20 Mayıs 2017 Cumartesi
EBTER
Kureyş’ten birtakım kimseler, Mescid-i Haram’da otururlarken Ra-sûlullâh Efendimiz (s.a.v) Benî Sehm bin Amr kapısından Mescid-i Harâm’a girdi, durmayıp geçti. Safâ kapısından çıktı. Kureyşliler, Rasûlüllâh Efendimiz (s.a.v) çıkarken, ona baktılarsa da girerken görmediklerinden tanıyamadılar. Âs bin Vftil, Mescid-i Harâm’a girmekte ve Rasûlüllâh Efendimiz (s.a.v) Mescid-i Harâm’dan çıkmakta iken Safâ kapısında karşılaştılar. O sıralarda Peygamber Efendimizin (s.a.v) oğlu Abdullâh vefât etmişti. O günkü Arap âdetine göre, bir kimse ölür de, kendinden sonra kendisine varis olacak oğlu olmazsa, ona “ebter” derlerdi. Âs bin Vâil, Mescid-i Harâm’da oturmakta olan Kureyşlilerin yanlarına varınca, "Safâ kapısında karşılaştığın kim idi?" dediler. Âs bin Vâil onlara “Ebter” idi, cevâbını verdi. Bu hâdise üzerine Kevser Sûresi nâzil oldu. Bu sûrenin tefsirinde;
"Yâ Muhammedi Biz sana Kevser’i verdik. Sen Rabbinin rızâsı için namaz kıl ve (Kurban Bayramı günü) kurban kes. Gerçekte senin düşmanın ve sana buğz eden (As bin Vâil) ebterdir.” (Çünkü ondan hayır ve iyilik kesilmiştir. Onun sonu yoktur. Ben zikr edildiğim müddetçe, benimle berâber zikr olunursun.) buyurulmuştur.
Allâhü Teâlâ, Peygamber Efendimizin (s.a.v) zikredilmesini bütün insanlar arasında yüksek eyledi. Nitekim onun şânında İnşirâh sûresinde; "Yâ Muhammedi senin sadrını genişletmedik mi? Kâfirlerden ve küfürlerinde ısrarlarından ve sana taarruz etmelerinden dolayı belini büken yükü kaldırmadık mı? Kıymetini bildirmek için ismini yüceltmedik mi?" buyuruluyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder