Vefâ: Verilen sözü yerine getirmek, borcu ödemek, dince ve akılca lazım gelen şeyi yerine getirerek mesuliyetten kurtulmak demektir. Bu pek şerefli bir vazifedir. Ahde riayet etmemek; sözünde durmamak ise haramdır.
Eski dostluğu muhafaza etmeye de “vefakârlık” denir. İnsan vefalı olmalı, dostlarını, eski hukuku unutmamalıdır.
Müslümanlıkta emanetlere, yapılan sözleşmelere, ahitleşmelere son derece riayet etmek bir vecibedir. Cenâb-ı Hak’tan korkan, mükemmel bir imana sahip bulunan bir Müslüman, kendisine emanet bırakılan şeylerin muhafazası için elinden gelen gayreti gösterir. Bir Müslüman yapmış olduğu mukaveleleri bir zaruret olmadıkça bozmaz. Çünkü buna aykırı hareket, dinimizin mukaddes emirlerine aykırıdır.
Allâhü Teâlâ vefayı medhedip, emrederek şöyle buyurmaktadır. (meâlen): “Ey iman edenler! Akidlerinizi yerine getiriniz...” (Mâide Sûresi, âyet 1)
"... Her kim ahdine vefa eder ve korunursa şüphe yok ki Allah o müttakileri sever.” (Âl-i İmran Sûresi, âyet 76) Bu âyet-i kerîme, Allah’ın sevgisini kazanmak için kulluk vazifelerine riâyet edilmesini, bütün haramlardan sakınmayı ve dinde üzerimize düşen bütün vazifeleri yapmaya çalışmanın lüzumlu olduğunu kısaca beyan buyurmaktadır. .
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): "Emanete riayeti olmayan kimsenin imam kâmil değildir, ahde vefa etmeyen J kimse de mükemmel bir din terbiyesinden mahrumdur.” buyurmuşlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder