Üç yıl dergâh hizmetinden sonra Aziz Mahmud Hüdâyî hazretlerine şeyhi tarafından
irşad yetkisiyle “ hılâfetnâme" verilir ve ona “Hüdâyî” lakabı takılır. Fakat diğer müridler arasında kısa süredeki bu hilafet mertebesini çekemeyip sızlananlar görülür.
irşad yetkisiyle “ hılâfetnâme" verilir ve ona “Hüdâyî” lakabı takılır. Fakat diğer müridler arasında kısa süredeki bu hilafet mertebesini çekemeyip sızlananlar görülür.
Bir kış gününde yemek sofrası kurulmuş, üstüne pilav konmuştu. Üftâde hazretleri, “Şimdi bağdan taze üzüm gelse şu pilav ile güzel yenirdi” buyurdu. Üzüm mevsimi olmadığı için müridler şaşkın ve ilgisiz birbiri ne bakışırken, Hüdâyî hazretleri izin isteyip bağa koşar.Karla kaplı bağda üzüm salkımlarının sarktığını görür ve sepetini üzümle doldurup geri döner. Cezbeyle ilahiler söyleyerek yürürken ayağı kayıp bir batağa saplanır. Sepeti elinden bırakmadan, batakdan da sıyrılıp dergâha erişir. İçeridekiler ise henüz yemek sofrasındadır. Diğerleri hayretle olanları izlerken, Üftâde hazretleri, “Siz de anladınız ya, Hüdâyî hilafet mertebesini çoktan hak etmiştir" der.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder