Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

25 Haziran 2024 Salı

ALLAH'IN VARLIĞINI İSBAT EDEN DELiLLER (İsbat-I Vâcib) Dış Âlemden Çıkarılan Tabiî Deliller


Allah'ın varlığına en büyük delil, şu muhteşem kâinat ve o kâinat içinde yaşayan varlıklar, cereyan eden işler ve olaylardır. Kâinat, âdeta bir kitab gibi, her cümlesi, her satırı, her kelimesi ve her harfiyle Allah'ın varlığını göstermekte; birliğini isbat etmektedir.


 Kâinatın Allah'ın varlığına olan bu şehadeti, şu cümlede vecîz bir şekilde ifade edilmiştir:

"Kâinatta atomlardan galaksilere kadar her bir varlıkta, Allah'ın varlığına ve birliğine delâlet eden nice âyetler, işaretler, şehadetler vardır."

 "Allah'a giden yollar, mahlûkatın nefesler sayısıncadır" sözü de aynı mânayı ifade etmektedir.


 Kâinat kitabının ihtiva ettiği bu delilleri, başlıca 4 grupta toplayabiliriz:

1. Hudûs (sonradan vâr olma) delilleri: Bunlar kâinatta görülen

varlıkların hal ve sıfatlarından çıkarılan delillerdir.

 2. İmkân delilleri: Bunlar, âlemin yoktan vâr edilmesinden çıkarılan delillerdir.

 3. Hareket delili: Maddede bulunan hareket özelliğinden çıkarılan delildir.

 4. İbdâ ve gâye delili: Âlemdeki nizamdan ve her şey'in bir gâyeye göre yaratıldığı esasından çıkarılan delildir.


 Şimdi bunları kısaca görelim:

 Hudûs Delilleri:

Bu âlemin hâdis olduğuna, yani, sonradan vâr olduğu ve bu bakımdan evveli olmayan kadîm bir yaratıcıya muhtaç bulunduğuna dair birçok deliller ile sürülmüştür. Bunları iki delil halinde hulâsa etmek mümkündür:

1. Cisimlerin hudûsu esasına dayanan delil.

2. İhtirâ (îcad etme) delili.


 1 - Cisimlerin hudûsu esasına dayanan delil, İslâm İlâhiyat âlimleri olan Kelâmcıların delilidir. Bu delili şöyle bir kıyasla beyân ederler:

 Bu âlem, sûreti ve maddesiyle hâdistir. Yani, cisimlerin sûreti de, maddesi de yok iken sonradan vâr edilmiştir.

 Her hâdis mutlak bir muhdise (mûcid ve yaratıcıya) muhtaçtır. O halde bu âlem de bir muhdise muhtaçtır. O da Allah Teâlâ'dır.



 2 - İhtirâ delili:

Bu delil, Kur'an'da zikri geçen bir delildir. Kur'an'da yaratılış keyfiyetinden söz eden bütün âyetler, ihtirâ, yani, îcad delilini ifade etmektedir. Bu delili Kur'an'da ilk defa İslâm filozofu İbn-i Rüşd bulmuş ve ifade etmiştir.

 Bu delilin hulâsası ise şudur:

Gökler ve yer, bitkiler ve hayvanlar v.b. görünen her şey, ihtirâ (îcad) olunmuştur. Her ihtirâ olunana bir ihtirâ edici lâzımdır. O halde şu mevcûdatın da bir ihtirâ edicisi vardır.

O da Allah Teâlâ'dır.


İmkân Esasına Dayanan Deliller:

Bu metodla Allah'ın varlığını isbat, bâzı kelâm âlimleri ile İslâm feylesoflarının yoludur. Bu deliller de pek çoktur. En meşhuru, "Bu âlemin mümkin olması delili"dir. Bu delil, kıyas yoluyla şöyle ifade edilmiştir:


 Bu âlem bir mümkinler mecmuasıdır.

(Mümkin; vücudu da, ademi de eşit olan, yani, vâr olması da yok olması da aklen câiz bulunan şey demektir.) Her mümkin, vâr olabilmesi için yokluğuna varlığını tercih edecek bir müreccihe, müessir bir kuvvete muhtaçtır. O halde mümkinler topluluğu olan bu âlem de, vâr olabilmek için böyle müessir bir kuvvete muhtaçtır. O müessir kuvvet de, bu âlemin dışında, vücûdu zâtına vâcib olan biR varlıktır. O da Allah'tır..


 Maddede Bulunan Hareket Vasıtasıyla Allah'ı İsbat Delili:

Bâzı ilâhiyatçılar da, hudûs delilinde zikri geçen maddenin daima hareket hâlinde oluşundan çıkarılan bir delil ile, Allah'ı isbat ederler. 


Bu delilin hulâsası da şudur:

Şu âlemde bulunan madde ve ondaki hareket, bugün ilmen sâbittir.

Bu madde ve ondaki hareket, ezelî değildir.

Vücûdu vâcib olan Allah'ın îcadı ve tahrîki iledir.

Gerçekten de günümüzdeki gelişmeler, kâinatla ilgili ortaya konulan yeni bilgi ve teoriler, bize kâinatın kadîm ve ezelî olamıyacağını apaçık göstermektedir. Bilhâssa kâinatın doğuşu ile ilgili Bigbang teorisi, maddenin ezeliyet ve kıdemini temelden yıkmıştır.

İbdâ ve Gâye Delili:

İbdâ': Bir şey'i, benzeri veya örneği olmadan güzel ve mükemmel bir şekilde vücuda getirmektir.

Gâye ise, bir şey'in neticesi; o şey'in varlığına bağlı fayda ve onun vücudunu gerektiren hikmet demektir.


 Bu delil, Sokrat'tan bu yana, bütün ilâhiyatçı filozofların önem verdiği bir delildir. Diğer bir adı da "Nizam" delilidir. Kur'an-ı Kerîm'de âlemdeki ibdâ ve gâyeyi belirten pek çok âyet vardır. Büyük İslâm filozofu İbn-i Rüşd bu bakımdan bu delili, Kur'an'ın delillerinden sayar ve "inâyet delili" adını verir.

Bu delil, kâinatı ve kâinatın cüzlerini ve nevilerini bozulmaktan, dağılmaktan kurtarıp bütün hususiyetleriyle birlikte intizam altına alan ve kâinata hayat veren muhteşem bir nizamın varlığı esasına dayanmaktadır.

 Kâinatta tecelli eden bütün hikmetlerin, faydaların menşe'i bu nizamdır. Kur'an'da varlıkların menfaat ve maslahatlarından bahseden bütün âyetler, bu nizamı göstermektedir. Binaenaleyh bütün maslahatların ve menfaatlerin mercii olan ve kâinata hayat veren böyle bir nizam, elbette bir Nâzım'ın vücuduna delâlet eder. Ayrıca o Nâzımın kasd ve hikmetini de gözler önüne serer.  

Kâinat nizamının varlığı, bugün ilim ve fenler tarafından bütün açıklığı ile ortaya konulmuştur. Çünkü, fen ilimlerindeki küllî kanunlar ve umumî prensipler, kâinat nizamının yükseklik ve güzelliğinin reddi imkânsız şâhidleridirler. Nizam olmasa, külliyet ve kanuniyetten söz edilemez, fen ilimlerinin varlığından bahsedilemezdi.

 Allah'ın varlığını isbat sadedinde dış âlemden çıkarılan tabiî delillerin hulâsası budur. Konuyu İbn-Rüşd'ün şu cümlesiyle tamamlıyalım:

 "Allah'ın varlığını tam mânasıyla anlamak ve bu hususta tam bir bilgi sahibi olmak isteyenler için, yeryüzündeki varlıkları incelemeleri vâcibdir. [Bu hususta yazılan ilmî eser ve incelemeleri okumak da kifâyet eder]. İnsanı Allah'ı bilmeye ve O'na inanmaya götüren en doğru yol da budur..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder