Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

24 Nisan 2017 Pazartesi

İMAM-I ÂZAM EBÛ HANİFE (R.H.)



Nûman bin Sabit, bütün İslâm aleminin en büyük müctehidi olan bir zâttır. Babası Sâbit, çocukluğunda Ali (k.v.) Hazretlerine hizmet ederek duâsını almıştır. Ehl-i Hakk'ın yâni bâtıldan kaçıp Hakka koşanların mânevi pederi makâmında bulunduğu cihetle «Ebu Hanife» künyesini almıştır. Nûman bin Sabit Hazretlerinin kendilerinden ilim öğrendiği zevât, dört binden ziyâdedir. Bu hâl, başka zevâta nasib olmamış gibidir. Bununla beraber İmâm-ı Azamin ashâb-ı kirâmdan, Enes bin Mâlik, Abdullah bin Ebi Evfa, Sehi bin Saîdi’l-Ensâr ve Ebuttuteyl (Ashâb-ı kirâmdan en son vefat eden bu zattır) hazerâtını da görmek şerefine nail olduğundan kendisi “tabUn" dendir. Bu mazhâriyet de dört büyük müctehid arasında kendisine hâs bir meziyet demektir. İmâm-ı A’zam ilmi, Hammad’dan, o da İbrahimi Nahai’den, o da Alkâme ile Es-ved'den, bu ikisi de İmâm Ali (k.v.) ile Abdullah ibnü Mesud'dan (r.a.), bunlar da bizzat Rasûl-i zîşan Efendimizden (s.a.v.) talim etmişlerdir.

İmâm-ı A'zam'dan (r.h.) fıkıh öğrenen zevât ise pek çoktur. Bâhusus İmâm Ebû Yûsuf, İmâm Muhammed, jmâm Züfer, Hasen bin Ziyâd, Vekî, Abdullahil'mübârek, Dâvûdi Tâî, Afiye, Yusuf bin Hâlid, Nûh ıbni Meryem gibi her biri başlı başına bir müctehid olmak kudretini haiz bulunan zâtlar, hepsi o büyük imamın, birer çırağı olmakla müftehir bulunmuşlardır. İmam A'zam Ebu Hanife Hazretleri; "Üstazül’müfeMİrîn" unvânına bihakkın lâyıktır. Vakıa İmâm-ı A'zam, tefsir nâmı ile müstâkil bir kitab yazmamıştır. Fakat, onun bütün içtihatları en evvel Kitabullah'a istinat ettiğinden kendisinin en ziyâde ahkâma müteallik âyetleri tefsir ile meşgul olması zaruridir. İtikâda. ibâdet ve muamelâta dair binlerce meselelerin en büyük kâşif ve tercümanlanndan biri olduğunda şüphe edilemez. Hele kendi mezhebine tâbi fukâhanın yazdıkları tefsirlerde Hazret-i İmam'ın da şüphe yok kİ, büyük bir hissesi vardır.

İlm-i Hadîs'e gelince şüphe yok ki, İmâmı A'zam (r.h.), bu husûsda da pek mümtaz bir mevki sâhibkür. O, büyük bir muhaddistir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimizin ahâdisi şerîfesi, güneş gibi Islâm âleminin her tarafını kaplamış, Hazret-i İmâm da bu feyyaz menbadan bihakkın istifâde etmiştir. İmâm-ı Azam, ahkâm-ı şerlyyenin şark ve garba cereyanına büyük hizmetlerde bulunmuş, İslâm hukukunun kavaidini, ıstılahalını ve ebvabını tertip etmiş, yirmi sekiz bini ibâdete, diğerleri de muamelâta ait olmak üzere üç yüz bin mesele vaz ve tesbit eylemiştir. (Devamı yarın)

Ebû Hanîfe Hazretlerinin nezih hayatı, diyâneti, zühdü, takvası, yüksek ahlâkı, harikulade ilim ve zekâsı herkesçe malûmdur. Harun Re-şid, İmâm Ebû Yusüfdan ımâm-ı A’zam'ın (r.h.) ahlâkını tavsif etmesini istemiş, İmâm Ebû Yusuf da: İmâm-ı A'zam (r.h.), Hakk Teâlâ'nın haram kıldığı şeylerin yapılmasını şiddetle men’e çalışırdı, din hakkında bilmediği bir şeyi söylemekten pek korkardı. O isterdi ki, dâima Hakk'a itaat olunsun, isyân olunmasın. Çokça sükût eder, dâima tefekküre dalardı. Ne miksar idi, ne de faidesiz lâkırdı söylerdi. İstenilince ilmini, malını ziyâdesiyle bezi ederdi. Kendi hakkında ise nâsdan müstağni bulunurdu, hiç bir kimseyi hayırdan başka bir şey ile anmazdı."

Imâm-ı A'zâm (r.h.) Hazretleri, son derece vera' sahibi idi, kadılığı kabul etmemişti. Imâm-ı A’zam ise ayni zamanda büyük bir müctehid idi, bütün kıymetti vakitleri ictihadata masruf bulunuyordu, yüzlerce, belki binlerce kudretli talebeleri etrafını sarmış, kendisinden istifâdeye çalışıyorlardı. Artık böyle muazzam bir vazifeyi deruhte eden bir zât için kadılığa bağlanarak ilim ve ictihad sahâsındaki mesaisini kısmen olsun sekteye uğratmak muvafık olamazdı. Buna rağmen kâdı olması için hem Emevîİer, hem de Abbasîler tarafından ısrar edilmişti.

Imâm-ı A’zam (r.h.) Hazretlerinin kadri pek âlidir. Onun vücude getirmiş olduğu mezhebi, asırlardan beri İslâm âlemi için bir vesîlei rahmet olmuştur. Onun mübârek nâmı da mûslümanların lisanında daima rahmetle, şükranla, minnetle yad olunmuştur. 80 tarihinde (m. 699) Küfe’de doğmuş, 150 tarihinde (m. 767) Bağdat’ta vefat etmiştir. Selçuklu Sultanı Melikşah'ın veziri Şerefülmülk Ebu Sa'd Muham-med, İmam-ı A'zam’ın Bağdat'ta bulunan kabri üzerine güzel bir türbe yaptırmış, sonra bu türbe, OsmanlI hükümdarları tarafından defaatla tamir ve tezyin edilmiştir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder