24 Nisan 2017 Pazartesi
MU’TE HARBİ
Hicretin 8. senesinde Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v.) Busrâ emîrine, onu İslama dâvet eden mektup göndermişti. Fakat emir, hukuka ve teâmüllere uymayıp, elçi olarak gelen Hz. Hâris bin Umeyr’i şehit etti. Bunun üzerine Hz. Zeyd bin Hârise (r.a.) kumandasındaki 3.000 kişilik İslâm ordusu Suriye hududundaki Mu'te tarafına gönderildi. Ra-sûlü Zişan Efendimiz (s.a.v) orduyu teşyi’ ederken sancağı Hz. Zey-d’e teslim ettikten sonra şöyle buyurdular: “Şayet muharebede Zeyd şehit olursa, Cafer bin Ebi Talip kumandayı alsın, o da şehld olursa, Abdullâh bin Revâha kumandan olsun. O da şehit olursa mücâhidler kimi İsterse onu kendine kumandan tayin etsin.”
Emir Şurahbil, bu haberi alınca etrafındaki kabileleri topladı. Rum Kayserinden yardım istedi. Rum askerinin de katılmasıyla 100.000 kişiyi aşkın büyük bir ordu toplandı. Müslümanlar, bu büyük ordunun haberini alınca istişâre neticesi, harbe girmeye karar verdiler.
Düşman adet bakımından fazla olduğu gibi, silah, süvari, zırh gibi harp aletleri bakımından da çok üstündü. Arada kıyas yapılamayacak kadar büyük farka rağmen, mü’minler şehitliği arzulayarak harp ettiler. Hz. Zeyd şehit oldu. Sancağı Hz. Cafer aldı. Sağ eli kesildi. Sancağı sol eline aldı. O elini de kestiler. Yine sancağa sarıldı. Şehit oldu. Peygamber Efendimizin (s.a.v) haber verdiğine göre, Cenâb-ı Hakk Kesilen kollarının yerine iki kanat verdi. Bu sebeple Hz. Cafer, “Cafer-I Tayyâr” unvanı ile zikredildi. Sancağı Hz. Abdullâh aldı. Oda kahramanca çarpışıp şehit oldu. Sancağı Hz. Sâbit bin Erkam aldı. İslâm ordusu geriye çekildi. Hz. Kutbe dağılan orduyu toparladı. Mücâhidler, yeni müslüman olduğu halde bu harbe iştirak eden Hz. Hâlid bin Velid’i harp usûlünü iyi bildiği için kumandan tayin ettiler.
Hz. Hâlid orduyu tekrar tertip etti. O gün akşama kadar düşmanla harp ettiler. Ertesi gün, ordunun ön kısmındakileri arka tarafa, arka tarafı öne aldı. Sağ tarafı da sol tarafla değiştirdi. Düşman dün karşısında harp edenleri göremeyince, İslâm ordusuna takviye birlik geldiğini zannetti. Mü’minlerin şiddetli hücumu karşısında düşman geri çekildi. Onların bu şaşkınlığından istifade ile, Hz. Hâlid orduyu geri çekerek, imha olmaktan kurtardı. Böylece gâlip, mağlup belli olmadan harp sona erdi. Düşman, İslâm ordusunu takibe cesaret edemedi.
Medine’ye dönünce Rasûlullâh Efendimiz (s.a.v), Hz. Halid’e “Seyfullâh” (Allâh’ın kılıcı) unvanını verdi.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder