

Sahâbîlerde Peygamber Efendimize (s.a.v.) itaat etmek için söz verirken onunle musafaha yaptıklarından dolayı bu muamele beyat olarak isimlendirilmiştir . Bu itibarla b'iat itaat etmeye söz vermek demektir . İbn Haldun b'iatın bu manasıüzerinde durarak "Emîre b'iat eden kimsenin kendisinin ve müslümanların idârî işlerini ona teslim edip , onun emirlerine hoşuna gitsin gitmesin itaat edeceğine söz vermesidir " diyerek bîatın "itaat söz vermek " olduğunu ifade etmiştir . Bu itibarla bîat ıstılah olarak itaat etmek , boyun eğmek , itaati tahhüt etmek , yemin etmek manalarına gelmektedir .
Bîat kelimesi değişik şekillerde Kur'ân-ı Kerîm'de geçmekte Resûlullah (s.a.v.) ashâb-ı Kirâmın yaptığı bîatler beyan edilmektedir . Birâtette meâlen:"Ey Habibim muhâcirlerden sana bîat edenle ancak Allah'a bîat etmişlerdir . Allah'ın eli onların elinin üstündedir . Kim ki verdiği sözden dönerse sadece kendi aleyhine dönmüş olur . Kimde Allah'a vermiş olduğu ahde vefa gösterirse Cenâb-ı Hak ona büyük bir mükafat verecektir" (Sure-i Fetih 10) Bu âyette beyan edilmiştir . Sah^benin Bîat-i rıdvan'da Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e itaat etmek üzere söz verdikleri de burada hatırlanmalıdır .
Hudeybiye'de sahâbilerin Mekke müşriklerine karşı koymaya dair Resûlullah (s.a.v.)'a yaptıkları bîatten , Allah (c.c.) 'ın razı olduğu beyan edildiğinden bu bîate Bîat-i Rıdvan denilmiştir .
Selman-ı fârisî (r.a.) şöyle buyurmuşlardır ."Beni üç şey güldürür ve üç şey ağlatır .
Güldüren üç kişi
-Ölüm peşinden geldiği halde dünya için emeller besleyen
2-murâkaba altındaki cahil
3-Rabb'ini kızdırdığı veya hoşnut ettiğini bilmediği halde katıla katıla gülen
Ağlatan üç şey ise :
1-Muhammed Mustafa (s.a.v.) ile onun dostlarından ayrı kalmak
2-Ölümün şiddetli anındaki korku
3Cehenneme mi yoksa cennete mi götürüleceğimi bilmeden âlemlerin Rabbi huzurunda duracağım an
Hz.Osman (r.a.) bir kabrin başında durduğunda sakalı ıslanıncaya kadar ağlardı . Kendisine sordular "Cenneti ve cehennemi hatırladığında ağlamıyorsun da kabir karşısında ağlıyorsun *" şu cevabı verdi ."Resûlulah(s.a.v.)'ın şöyle dediğini işittim . Kabir ahiret menzillerinin ilkidir . her kim kabir durağından selametle geçerse sonrakiler daha kolaydır . Kim de kabir azabından kurtulamazsa sonraki duraklar daha zor ve şiddetlidir
Ebu'd-derdâ (r.a.) Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den duyduğu şu hadis-i şerifi naklediyor:"İlim elde etmek için yola çıkan kimseyi allah (c.c.) cennet yollarından bir yola iletir . Melekler ilim talebelerinden memnun oldukları için üzerlerine kanatlarını gererler . Gerçekten ilim elde etmek için uğraşana , gök ve yerdeki bütün varlıklar , hatta sudaki balıklar bile istiğfar ederler
İlim sahibi âlimin , sadece ibadet eden Abidden üstünlüğü , dolunayın ışık vermede diğer yıldızlardan üstünlüğü gibidir . Muhakkak âlimler peygamberlerin vârisleridirler . Peygamberler dirhem ve dinar gibi bir mal miras bırakmadılar . Onlar sadece ilmi miras bırktılar . Kim bu ilimden alırsa büyük bir pay elde etmiş olur"

Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: Bir gün Resûlulah (s.a.v.) şöyle buyurdular :"Bana cebrail geldi ve elimden tuttarak ümmetimin gireceği cennet kapısını gösterdi" Bunun üzerine Hz.Ebu Bekir (r.a.) "Ey Allah(c.c.)'ın Resûlü "Ey Ebu Bekir şunu iyi bil ki ümmetimden cennete ilk girecek olan kişi sensin " buyurdu
imam Mâlik (rah.) Meşhur el-Muvatta adlı kitabında şöyle naklediyor : Bir gün lokman hekime "Bu gördüğümüz fazilete seni ulaştıran nedir?" diye soruldu , dediki"Doğru sözlülük , emanete riayet , faydasız şeyleri terk etmek"

Ailemizde iş yerimizde sokağımızda , yüz yüze geldiğimiz insanların kimileri bizim gibi düşünen ve davranan , kimileride farklı insanlardır . Ancak aynı çevrede bulunduğumuz bütün insanlarla muhatap olmak , onlara iyi niyet beslemek , haklarını gözetmek bizim görevimizdir .
peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve onun varisleri alimler insanlar ile ilişkilerine son derece dikkat ederek , toplum içinde aşağılanan insanlara bile iyi davranarak eşsiz bir rehberlik sunmuşlardır . Dolayısıyla bizler de aynı toplum içinde yaşadığımız insanların haklarına dikkat ederek görevimizi yerine getirmek durumundayız .

Allh (c.c.) Teâlâ Mecîd'dir . Mecîd ismi şerifi ,"azametli , şanı yüksek" anlamındadır . Sözlükte ise "şeref , ihsanı çok olan" demektir . Yüce Allah (c.c.)'ın zatı şerif , işleri cemil , ikramı ve nimeti boldur . Cenâb-ı Hakk'ın , çoğu insanların bilmediği , kulların kalplerini koruması ihsanındandır . Kullarının vakitlerini düzenlemeside büyük nimetlerdendir . Kullarının kalplerini imtihan etmeside büyük imtihanlardandır .

İmam Gazâli (rah.) yemek adabını şöyle sıralıyor : Yemektn önce ve sonra elleri yıkamak , küçük lokmalar halinde ve yeteri kadar yemek , lokmaları iyice çiğnemek , yemek yiyenlere gözünü dikmemek , bir yere yaslanarak yememek , misafir veya ihtiyaç sahibi birisiyle yamak yerken doyup yemeği bıraktığında misafirini utandırmamak için özür beyan etmek , tabağın ortasından değil kenarından yemek , yemek esnasaında iştah kaçırıcı ölüm ve benzeri konulardan bahsetmemek , allah (c.c.) Teâla'ya hamd etmek .

Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurmuştur : "Kuşkusuz nimetin artması şükre bağlıdır . Şükür arttıkça nimette artar . Bu ikisi sanki aynı ipte yan yana durur . Kul şükretmeyi terk etmedikçe , allah (c.c.) Teâla'da nimetlerini artırmayı kesmez

Üsâme b. Zeyd 8r.a.) şöyle diyor : Resûlullah (s.a.v.) şaban ayında tuttuğu orucu hiçbir ayda tutmadı . Kendisine bu durumu sorduğumda şöyle buyurdu : "Şaban Receb ilr Ramazan arasında insanların gafil bulunduğu ve amellerin alemlerin Rabbi allah (c.c.)'a yükseldiği bir aydır : Bende amelimin oruçlu olduğu bir halde Allah (c.c.) Teâla'ya yükselmesini seviyorum"(Nesâî ,Ahmed b. Hanbel)
Şaban ayının özelliği hakkındaki bu hadis , bu aya özel bir önem vermemiz için yeterlidir . Bu ayı ihya etmeye gayret göstermeli ve hadiste işaret edilen gaflete düşmemeliyiz

Allah (c.c.) Teâla'nın Rakîb ismi şerifi "bütün varlıklar üzerinde gözcü" manasında olup , insan üzerindeki görevli meleğede rakîb denmiştir . Araplar , bir kişi Allah(c.c.)'ın gözettiğini bilip emirlerine riayet ederse o kimse için "allah (c.c.) gözetti" derler . Ârif olan zatlar kalbiyle Allah (c.c.)'ın her an , devamlı gözettiğini bilip Allah (c.c.)'ı zikrederler , O'nu untmazlar . Bütün hallerde nefsinin akıbetini düşünüp O'na itaat ederler .

Cihad , Allah (c.c.) rızası için İslam uğrunda gayret sarfetmek , maddi ve manevi düşmanlarla gereği gibi mücadele etmektir . Cihad pek üstün bir ibadettir ve İslamın altıncı şartı sayılır . Cihad üç ana bölümde toplanabilir : Nefis ve şeytanla cihad , din düşmanlarıyla cihad , kötülüklere karşı cihad .
yukarıda belirtilen cihadın birinci bölümü , her haliyle müslümanlar için ömür boyu farzdır , yani farz-ı ayındır . İkincisi genellikle farz-ı kifayedir , yani herkes için değil , bu cihada ehil müslümanların vazifesidir . Üçüncüsü ise her mükellefin hal ve imkanına göre vacib olur

Allah (c.c.) Teâla Mubdî'dir . el-Mübdî "ilk baştan yaratan" manasınadır . Cenâb-ı Hak bütün mahlukatı yoktan meydana getiren yaratandır . el-Muîd ise "yaradılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan" anlamındadır .
Yüce allah (c.c.) kıyamet gününde bütün mahlukatı hesap için tekrar diriltip yaratandır . O bütün varlıkları yok ettikten sonra tekrar var edebilir . Tekrar yaratılan varlık bir önxekisinin aynısıdır . Bir şeyi hiçbir benzeri yokken meydan getiren kuvvet ikinci kezde veya istediği sayıda aynı şekilde yaratır .

Adapazarı Aynalı Kavak Çarşısının hikayesi ne bir masal , ne de bir efsanedir . Hakikatin ta kendisi ve çok yaşlılar bunun şahididir .
Aynalı Kavak Çarşısı , yoğurtçular çarşısıdır . Köylerden gelen satıcılar bir-iki saatte satacaklarını satarlar , kalan yoğurtlarını bakraç içinde kavak dallarına asarlar , diğer çarşı işlerine görmeye giderlerdi . yoğurt almak isteyenlerde gelir yoğurtlardan alır , parasını bakracın yanına koyarlardı . İşini bitirip aynalı Kavak Çarşısına dönen köylüler , kalmışsa yoğrtlarını ve satılan mallarının paralarını alır ve köylerine dönerlerdi .
Çarşının ortasında havuz kenarında da kavaklar vardı . İşte bu kavaklar üzerinde aynalar asılıydı . Aynalı Kavak ismi buradan gelmektedir . Havuz ve kavaklar halen durmakta ancak aynalardan eser kalmamıştır .

Ailemizde iş yerimizde sokağımızda , yüz yüze geldiğimiz insanların kimileri bizim gibi düşünen ve davranan , kimileride farklı insanlardır . Ancak aynı çevrede bulunduğumuz bütün insanlarla muhatap olmak , onlara iyi niyet beslemek , haklarını gözetmek bizim görevimizdir .
peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve onun varisleri alimler insanlar ile ilişkilerine son derece dikkat ederek , toplum içinde aşağılanan insanlara bile iyi davranarak eşsiz bir rehberlik sunmuşlardır . Dolayısıyla bizler de aynı toplum içinde yaşadığımız insanların haklarına dikkat ederek görevimizi yerine getirmek durumundayız .

Allh (c.c.) Teâlâ Mecîd'dir . Mecîd ismi şerifi ,"azametli , şanı yüksek" anlamındadır . Sözlükte ise "şeref , ihsanı çok olan" demektir . Yüce Allah (c.c.)'ın zatı şerif , işleri cemil , ikramı ve nimeti boldur . Cenâb-ı Hakk'ın , çoğu insanların bilmediği , kulların kalplerini koruması ihsanındandır . Kullarının vakitlerini düzenlemeside büyük nimetlerdendir . Kullarının kalplerini imtihan etmeside büyük imtihanlardandır .

İmam Gazâli (rah.) yemek adabını şöyle sıralıyor : Yemektn önce ve sonra elleri yıkamak , küçük lokmalar halinde ve yeteri kadar yemek , lokmaları iyice çiğnemek , yemek yiyenlere gözünü dikmemek , bir yere yaslanarak yememek , misafir veya ihtiyaç sahibi birisiyle yamak yerken doyup yemeği bıraktığında misafirini utandırmamak için özür beyan etmek , tabağın ortasından değil kenarından yemek , yemek esnasaında iştah kaçırıcı ölüm ve benzeri konulardan bahsetmemek , allah (c.c.) Teâla'ya hamd etmek .

Hz. Ali (r.a.) şöyle buyurmuştur : "Kuşkusuz nimetin artması şükre bağlıdır . Şükür arttıkça nimette artar . Bu ikisi sanki aynı ipte yan yana durur . Kul şükretmeyi terk etmedikçe , allah (c.c.) Teâla'da nimetlerini artırmayı kesmez


Şaban ayının özelliği hakkındaki bu hadis , bu aya özel bir önem vermemiz için yeterlidir . Bu ayı ihya etmeye gayret göstermeli ve hadiste işaret edilen gaflete düşmemeliyiz

Allah (c.c.) Teâla'nın Rakîb ismi şerifi "bütün varlıklar üzerinde gözcü" manasında olup , insan üzerindeki görevli meleğede rakîb denmiştir . Araplar , bir kişi Allah(c.c.)'ın gözettiğini bilip emirlerine riayet ederse o kimse için "allah (c.c.) gözetti" derler . Ârif olan zatlar kalbiyle Allah (c.c.)'ın her an , devamlı gözettiğini bilip Allah (c.c.)'ı zikrederler , O'nu untmazlar . Bütün hallerde nefsinin akıbetini düşünüp O'na itaat ederler .

Cihad , Allah (c.c.) rızası için İslam uğrunda gayret sarfetmek , maddi ve manevi düşmanlarla gereği gibi mücadele etmektir . Cihad pek üstün bir ibadettir ve İslamın altıncı şartı sayılır . Cihad üç ana bölümde toplanabilir : Nefis ve şeytanla cihad , din düşmanlarıyla cihad , kötülüklere karşı cihad .
yukarıda belirtilen cihadın birinci bölümü , her haliyle müslümanlar için ömür boyu farzdır , yani farz-ı ayındır . İkincisi genellikle farz-ı kifayedir , yani herkes için değil , bu cihada ehil müslümanların vazifesidir . Üçüncüsü ise her mükellefin hal ve imkanına göre vacib olur

Allah (c.c.) Teâla Mubdî'dir . el-Mübdî "ilk baştan yaratan" manasınadır . Cenâb-ı Hak bütün mahlukatı yoktan meydana getiren yaratandır . el-Muîd ise "yaradılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan" anlamındadır .
Yüce allah (c.c.) kıyamet gününde bütün mahlukatı hesap için tekrar diriltip yaratandır . O bütün varlıkları yok ettikten sonra tekrar var edebilir . Tekrar yaratılan varlık bir önxekisinin aynısıdır . Bir şeyi hiçbir benzeri yokken meydan getiren kuvvet ikinci kezde veya istediği sayıda aynı şekilde yaratır .

Adapazarı Aynalı Kavak Çarşısının hikayesi ne bir masal , ne de bir efsanedir . Hakikatin ta kendisi ve çok yaşlılar bunun şahididir .
Aynalı Kavak Çarşısı , yoğurtçular çarşısıdır . Köylerden gelen satıcılar bir-iki saatte satacaklarını satarlar , kalan yoğurtlarını bakraç içinde kavak dallarına asarlar , diğer çarşı işlerine görmeye giderlerdi . yoğurt almak isteyenlerde gelir yoğurtlardan alır , parasını bakracın yanına koyarlardı . İşini bitirip aynalı Kavak Çarşısına dönen köylüler , kalmışsa yoğrtlarını ve satılan mallarının paralarını alır ve köylerine dönerlerdi .
Çarşının ortasında havuz kenarında da kavaklar vardı . İşte bu kavaklar üzerinde aynalar asılıydı . Aynalı Kavak ismi buradan gelmektedir . Havuz ve kavaklar halen durmakta ancak aynalardan eser kalmamıştır .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder