27 Nisan 2017 Perşembe
İLİM RÜTBESİ
1492 senesinde yapılan Arnavutluk seferine, Kemâlpaşazâde Hazretleri de genç bir sipâhî olarak katıldı. Orduda meşhur kumandam lardan Evrenoszâde Ahmed Bey de vardı. Kumandanlardan hiçbiri onqn önüne geçemez, bir mecliste ondan ileri oturamazdı. Ibn-i Kemal ise, vezirin ve ou kumandanın huzûrunda ayakta dururdu. Ordu Filibe’ye geldiğinde, İbrâhim Paşa dîvânı topladı. Dîvânda ileri gelen kumandanlar toplanmış, herkes protokol sırasına göre, yerli yerince oturmuştu. O sırada ilmiye elbiseleri giyinmiş biri geldi. Herkes vezirin huzurunda ayağa kalkarak ona yer verdiler. Evrenosoğlu’dan daha yüksek bir yere oturdu ve kimse ona mâni olmadı. İbn-i Kemâl Hazretleri buna hayret etti. İbn-i Kemâl Hazretleri arkadaşlarından birine, kumandandan da yüksek yere oturan bu zâtın kim olduğunu sordu:
- “Filibe Medresesi müderrisi, ismi Molla Lütfi'dir” dedi. İbn-i Kemâl “Bu zât ne kadar maaş alır?” dedi.
- “Yevmî otuz akçe” dedi. İbn-i Kemâl hayretinden sormaya devam etti:
- “Makâmı bu kadar yüksek olan bu kumandandan yukarı nasıl oturur?” dedi. Şu cevâbı aldı:
- “Âlimler, ilimlerinden dolayı tâz’im ve takdir olunur, hürmet görürler. Geri bırakılsa, bu kumandan ve vezîr buna rlzı olmazlar”
dedi. İbn-i Kemal hazretleri kararını bu anda verdi ve şöyle dedi:
- “Ben bu beylerin derecesine çıkamam, ama çalışır gayret edersem, şu âilm gibi olurum” dedi ve ilim tahsîl etmeye niyet etti.
Nitekim İbn-i Kemâl Hazretleri ordu ile Edirne’ye dönünce bu düşüncesini tatbîke koydu ve hemen askerlikten ayrılarak ilim tahsiline başladı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder