Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

18 Ekim 2016 Salı

HZ.ÖMER (R.A.)'İN KERAMETİ


 Müminler bir Cuma Hutbesinde Hz.Ömer(r.a.)'in 
-Ya Sâriye el cebel el cebel dediğini duymuşlardı
 Hayret etmişler fakat sebebini ondan soramamışlardı . Hz.Ali(r.a.)'ye
-Ya Ali (r.a.) bu hitabın manası nedir ? diye sordular
Hz.Ali (r.a.) şu cevabı vermişti
-Emirülmü'minin manasız söz söylemez , bu hitabın aslı ve sebebi vardır . Bu günü ve saati tesbit ediniz . Bakalım ne zuhur edecek . 
 Öyle yaptılar . Halifenin hitap ettiği günü ve saati bir kenara yazdılar . Sonra Hz. Sâriye (r.a.)'nin yanından ve muharebenin içinden gelen adamdan soruyorlar
-Falan gün falan saatte ne yapıyordunuz
-Düşmanla savaşıyorduk , çok müşkül vaziyette idik
-Sonra ne oldu
-Hz.Ömer (r.a.) "Ya Sâriye dağa çekil dağa çekil " diye emir verdi . Kumandanımızda Emir'ülmü'mininin emrine uydu . Orduyu dağ tarafına çekti . Sonra sabaha karşı şafakla beraber düşmana hücum ettik . Ve düşmanı tepeledik . 
-Hepiniz duydunuz mu ?
-Hepimiz bütün ordu
-Halife sizin duyduğunuz o emri Medine'de mescidde hutbe okurken minberden verdi

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mekke'nin fethine hazırlanıyordu . Halk bu seferin Hayber'e yapılacağını zannederken, Resûlullah (s.a.v.) Ashâb'dan bazılarına niyetni açılamıştı . Bu sırrı verdiği Ashâb arasında Bedir mücâhidlerinden Hz.Hâtib ibn-i Beltea(r.a.)'da vardı . 
 O sıralarda Mekke-i Mükerreme'den Peygamberimiz (s.a.v.) aleyhinde şiir söylemekle meşhur olan , Sâre isminde bir kadın gelmişti . Maksadı îmân etmek değildi . kendisinin çok muhtaç duruma düştüğünü yardım edecek birini aradığını ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve arkadaşlarından başkasını bulamadığını anlattı . 
 Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz , muhtaç olduğunu söyleyen bu kadına yardım etti ve Ashâb-ı Kirâm'a yardım etme hususunda teşvik ettiler . 
 Hz Hâtib ibn-i Beltea (r.a.) yardım edenler arasındaydı . Kendisine bir miktar para ve yiyecek ile beraber , Mekke'ye ulaştırılmak üzere bir mektup verdi . Mektupta şöyle yazıyordu . 
 "Haberiniz olsunki Resûlullah (s.a.v.) size doğru büyük bir ordu ile geliyor . Sel gibi akıyor . Allah (c.c.)'a yemin ederimki yalnız başında vrsa Allah (c.c.) onu size karşı muzaffer ederdi  .Çünkü ona olan va'dini mutlaka yerine getirecektir"
 Fakat Cebrail(a.s.) gelmiş durumu Resûlullah (s.a.v.)'a heber vermişti . Peygamber Efendiöiz (s.a.v.)'de Hz Ömer (r.a.) , Hz.Ali (r.a.) ve yanında bulunan bazı ashâba seslenerek kadına ulaşılmasını ve mektubun ondan derhal geri alınmasını emir buyurdular . 
 Kadın bulundu ve mektup kendisinden alındı . Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz.Hâtib (r.a.)'e niçin böyle bir şeye tevessül ettiğini sordular . 
 Hz. Hâtib (r.a.) şöyle cevap verdi
 "Ey Allah(c.c.)'ın Resûlü ben Allah (c.c.)'a Resûlüne , Âhiret gününe inanıyorum . Küfürde etmedim dinimide değiştirmiş değilim . Fakat burada kimsem yok aile fertlerimin hepsi Mekke'de Kurtulmaları için durumu onlara bildirdim"
 Orada bulunan Hz: Ömer (r.a.) "Ya Resûlallah (s.a.v.) izn verin şunun boynunu vurayım " dedi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) 
 "Hayır ya Ömer o doğru söyledi . Hâtib Bedir mücahidlerindendir . Olur ki Cenab-ı Hak onların yapacakları günahları affetmiştir "buyurdular
 Bu mektupta yanlış ve imana muhalif bir şey yoktu . Bilakis bu mektup içinde yazılanlar kuvvetli ve doğru bir imanın delilidir . Yanlış olan tutulması gereken bir sırrı ve bir harp hedefini düşman tarafına gizlice vermektir . 
 Hz.Hâtib (r.a.) yaptığı işten çok pişman oldu. İmânına halel geldiğinden endişe ediyordu . Hz. Hâtib (r.a.) bu hadise üzerine nazil olan Âyet-i Celilelerin "Ey o iman şerfiyle müşerref olan ehl-i iman" ifadesiyle başladığını görünce çok sevindi.
 "Ey o bütün iman edenler . Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın , siz onlara sevgi ilkâ ediyorsunuz , onlar , size Hak'tan gelene küfrettiler , Rabbiniz Allah'a iman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi (Mekkeden) çıkarıyorlardı , eğer sizler benim yolumda ve rızam uğrunda cihad için çıktınızsa... Siz sevgiyle onlara sır veriyorsunuz , halbuki ben sizin gizlediklerinizide açıkladıklarınızıda hepsini bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa artık düz yolun ortasında şaşırmış olur ." (Sûre-i mümtehine1) (Elmalılı 7/4889-95)

 Abdullah İbni Mes'ud (r.a.) buyuruyorlar
"Üç husus varki öyle olduklarına dair yemin ederim . Dördüncü bir mesele varki onun içide yemin etsem günahkar olmam"
1-Allah (c.c.) İslâ ile alakası olanı olmayanla bir tutmaz
2-Allah (c.c.) dünyada koruduğu bir kulunu kıyamet günü başkasının himayesine bırakmaz
3-Bir cemâati seven muhakkak onlarla beraber haşrolunacaktır
4-Allah (c.c.) dünyada ayıplarını açığa vurmasığı bir kulunun ahirettede günahlarını örter (Hayatüs Sahâbe 4/218)

 Osmanlı meşhur hattatlarından Hafız Osmanın (1642-1698) Sultan II.Mustafa'nın hat hocası idi . Hafız Osman'ın hat meşkederken Sultan II. Mustafa'nın büyük bir hürmet içinde hocasının hokkasını tuttuğunu veyapılan hattın güzelliği karşısında gönlü ihtizaza gelen II.Mustafa'nın " Artık bir Hafız Osman daha yeitşmez " demesine mukabil , büyük hattat Hafız Osman'ın "Efendimiz gibi hocasının hokkasını tutan padişahlar oldukça daha çok hafız Osmanlar yetişir " diye cevap verir
 İran Kisrasının memleketi düzenli bir halde idi . Bunu işiten Runm Kayseri Kisra'ya ""Ülkeni düzenli olarak nasıl idare ettiğini bana bildirir misin " diye mektup yazdı . Kisra , Kaysere şöyle bir mektup gönderdi 
 Ülkemi şu sekiz şeyle ayakta tutmaktayım
1-Ciddi söylerkende  , şaka yaparkende yalan söylemem
2-Vadettiğim iyiliğin ve yaptığım tehdidin yerine getirilmesinden asla vazgeçmem , iyilik vadettimse sözümde dururum . Ceza vereceğimi söylemişsem bunuda tatbik ederim.
3-İşleri yürütürken güçlüklerden yılmam oyun ve eğlenceye dalmam.
4-Hiç kimseye hiddet ve kızgınlığımın tesiriyle ceza vermem . Her suçluya terbiye için hak ettiği cezayı veririm . 
5-Halka şiddet göstermeyerek kendimi sevdiririm
6-Halka yönetime karşı saygılı olamalarını aşılarım
7-ihtiyaçlarını karşılamakta daha müreffeh bir seviyeye ulaşmaları için halkıma hizmeti gaye edinirim
8-İsraftan gereksiz harcamalardan  , birbirlerinin hakkını yemekten halkımı men ederim

 Emevi Halifelerinden Abdülmelik Bin Mervan tâun hastalığından korkup , kölesiyle beraber , şehri gizlice terk eder . Bir müddet gittikten sonra halifenin uykusu gelir . Uykusunu gidermesi için kölesine birşeyler anlatmasını söyler . 
 Kölesi " sizin mizacınıza göre lâtife bilmem" desede  halife ısrar eder . Mecbur kalan köle sonunda başlar anlatmaya . 
 Bir tiliki aslanın yanına gelip 
 -Ben zayıf hayvan olduğumdan çok korkuyorum , beni himayenize alsanızda  sizin yanınızda rahat etsem ". der Aslan da bunu kabul edip bir müddet beraber yaşamaya başlarlar . 
 Bir gün gökte beliren siyah bir kuş tilkiye hücum eder . Tilki kuşu fark etmiştir . Aslanın yanına gelip yukarıdaki kuşu gösterir . Asalan tilkiyi teselli etmek için arkasına alsada tilkinin korkusu bir türlü geçmez.
 Bir müddet sonra kara kuş aslanın arkasında bulunan tilkiye ani bir hücumda bulunarak tilkiyi kapar ve havaya doğru kaldırmaya başlar . Tilki bir taraftan kuşun pençelerinde göğe doğru yükselirken bir taraftanda aslana şöyle seslenir .
-"Ya ebel Hâris (Aslanın künyesi) hani sözün nerede ? " aslan
-Benim seninle olan sözleşmem yerden zuhur eden afet ve belalar hakkınad idi . İş bu bela semavidir . benim bunu def etmeye kudretim yetmez , diye cevap verir . 
 Halife bu hikayeyi köleden işittiği zaman pişman olup derhal şehere geri döner . 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder