Redîfü Resûlillâh Ukbe b. Âmir b. Abs el-Cühenî r.a.
“Redîfü Resûlillâh” ne demektir?
Ukbe b. Âmir’ Peygamberimizin düldül adlı katırının bakımından sorumluydu.
Hz. Ukbe yolculukta Peygamber Efendimiz (sas)’in yol arkadaşıydı. Peygamber Efendimiz (sas) Ukbe'yi çoğu kere terkisine alırdı. Bu sebeple Hz. Ukbe“redîfü Resûlillâh” sıfatıyla anılmıştır (Müsned, IV, 144)
Ukbe b. Âmir b. Abs el-Cühenî'nin pek çok künyesi bulunmaktadır. Bunlar arasında en meşhuru Ebû Hammâd’dır. Ebû Hammâd Ukbe b. Âmir b. Abs el-Cühenî Müslüman olmadan önce çölde çobanlık yapardı.
Ukbe b. Âmir, Müslüman oluşunu kendisi şöyle anlatıyor:
"İnsanlardan uzak, çöllerde küçük sürülerimin peşinde hayatımı geçiriyordum. Mekke'de yeni dinin ve son Peygamberin geldiğini daha sonra Medine'ye hicret edeceğini duydum. Kısa bir zaman sonra da Medine'ye teşrif ettiği müjdesini aldım. Bütün Medineli müslümanların sevinç haberleri geliyordu. Ben de sürülerimi bırakıp Medine'ye koştum. Huzuruna vardım ve: "Ya Resûlallah! Ben size bey'at edeceğim" dedim. Sevgili Peygamberimiz: "Sen kimsin?" dedi. Ben de: "Ukbe Bin Amir el-Cuhenî'yim" dedim. Bana: "Sence hangisi daha iyi. Bedevi bey'atı mı, yoksa hicret bey'atı mı?" dedi. Ben de: "Hicret bey'atı yapmak istiyorum." Yani, Medine'de kalmak üzere bey'at ediyorum dedim. Muhacirlerle beraber yanında bir gece kaldım. Ertesi gün küçük sürümün yanına döndüm." Resûl-i Ekrem tercihi kendisine bıraktığı halde bedevîler gibi sadece bağlılık yeminiyle kalmayıp bir muhacir gibi hicret biatı alan Ukbe, kısa bir süre çöle dönüp ardından Suffe ashabı arasına katıldı ve dinî bilgisini ilerletti.
DÖRT AYET DÖRT DEVEDEN HAYIRLIDIR
İslâm’ın ilk yatılı eğitim ve öğretim okulu olan Suffe’de eğitim alan Ukbe b. Âmir el-Cühenî şöyle nakletmektedir: “Biz Suffe’de iken Resûlullah (sas) yanımıza çıkageldi ve "Hanginiz sabahleyin Buthân veya Akîk’a gidip Allah’a (karşı) günah işlemeden ve akrabalık bağlarını kesmeden iri hörgüçlü, gösterişli iki deve almak ister?" buyurdu. Oradakiler, "Hepimiz yâ Resûlallah." dediler. Efendimiz, "Vallahi birinizin her gün sabahleyin mescide gidip Allah’ın Kitabı’ndan iki âyet öğrenmesi, onun için iki deveden daha hayırlıdır. Eğer üç âyet öğrenirse üç deveden hayırlıdır. Dört âyet öğrenirse onun için dört deveden hayırlıdır. (Okunacak her âyet) kendi sayısınca deveden daha hayırlıdır." buyurdu.” ( Müslim, Müsâfirîn, 251.)
Ukbe b. Âmir anlatıyor: “Bir gün Resûlullah (sav) ile karşılaştım. Hemen elimi uzattım ama o benden evvel davranıp benim elimi tuttu ve "Ey Ukbe! Sana dünya ve âhiret ahlâkının en faziletlisini haber vereyim mi?" dedikten sonra şunları sıraladı: "Seninle ilişkiyi kesen yakınlarla ilişkini sürdürürsün, sana vermeyene sen verirsin, sana zulmedeni affedersin." (Hâkim, Müstedrek, VII, 2602 (4/162).)
Bir gün Resulullah (sas) Efendimiz bana:
"Ukbe! Sana, şimdiye kadar benzeri görülmeyen iki sûreyi öğreteyim mi?" dedi. Ben de: "Evet Ya Rasûlallah! " dedim. Bunun üzerine İki Cihan Güneşi Efendimiz bana "felâk ve Nas" sûrelerini okudu. Namaz vakti girince imam oldu ve o iki sûreyle namazı kıldırdı. Daha sonra: "Ey Ukbe! Yatarken bu sûreleri daima oku!" buyurdu.
Ukbe b. Âmir’in belirgin özellikleri ve aldığı görevler
Ukbe b. Âmir, Kıraat, fıkıh, ferâiz ve kitâbet alanlarında sayılı kişilerden biri oldu. O, peygamberimiz (sas) döneminde gazvelere iştirak etti ve zekat toplama görevinde yer aldı.
Hz. Ukbe Arap dilini fasih konuşur, şairliğinin yanı sıra güzel sesi ve etkileyici Kur’an okuyuşuyla tanınırdı. Bir defasında Hz. Ömer’in isteği üzerine ona Tevbe sûresini okumuş ve halife bu tilâveti ağlayarak dinlemiştir.
Usta bir okçu olan Hz. Ukbe, Hz. Peygamber (sas)’in tavsiyesiyle yaşlılığında da ok atma tâlimlerini sürdürmüştür. Vefatından önce sayısı yetmişe yaklaşan yaylarını, oklarıyla birlikte çocuklarına emanet etmiş, bunlarla Allah yolunda savaşmalarını vasiyet etmiştir.
Resûl-i Ekrem’in vefatından sonra da fetihlere katıldı.
Dımaşk’ın fethedildiği haberini Medine’de olan Hz. Ömer’e müjdelemek için gönderildi.
Ebû Eyyûb el-Ensârî ile birlikte İstanbul kuşatmasına katıldı.
Resûl-i Ekrem’in kâtiplerinden olan Hz.Ukbe’nin bizzat cemedip kendi hattıyla yazdığı bir mushaf nüshası vardı.
Hz. Ömer döneminde Medine’de bir süre kadılık yapmıştır.
Kütüb-i Sitte’nin tamamında rivayetleri bulunan Ukbe’den Câbir b. Abdullah, Abdullah b. Abbas, Ebû Ümâme gibi sahâbîler ve birçok tâbiîn âlimi hadis nakletmiştir. Onun hadis rivayeti açısından Mısırlılar nezdindeki konumu Abdullah b. Mes‘ûd’un Kûfeliler nezdindeki konumuna benzetilmiştir.
Ukbe b. Âmir’in kabri nerededir?
Mısır’a yerleşen Hz. Ukbe Mısır’da vefat etti, Mukattam Mezarlığı’na defnedildi. 1066 (1655) yılında Osmanlılar’ın Mısır valisi Silâhdar Mehmed Paşa, Ukbe’nin kabrinin yanında onun adını taşıyan küçük bir mescid inşa ettirdi. Kabri bugün de ziyaretgâhtır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder