Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

2 Ağustos 2023 Çarşamba

FELAK SURESİ

Felak Suresi
Muavvizeteyn'in Zikre Tahsis Edilmesi

2325- Zir b. Hubeyş der ki: Ubey b. Ka'b'a Muavvizeteyn'i (Felak ile Nas süreleri) sorduğumda şöyle dedi: "Ben de bunu Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem) sorduğumda: ''Bana böyle demem emredildi, ben de dedim'' buyurmuştu. Biz de Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dediği gibi deriz."

Buhari, Sahıh'de Kuteybe ve başkaları kanalıyla Süfyan'dan rivayet etti. - Buhari, tefsır (6/99).

2326- Ukbe b. Amir el-Cüheni der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Muavvizeteyn hakkında: "Bana, benzerini görmediğim (veya benzeri görülmemiş) ayetler indirildi" buyurdu.
İsnadı sahihtir.
Başka bir kanalla da yukarıdaki hadisin aynısı nakledilmiştir. Müslim, Sahih'de farklı kanallarla İsmail b. Ebi Halid'den rivayet etti. - Müslim, salatü'l-müsafirin (265).
Yine Ukbe b. Amir'den bize bildirildiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)
ona: "Sana okunabilecek en hayırlı iki sureyi öğreteyim mi" buyurmuş ve Felak ile Nas sürelerini öğretmiştir.- Ebu Davud 2/152 (1462) ve Nesal, istiaze (8/252-253).
2327- Ebu Said el-Hudri der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) önceleri insanların ve cinlerin göz değmesine karşılık Allah'a sığınır, dualar okurdu. Muavvizeteyn (Felak ile Nas sureleri) nazil olunca sığınırken bunları okumaya başladı ve daha önce okuduğu şeyleri bıraktı."
Her iki kanalın lafzı aynıdır.
Tahric: Ravileri güvenilirdir. Nesai, istiaze (8/271), İbn Mace 2/1161 (3511) ve Tirmizi 4/395 (2058).

2328- Ukbe b. Amir der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte yol alırken Cuhfe ile Ebva arasında bir yere ulaştığımızda ortalığı sert bir rüzgar ile koyu bir karanlık kapladı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Felak ile Nas surelerini okuyarak Allah'a sığınmaya başladı. Bana da: "Ey Ukbe! Sen de bunlarla Allah'a sığın. Zira kişi bunlardan daha iyisiyle Allah'a sığınamaz" buyurdu. Ayrıca Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bize namaz kıldırırken de bu iki sureyi okuduğu nu işittim.
Tahric: Ravileri güvenilirdir. Ebu Davud 2/153 (1463).

2329- Ukbe b. Amir el-Cüheni der ki: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile yürürken bir ara bana: "Söyle!" dedi. "Neyi diyeyim?" diye sorduğumda ise sustu. İçimden: "Allahım! Bana bir daha söylesin" diye dua ettim. Bir süre sonra yine: "Ey Ukbe! Söyle!" dedi. "Ne diyeyim?" diye sorduğumda: "Deki: Ağaran sabahın Rabbine sığınırım"[Felak 1] buyurdu. Felak Süresi'ni sonuna kadar okuduğumda bana yine: "Söyle!" dedi. "Ne diyeyim?" diye sorduğumda: "De ki: İnsanların Rabbine sığınırım"[Nas 1] buyurdu. Nas Süresi'ni de sonuna kadar okuduğumda: "Kişi Allah'tan bunlardan daha güzeliyle bir şey isteyemez ve Allah'a bunlardan daha güzel bir şeyle sığınamaz" buyurdu.
Tahric: Ravileri güvenilirdir. Nesai, istiaze (8/253) ile fedail 100 (88).

2330- Ukbe b. Amir el-Cüheni der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) her namazın ardından Muavvizeteyn'i (Felak ile Nas surelerini) okumamı söyledi."
Tahric: İsnadında tanımadığım ravi vardır. Ebu Davud 2/181 (1523) ve Nesai, vitr (3/68).

2331- Ukbe b. Amir der ki: ''Ey Allah'ın Resulü! Yusuf ile Hud surelerinden bir şeyler okuyayım mı?'' dediğimde şöyle buyurdu: ''Ey Ukbe Felak suresini oku! Allah katında maksadına ulaşmak için Felak suresinden daha iyisini ve daha güzelini okuyamazsın. Elinden geldiği kadarıyla bu Sureyi okumaya çalış.''

Lafız Yahya'nın lafzıdır.Tahric: Ravileri güvenilirdir. Nesai, istiaze (8/254).

Leys'in rivayeti ise şöyledir: Bineği üzerinde olan Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) peşinden gittim. Yanına gelip ellerimi ayaklarına koydum ve: "Hud ile Yusuf suresinden bir şeyler okuyayım mı?" dedim. Allah Resulü (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Allah katında maksadına ulaşmak için Felak Suresi'nden daha iyisini okuyamazsın" buyurdu.

2332- Hz. Aişe (R.Anha) der ki: "ResululIah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) vitir namazının ilk rekatında A'la Suresi'ni, ikinci rekatında Kafirun Suresi'ni, üçüncü rekatında da İhlas Suresi ile Felak ve Nas surelerini okurdu."Tahric: Ravileri güvenilirdir. İbn Hibban, Mevarid 175 (675), Hakim, Müstedrek (1/305) ve Beyhaki, Sünen (3/37).

2333- Hz. Aişe (R.Anha) der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hastalandığı zaman Muavvizeteyn'i (Felak ile Nas surelerini) kendine okur ve üzerine üflerdi."
Tahric: Ravileri güvenilirdir. Hatib, Tarıh (4/113).

2334- Hz. Aişe (R.Anha)der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bir yerinden şikayet ettiği zaman Muavvizeteyn'i (Felak ile Nas sürelerini) kendine okur ve üzerine üflerdi. Hastalığı ağırlaştığı zaman da bu süreleri ben okuyup bereketini umarak ellerini üzerine sürmeye başladım."
İsnadı sahihtir.
Buhari bunu Abdullah b. Yüsuf - Malik b. Enes - Urve - Aişe kanalıyla(1) ve Müslim Yahya b. Yahya'dan rivayet ettiler.(2)Tahric:(1): Buhari, fedail (6/105-106), tıb (8/22) ile meğazi (5/139). (2): Müslim, saıM (Sı).

2335- Hz. Aişe (R.Anha) der ki: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) yatağına girdiği zaman ellerini yan yana getirip İhlas, Felak ve Nas sürelerini okur ve avuç içlerine üflerdi. Sonra avuçlarını başından başlamak üzere yüzüne ve bedeninin ön tarafına sürerdi. Bunu üç defa tekrar ederdi."
Buhari, Sahıh'de Kuteybe b. Said'den rivayet etti.- Buhari, fedail (6/106).

2336- Ebu Hureyre bildiriyor: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Kur'an'ın üçte birini okumadan uyumayın" buyurdu. Ashab: "Ey Allah'ın Resulü! Kişi Kur'an'ın üçte birini okumaya nasıl güç yetirsin?" diye sorunca, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "ihlas, Felak ve Nas surelerini de okuyamaz mı?" buyurdu.Isnadı zayıftır.

ed-Da'vatu'l-Kebir eserimizde de zikrettiğimiz gibi Muaz b. Abdillah b. Habib'in, babasından naklen bildirdiğine göre Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem):

"Akşam ve sabahları üç defa ihlas ile Muavvizeteyn'i (Felak ve Nas Surelerini) okuman her şeye karşı sana yeterli olur" buyurmuştur. -
 Tirmizı 5/567 (3575), Ebu Davud 5/320-321 (508) ve Nesm, istiaze (8/250).

Bazı süreleri diğerlerinden veya bazı ayetleri diğerlerinden daha üstün görmenin caiz olduğuna yönelik rivayetleri de zikretmiştik. Yüce Allah da: "Biz herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak, yerine daha hayırlısını veya benzerini getiririz''[Bakara 106] buyurur.

Halimi der ki: ''Bu ayeti birkaç şekilde açıklayabiliriz. Birincisi; amele yönelik olan ve tilavette sabit kalan iki ayetten biri mensuh, diğeri de nasih olabilir. Bu durumda nesheden ayetin insanlar için neshedilmiş ayetten daha hayırlı olduğunu, yani nesheden ayetle amelin daha evla ve sevabının daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Buna dayanarak da emir veren, nehyeden, vaad eden ve uyaran ayetlerin kıssa anlatan ayetlerden de daha hayırlı olduğunu söyleyebiliriz. Zira anlatılan kıssalardan amaç emir, yasak, uyarı ve müjdelerin desteklenip vurgulanmasıdır. insanların kıssalara ihtiyacı olmayabilir, ancak emir, yasak, uyarı ve müjdelere her dem ihtiyaçları vardır. Bu durumda insanlara daha çok sevabı ve faydası olan şeyler usulden sayılacak, bu usule tabi olan şeylerden daha hayırlı görülecektir.

Diğeri; Yüce Allah'ın isimlerini dile getiren, sıfatlarını açıklayan, azameti ve kutsiyetine delalet eden ayetler diğer ayetlerden daha üstün ve değerlidir de denilebilir.

Üçüncüsü; Bir surenin diğer bir süreden veya bir ayetin diğer bir ayetten daha hayırlı olduğunu söylemek, okuyan kişiye ahirette kazandırdığı sevaptan öte hem okunarak ibadet etme, hem de dünyadayken kendisine kazandırdığı şeylerden dolayı da olabilir. Örneğin Ayetü'I-Kürsı, ihlas Süresi, Felak ve Nas sürelerini okuyan kişi Allah'a sığınarak korktuğu şeylerden korunur. Sıfatlarıyla birlikte Yüce Allah'ın zikrini de içerdiği için kişi bunları okuyarak ve bunlara inanarak Allah'a karşı olan ibadetini de yerine getirmiş olur. Bunları okuyarak Allah'ı zikretmiş olacağı için kalbi huzuru elde edecek, bu zikrin bereketine de nail olacaktır. Hüküm içeren ayetlere gelince ise, kişi bunları okuyarak söz konusu hükmü ikame etmiş olmaz, sadece bu yönde bilgi edinir ve ayetleri hafızasında tazelemiş olur. Daha önce zikrettiğimiz süreler de bu açıdan daha hayırlı ve üstün sayılmayı hakeder. Doğrusunu da Allah bilir.

Genel manada ibadette, tilavette ve amelde Kur'an'ın Tevrat, incil ve ZEbur'dan daha hayırlı olduğu da söylenebilir. Zira Kur'an'ı okumanın sevabı varken diğerlerini okumanın böylesi bir sevabı yoktur. Yine icaz bakımından da Kur'an'ın diğerlerinden daha üstün olduğu söylenebilir. Kur'an, Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hucceti ve mucizesi olması bakımından da diğerlerinden üstündür. Diğer peygamberlerin kitapları ise onların hücceti veya mucizesi değil sadece davetiydi. Şayet onların da kitapları hüccet ve mucize olsaydı Kur'an'a yönelik daha önce söylediklerimiz onlar için de geçerli olacaktı. Doğrusunu da Allah bilir.

Yüce Allah bazı surelerin kıraatini diğer surelerin kıraatinden daha üstün tuttuğu, bunları okumaya karşılık diğer sürelere nazaran kat kat daha fazla sevap vaad ettiği için de bir surenin diğer bir süreden daha üstün olduğu söylenebilir. Bu değerin asıl sebebini her ne kadar tam anlamıyla biz bilmiyor olsak dahi böylesi bir üstünlükten bahsedilebilir. Bu da bir günün diğer bir günden veya bir ayın diğer bir aydan üstün olduğunu söylemek gibidir ki bundan da kasıt, üstün görülen ayda ibadetin diğerinden daha değerli veya üstün görülen ayda işlenen günahın diğer ayda işlenen günahtan daha ağır olduğu manasındadır. Aynı şekilde bazı ibadetlere özel olması açısından harem olan bölgenin harem olmayan bölgeden üstün olduğunu söylemek de bu babtandır." - Halimi, el-Minhac (2/244-245).


Felak suresi beş âyettir ve Mekke'de nazil olmuştur. Ukbe b. Âmir el-Cüheni diyor ki:

Resulullah "Allah bana,emsalleri görülmemiş âyetler indirdi." buyurdu ve sonuna kadar muavvizeteyn surelerini okudu.[1]

Ukbe b. Âmir diyor ki:

"Bir yolculukta ben, Resulullahın devesini çekiyordum. Resulullah bana: "Ey Ukbe, okunan iki en hayırlı sureyi sana öğreteyim mi" dedi ve bana: Muavvizeteyn surelerini öğretti. Benim, onları öğrendiğimden dolayı fazla sevinmediğimi gördü. Resulullah sabah namazını kılmak için aşağı inince bu iki sureyi okuyarak insanlara sabah namazını kıldırdı. Resulullah namazı bitirince bana yöneldi ve "Ey Ukbe, nasıl buldun "[2] buyurdu.

Yine Ukbe b. Âmir diyor ki:

"Ben, Cuhfe ile Ebva arasında yürürken bizi, rüzgarla birlikte şiddetli bir karanlık kapladı. Resulullah:Muavvizeteyn surelerini okuyarak Allaha sığındı ve dedi ki:"Ey Ukbe sen de bunlarla Allaha sığın. Hiçbir sığınan bunların benzeri şeyle Allaha sığınmış değildir. Ben, Resulullahın, bu iki sureyi namazda okuyarak bize imamlık ettiğini gördüm."[3]

Hz. Aişe (r.anh.) diyor ki:

"Resulullah (s.a.v.) hastalandığı zaman kendi üzeri "Kul Euzü" surelerini okur ve üflerdi. Ağrısı çok şiddetlendiği zaman da ben onun üzerine okur ellerimle sürerdim. Bu surelerin bereketlerini ümit ederdim."[4]

Ebu Said el-Hudri diyor ki:

"Resulullah (s.a.v.) cinlerin ve insanların gözlerinin şerrinden Allaha sığınırdı. "Kul Euzü" sureleri inince (dualarında Allaha sığınmak için) bunları aldı ve bunların dışındakileri bıraktı.[5]


Cabir b. Abdullah diyor ki:

 "Resulullah (s.a.v.) "Ey Cabir, oku." dedi. "Ey Allanın Resulü, anam babam sana feda olsun ne okuyayım " dedim. Resulullah oku," dedi. Ben de onları okudum.
Resulullah: "Sen onları oku. Onların bir benzerini okuyamazsın."[6] buyurdu.[7]

Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla.

1-5- Ey Muhammed de ki: "Sığınırım karanlığı yaran sabahın rabbine. Yarattıklarının şerrinden, çöktüğü vakit karanlığın şerrinden, düğümlere üfleyenlerin şerrinden, haset ettiği vakit haset edenin şerrinden."

Âyette zikredilen ve "Karanlığı yaran sabah" diye tercüme edilen "Felak" kelimesi, müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

Abdullah b. Abbas, Abdülcebbar el-Cûlânî, Süddî, Ka'bul Ahhbar, "Felak"ın, cehennemde bir zindanın adı olduğunu söylemişlerdir. Ebu Hureyre de Resulullahın bunun, cehennemde ağzı kapalı bir kuyu olduğunu söylediğini rivayet etmiştir. Ancak hadis zayıf görülmüştür. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: "Ey Muhammed, de ki: "Sığınırım cehenemdeki felak zindanının rabbine."

Ebu Abdurrahman el-Habli ise "Felak"ın, cehennemin isimlerinden biri olduğunu söylemiştir. Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basri, Said b. Cübeyr, Cabir b. Abdullah, Muhammed b. Ka'b el-Kurezi, Mücahid, Katade ve İbn-i Zeyd'den nakledilen diğer bir görüşe göre "Felak" demek "Sabah" demektir. Meal bu izaha göre hazrlanmıştır.

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen başka bir görüşe göre "Felak" kelimesinden maksat "Yaratıklar" demektir. Buna göre âyetin manası, "Ey Muhammed de ki: "Sığınırım yaratılanların rabbine." şeklindedir.

Taberi, "Felak" kelimesinin Arapçada manasının "Sabahın karanlığı yarması" anlamına geldiğini, bununla birlikte bunun, cehennemde bir zindanın adı da olabileceğini, bu itibarla "Felak"ı genel manada anlamanın daha doğru olacağını, adına "Felak" denilen herşeyin âyetin kapsamına gireceğini söylemiştir. Zira bunlardan herhangi birinin kasdedildiğine dair Allah Teala tarafından belli bir delil yoktur.

Âyette zikredilen ve "karanlık" diye tercüme edilen "Ğâsik" kelimesi müfessirler tarafından çeşitli şekillerde izah edilmiştir.

Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basri ve Mücahid, kelimesinden maksadnı "Gece" demek olduğunu söylemişlerdir.

Muhammed b. Ka'b el-Kurezi ise kelimesinden maksadın "Gündüz" demek olduğunu söylemiştir.,

Ebu Hureyre ve İbn-i Zeyd'den nakledilen başka bir görüşe göre kelimesinden maksat, "Yıldız" demektir. Buna göre âyetin manası şöyledir: "Battığı zaman yıldızın şerrinden Allaha sığınırım."

Hz. Aişe (r.anh.) ise maksadın "Ay" demek olduğunu, âyetin manasının "Battığı zaman ayın şerrinden Allaha sığınırım." demek olduğunu söylemiştir. Hz. Aişe (r.anh.) diyor ki:

"Resulullah (s.a.v.) ay'a baktı ve buyurdu ki: "Ey Aişe sen şunun şerrinden Allaha sığın. Zira, "Ğasikın İza Vekab" "Battığı zaman batandan maksat işte budur.[8]

Taberi  asıl manasının "Karanlık yapan" demek olduğunu, gece geldiği zaman karanlık yaptığını, yıldız battığı zaman ay doğmadığında karanlık yaptıklarını bu itibarla âyetin genel ifadesine bakarak maksadın her karanlık yapan olduğunu söylemenin daha doğru olduğunu zikretmiştir.

"Düğümlere üfleyenler" ifadesinden maksat, Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basri, Mücahid, İkrime ve İbn-i Zeyd'e göre "Düğümelere üfleyerek sihir yapanlar" demektir.

Abdullah b. Abbas,Katade ve Hasan-ı Basri bu âyeti izah ederken sihire kansan muskaların da bu ifadeye gireceğini ve bunlardan kaçınılması gerekliğini ifade etmişlerdir.

Katade ve Ata el-Horasani'ye göre âyette zikredilen "Haset eden"den maksat, "Her kıskanan" dernektir. Allah Teala Resulullaha, her kıskananın gücünün ve nefesinin şerrinden kendisine sığınmasını emretmektedir.

İbn-i Zeyd'e göre ise âyette zikredilen "Kıskananlardan maksat, Yahudilerdir. Allah Teala Peygamberine, sırf onu kıskanmalarından dolayı iman etmeyen Yahudilerin şerlerinden kendisine sığınmasını emretmiştir.

Taberi âyette zikredilen "Kıskanma"dan maksadın "Bütün kıskananlar" olduğunu söylemenin daha doğru olacağını zira Allah Tealanın, herhangi bir kıskananı özellikle kasdettiğine dair bir beyanda bulunmadığını zikretmiştir.[9]

[1] Tirmizi, K. Tefsir el-Kıır'an, Sure: 113, bab: 2, Madis no: 3367

[2] Ebu Davud, K. es-Salah, bab: 354, Hadis no: 1462

[3] Ebu Davud, K. es-Salah, bab: 354, Hadis no: 1463

[4] Buhari, K. Fadail el-Kur'an, bab: 14

[5] Nesei, K. el-İstiaze, bab: 37

[6] Neseî, K. el-İsliaze, bab: 1

[7] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/277-279.

[8] Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an, Sure: 113, Hadis no: 3366

[9] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/281-283.
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder