru çıkarsa, sen celâl ve ikram sahibi tarafından âdemoğullarına helâl ve haramı bildirmek üzere gönderileceksin!
Allah seni, milletlerle birlikte devam edip gelen putlardan, putperestlikten de esirgeyecek, alıkoyacaktır!
Her canlı varlık ölür, her yeni eskir, her yaşlanan, kocayan, zeval bulur, yok olur. Ben de öleceğim.
Fakat ebedî anılacağım. Çünkü temiz bir oğul doğurmuş, arkamda hayırlı bir yadigâr bırakmış bulunuyorum.”
Hazret-i Âmine, Ebvâ’da vefat etti ve oraya defnedildi. (Radıyallâhü anhâ)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder