Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

27 Mayıs 2024 Pazartesi

Abdest ve gusülde ovalamak neden farz değil?

Soru 

- Bu hadis sahih mi, zayıf gören alimler var mı ve bu emir mi yoksa yalnızca öneri mi?

"Ey Enes! Guslederken mübalâğa et. Böylece yıkanma mahallinden ayrılırken üzerinde günah ve hatalardan arınmış olarak çıkarsın." buyurmuşlardır. Hz. Enes de: "Ya Resulallah, mübalâğa nasıl olur?" diye sorduklarında, şu cevabı almışlardır: "Saç diplerini ıslat ve deriyi de pisliklerden arındır."


Cevap


Bu rivayet uzun bir hadis-i şerifin içinden alınmıştır. İlgili rivayet zayıftır.

Bu ve benzeri rivayetleri(1) esas alan Malikiler, abdest azalarını ve gusül alırken bedenin tamamını ovalamanın farz olduğunu ifade ederler. Diğer mezhepler hem abdest hem de gusülse ovalamanın sünnet olduğunu kabul ederler.

Ovalamanın sünnet olduğunu söyleyen âlimler ise, ovalamakla ilgili hadislerde geçen emir ifadesini, emr-i istihbabi yani farz anlamında değil müstehap anlamında yorumlamışlar, bu nedenle de sünnet demişlerdir.(2)

İlgili hadis-i şerifin tamamı şöyledir:

Enes (r.a.) rivayet ediyor:

Resulullah (asm) Medine'ye hicret ettiğinde ben sekiz yaşında bir çocuktum. Annem beni ona götürdü. Annem, "Ya Resulullah, Ensarın erkek ve kadınlarından benden başka size hediye vermeyen kalmadı. Ben ise bu oğlumdan başka size hediye edecek bir şey bulamadım. Benden bunu kabul et, hizmetinde bulunsun." dedi. On sene Resulullah’a (asm) hizmet ettim. Asla beni dövmedi, asla bana kötü söz söylemedi. Yüzünü ekşitmedi. Onun bana ilk tavsiyesi şu oldu:

"Ey oğlum, sırrımı koru ki, kamil mümin olasın."

(Enes diyor ki): Onun sırrını annem dahil hiç kimseye söylemedim. Resulullah’ın (asm) hanımları onun sırrını sorduklarında onlara sırrını asla söylemedim. Resulullah’ın (asm) sırrını ebedî olarak hiç kimseye söylemeyeceğim.

Sonra şöyle buyurdu:

"Ey evladım, abdesti tam al, ömrün artsın ve iki hafaza meleğin seni sevsin.

- Ey oğlum, eğer abdestli olarak gecelemeye gücün yeterse, bunu yap. Kim abdestli iken ölürse, şehit olur.

- Ey evladım, durmadan namaz kılmaya gücün yeterse bunu yap. Şüphesiz melekler namazda olduğun müddetçe sana dua ederler.

- Ey oğlum, namazda sağa sola dönmekten sakın. Namazda sağa sola dönmek helakettir. Eğer mutlaka sağa sola döneceksen, bunu farzlarda değil, nafilelerde yap.

- Ey evladım, rükûya eğildiğinde ellerini dizlerinin üzerine koy. Parmaklarının arasını aç. Dirseklerini yanlarına yapıştırma. Başını rükûdan kaldırdığında her azan sabit hâle gelsin. Şüphesiz ki, Allah kıyamet gününde rükû ve secdede belini tam olarak düz tutmayan kimselerin namazlarına bakmaz.

- Ey evladım, secde yaptığın zaman horozun yem yemesi gibi çabuk çabuk yapma. Köpeğin düşmesi gibi düşme. Kollarını hayvanların yayışı gibi yere yayma. Ayağının arkasını iyice yere koy. Uyluğunu topuklarının üzerine koy. Bunu yaparsan kıyamet gününde hesabın kolay olur.

- Ey oğlum, gusülde mübalağa yap ki, üzerinde hiçbir günah ve hata kalmaksızın banyodan çıkasın.”

Enes diyor ki:

"Annem ve babam sana feda olsun. Gusülde mübalağa yapmak ne demektir, diye sordum."

- Kıl diplerini iyice ıslatırsın, derini tertemiz yaparsın, cevabını verdi.

- Namazından bir miktarını evine ayırabilirsen, ayır. Çünkü bu evinin hayrını artırır.

- Ey oğlum, eve girdiğinde ailene selam ver. Böyle yapman senin ve ailen üzerine berekete sebeptir.

- Ey evladım, evinden çıktığında, gördüğün her Müslümana mutlaka selam ver ki, sevapların artmış olarak dönesin.

- Ey evladım, hiç kimseye karşı kalbinde kötülük düşüncesi olmadan yaşamaya gücün yeterse bunu yap.

- Ey evladım, evinden çıktığında, gördüğün her Müslümanın mutlaka senden üstün olduğunu düşün.

- Ey oğlum, eğer nasihatimi dinlersen, hiçbir şey sana ölümden daha sevimli olmaz.

- Ey evladım, bunlar benim sünnetimdendir. Kim sünnetimi yaşatırsa, muhakkak beni sevmiş olur. Kim beni severse cennette benimle beraberdir."(3)

Başta da ifade ettiğimiz gibi, bu rivayet zayıftır.(4)


Kaynaklar:

1) Derdir, Şerhu’l-kebîr, I, 90; Zuhaylî, Fıkhu’l-islâmi, I, 235, 236.

2) Semerkandi, Alauddin, Tuhfetu’l-fukaha, II, 15; Kâsânî, Bedâiu’s-sanâi, I, 23; Şürünbülâlî, Merâkı’l-felâh, 35; Zuhaylî, Fıkhu’l-islâmi, I, 235, 236

3) Taberani, Sağir, no: 587; Ebu Yala, Müsned, no: 3624.

4) Heysemi, Mecmeu’z-zevaid, 1/271.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder