Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

9 Ekim 2023 Pazartesi

TAKVİM 20

1 Dijital çağda anne baba olmak

İnternet ve sosyal medya, bir yandan çok önemli fırsatlar sunarken diğer yandan birçok riski ve problemi beraberinde getirmektedir. En büyük risk grubunu çocuklar ve gençler oluşturmaktadır. Anne babaların sorumluluğu, dijital dünyanın bağımlılıklarına karşı tedbir almak, dijital dünyadan uzak kalarak değil, kontrollü şekilde çocuklarının bunlardan doğru bir şekilde yararlanmasını sağlamaktır. Bu iş, özel bir çaba ve emek ister. Zira dijital dünyada anne baba olmak çok kolay değildir. Daha minicik çocuklar telefon, tablet, bilgisayar dünyasını keşfederken anne babalar onların bu hızına yetişememektedir. Çocuklarımız, elbette dijital dünya ile tanışacak ve bu dünyanın içerisinde olacaklar. Televizyon, tablet, telefon ve bilgisayarı hayatları boyunca kullanacaklar. Bu durumda anne babalara düşen görev, çocuklarına iyi birer rehber ve güzel birer örnek olmaktır. Dijital dünyanın onlara sunduğu iyi ve kötü örnekleri eleyerek kullanmaları gerektiğini öğretmektir.

2 Ashabü'l-A'raf

Arâf “sur, dağ ve tepenin en yüksek kısmı” manasına gelir. Kur’an-ı Kerim’in yedinci sûresi el-A‘râf’tır. Kur’an’da Ashâbü’l-a’râf ile kastedilen yer ve burada bulunacak kişilerin kimler olduğuyla ilgili tefsir âlimleri değişik yorumlarda bulunmuşlardır. Tercih edilen görüşe göre âraf cennetle cehennemi birbirinden ayıran bölgedeki surun yüksek kısmının adıdır. Ashâbü’l-a’râftan şu dört gruptaki kimseler kastedilmektedir: 1. İyi ve kötü amelleri eşit olan müminler. Bunlar başlangıçta cennete veya cehenneme konulmayıp ikisi arasında bir müddet bekleyecek sonra Allah’ın lutfuyla cennete girecek olan müminlerdir. Tefsir ve kelâm âlimlerinin çoğu bu görüşü benimsemişlerdir. 2. Ahirette müminlerle kâfirleri yüzlerinden tanıyacak olan melekler. 3. Cennet ve cehennem ehlini birbirinden ayırarak haklarında şahadette bulunacak olan peygamberler, şehitler ve âlimler gibi yüksek şahsiyetler. 4. Cennete veya cehenneme girmeyi gerektirecek durumda olmayan belli kişiler.

3- Allah'ın sevgili kulu (Veli)

Mutasavvıflar veliliği genel ve özel diye ikiye ayırırlar. Genel anlamda her mümin Allah’ın dostudur ve O’nun veli kuludur. Özel anlamda velilik ise devamlı, kararlı ve ihlaslı bir şekilde ibadet ve kulluk eden, başta peygamberler olmak üzere takva sahibi bütün sâlih müminlere mahsustur. Bütün evliyanın önderi olan Hz. Peygamberin ibadet hayatı ve ahlakının yanı sıra vahiy esnasında yaşadığı manevi hâller velilerin daima göz önünde bulundurdukları hususlardır. İman, İslam ve ihsandan bahsedilen Cibrîl hadisine göre: (Buhârî, “Îmân”, 37) “Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibadet eden” manasındaki ihsan, evliyanın hâli olarak kabul edilmiştir. Kulun önce farzlarla, sonra nafile ibadetlerle Allah’ın yakınlığını ve sevgisini kazanacağına dair hadiste ise; O’nun sevdiği kulunun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olduğu ifade edilir (Buhârî, “Reḳāʾiḳ”, 38; İbn Mâce, “Fiten”, 16). Allah bu kulunun kendisine sığınması durumunda onu korur.


4- Ölüm korkusuyla başa çıkma

Her sağlıklı canlı hayatını devam ettirme, canını koruma içgüdüsüyle yaratılmıştır. Bu içgüdünün bir getirisi olarak ise ölüm korkusuna sahiptir. Yani ölüm korkusu aslında her sağlıklı insanın içinde olan doğal bir duygudur. İnsanoğlunun yaşamını devam ettirebilmesi için gerekli en temel duygulardandır. Bizim tehlikelere karşı tedbir alarak yaşamımızı sürdürebilmemizi sağlar. Yaşamanın değerini artırır çünkü yaşamın, ömrün bize sunulmuş sınırlı bir kaynak olduğunu biliriz. Peki ölüm korkusuyla baş etmek için neler yapılabilir? Yapılacak en temel şey ölümü yaşamın bir parçası olarak kabullenmektir. Ölümü kontrol edemeyeceğimizi kabul etmek durumundayız. Yoğun ölüm korkusu bizi ölümden değil ama güzel bir şekilde yaşamaktan alıkoyar. Ölümü kabullendiğimiz gibi ölüm korkumuzu da kabullenmeli ve ondan kaçmamalıyız. Ölüm ebedi aleme açılan bir kapıdır. Rabbimize kavuşmadır. Bu duygu ile baktığımızda ölüm bizim için korku olmaktan çıkacaktır.


5 - En güzel isimler Allah’a aittir

Allah (c.c) kendine kulluk edilmesi gereken tek varlıktır. O’ndan başka ilah yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ı teşbih eder. O, mutlak güç, hüküm ve hikmet sahibidir. En güzel isimler (el-Esmâü’l-Hüsnâ) O’na aittir. Bu husus da Rabbimizin ayet-i kerimesi gayet açıktır: “En güzel isimler Allah’ındır; bu güzel isimlerle O’na dua edin, O’nun isimleri hakkında doğru inançtan sapanları kendi başlarına bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekecekler!” (A’râf, 7/180) Allah Resûlü (s.a.s) bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın, yüzden bir eksik, doksan dokuz ismi vardır. Kim bu isimleri öğrenip gereğiyle amel ederek sayarsa cennete girer.” (Buhârî, Şürût, 18) Kula düşen, Allah’a samimiyetle bağlanması, yalnız O’na ibadet etmesi ve yalnızca O’ndan yardım dilemesidir. O’ndan yardım isterken de isimleriyle O’na niyazda bulunmasıdır. Hem diliyle hem de hal ve davranışlarıyla Rabbimizin isimleriyle O’nu tesbih etmesidir. Unutmayalım ki her insan için Allah’a ulaşmanın pek çok yolu vardır. Yeter ki insan niyetinde samimi olsun.


6 - Evini temiz tut misafir gelebilir, kendini temiz tut Azrail gelebilir

İnsan hayatının belli bir süresi vardır. Bu sürenin sona ereceği vakte ecel adı verilmektedir. Eceli gelen herkes ölecektir. Nitekim sonradan yaratılan her şey fanidir. Bir başlangıcı olanın mutlaka sonu da vardır. Her doğan, daha doğarken ölüme namzet olarak doğmaktadır. Bu bir hayat kanunudur. Ecel bir gün bizim de kapımıza gelecek ve kapımızı çalacaktır. Kapımız çalındığında, ölüme “şimdi değil, başka zaman gel” deme imkanımız da asla olmayacaktır. Ecel geldiği zaman ne bir an geri kalır; ne de bir an ileri gider. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.” (A’raf, 7/34) Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi, ecel kaçınılmaz bir son, acı da olsa apaçık bir gerçektir. Umulmayan bir zamanda aniden gelir. “Bir kere Peygamber (s.a.s.) bir takım çizgiler çizerek şöyle buyurdu: İşte bu çizgi insanın umduğu emelidir. Şu çizgide ecelidir. İnsan uzaktaki emelini beklerken kendisine en yakın olan ecel ansızın geliverir.” (Buhârî, Rikak 4, VII, 171.) 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder