Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

27 Nisan 2017 Perşembe

EZÂNSIZ SEMTLER



Büyükada’da oturuyordum, bayramda bayram namazına gitmeye niyetlendim, fakat frenk hayatının gecesinde sabah namazına kalkılır mı? Sabah erken uyanamamak korkusuyla sabaha kadar uyuyamadım. Vakit gelince abdest aldım. Büyükada’nın mahalle içindeki sâkit yollarından kendi başıma câmiye doğru gittim. Vâiz kürsüde va’z ediyordu.

Ben kapıdan girince bütün cemâatin gözleri bana çevrildi. Beni, daha doğrusu bizim nesilden benim gibi birini, câmide gördüklerine şaşırıyorlardı. Orada o saatte toplanan ümmet-i Muhammed, içeriye bir yabancının geldiğini zannediyordu. Ben, içim hüzünle dolu yavaş yavaş gittim. Va’zı diz çöküp dinleyen iki hamalın arasına oturdum. Kardeşierim müslümanlar bütün cemaatin arasında yalnız benim vücûdumu (orada mevcut olmamı) hissediyorlardı. Ben de onların bu nazarlarını hissediyordum. Va’zdan sonra namazda ve hutbede onların içine karışıp Muhammed (s.a.v.) sesi kulağıma geldiği zaman gözlerim yaşla doldu. Namazdan çıkarken, kapıda âyândan Reşid Âkit Paşa durdu. Bayramlaşma sırasında “Bu bayram namazında iki defa mesûdum, hamdolsun sizlerden birini kendi başına câmiye gelmiş gördüm! Berhudar ol oğlum, gözlerimi kapamadan evvel bunu görmek beni müteselli etti!” dedi.

Hem geldiğimi, hem de bayramımı tebrik etti. Yanımdaki eski adamlar da onun gibi tebrik ettiler. O sabah gönlüm her zamankinden fazla açıktı. Biz ki minâreler ve ağaçlar arasından ezân sesleri işiterek büyüdük. O mübârek muhitten çok sonra ayrıldık. Biz böyle bir sabah namazında anne millete tekrar dönebiliriz. Fakat minâresiz ve ezânsız semtlerde doğan, frenk terbiyesiyle yetişen Türk çocukları, dönecekleri yeri hatırlamayacaklar! (Aziz İstanbul)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder