Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu -->

13 Şubat 2022 Pazar

TERKİB-İ BEND

 


1. Bir katre içen çeşme-i pür-hûn-ı fenâdan,
Başın alamaz bir dahi bârân-ı belâdan.

Yokluk kanıyla dolu çeşmeden (dünya) bir damla içen, bir daha bela yağmurundan başını alamaz.

İçinde yaşadığımız dünya sıkıntılar, belalar ve acılarla doludur. Dünyaya gelen herkes bu dertleri çekmek zorundadır. Bu nedenle tüm eziyet ve sıkıntılara hazır olmalı ve bu durumu kabullenmelidir.

2. Âsûde olam dersen eğer gelme cihâne,
Meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan.

Eğer mutlu olayım ,rahat edeyim dersen dünyaya gelme, (çünkü) meydana düşen kaza taşından kurtulamaz.

Dünyada gerçek mutluluğun bulunamayacağı, her şeyin ,dünyanın gelip geçici olduğu vurgulanıyor.

Kaza, insanın başına gelebilecek can ya da mal yitimine yol açan kötü olay demektir. Meydandan kasıtsa dünyadır. İnsanın başına her an bir kaza gelebilir. Dünyaya gelen herkes er geç istenmeyen olay ve durumlarla karşılaşacaktır

Meydan ; dünya

Seng-i Kaza : Bela

3. Sâbit-kadem ol merkez-i me’mûn-ı rızâda,
Vâreste olup dâire-i havf u recâdan.

Rızanın emin olunmuş merkezinde sözünde dur. Korku ve ümit dairesinden kurtul.

Razı olmanın (hoşnutluğun) emniyetli merkezinde sabit ayaklı ol.

Korku ve yalvarma dairesinden kurtul

 Yüksek makamda bulunanlara ya da yetkililere yalvarmaktansa sahip olduklarınla yetinmenin daha onurlu bir tutum olacağını savunuyor. İnsan hak etmediği mevkilere gelirse hiçbir zaman korku ve yalvarmadan kurtulamaz. Eğer insan sahip olduklarına şükreder ve kaderine razı olursa rahat ve güvende olur.

4. Dursun kef-i hükmünde terâzû-yı adâlet,
Havfın var ise mahkeme-i rûz-ı cezâdan.

Hükmünün elinde adalet terazisi bulunsun -yargıların adaletli olsun

Ceza gününün mahkemesinden korkun varsa 

Hangi makam ve mevkide olursa olsun, hangi işte çalışırsa çalışsın, herkes işini doğru dürüst yapmak zorundadır. Eğer ki insan yetkilerini kötüye kullanırsa; hem bu dünyada hem de öbür dünyada bunun cezası ağırdır. İnsan yaşadığı müddetçe doğruluk ve adaletten ayrılmamalıdır.

5. Her kim ki arar bûy-ı vefâ tab’-ı beşerde,
Benzer ona kim devlet umar zıll-ı hümâdan.

Her kim insan yaratılışında vefa kokusu ararsa, o kişi hüma kuşunun gölgesinde devlet(talih, baht mutluluk) arayan kişiye   benzer.


6. Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan.

Bî-baht olanın bağına bir katresi düşmez,

Gökten yağmur yerine inci ve elmas yağsa 

Bahtsız olanın bağına bir damlası (tane) düşmez

Bazı insanın işleri bir kere ters gitmeye görsün, bütün terslikler onu bulur. Başı bir türlü beladan kurtulmaz. Herkes dünyanın nimetlerinden faydalanırken ona bir damlası bile düşmez. Bu durum biraz da insanların bakış açısına bağlıdır. Kimisi yokluk içinde bile sahip olduklarına şükrederken kimisi de tüm varlığına ve zenginliğine rağmen bulunduğu durumdan şikâyetçi olmaya devam eder.

7. Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs olanlar;
Rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan.

Eksik kişiler olgun kişileri çekemez, (çünkü) yarasanın gözü ışıktan incinir.

Hak etmediği halde yüksek mevkilere gelen kişiler bunun eksikliğini her zaman hisseder, sürekli bunun ezikliğini yaşarlar. Bu nedenle hak ederek yüksek makamlara gelenleri hiçbir zaman çekemezler. Nasıl ki yarasalar ışıktan rahatsız olursa onlar da olgun, bilgili kişilerden rahatsız olurlar.

8. Her âkile bir derd bu âlemde mukarrer,
Rahat yaşamış var mı gürûh-ı ‘ukalâdan.

Her akıllının bu âlemde bir derde uğrayacağı kararlaştırılmıştır,

Var mıdır Akıllılar topluluğundan rahat yaşamış olan

Burada geçen “gürûh-ı ukâla (akıllılar topluluğu)” tamlaması dikkat çekicidir.Aslında böyle bir topluluk yoktur. Burada tarihteki tüm akıllı, bilgili, düşünen kişileri kastediliyor.

bilgi ve akıl insana diğer canlılarda olmayan bir sorumluluk yüklemiştir. Okuyan, öğrenen ve düşünen insan dünyadaki güzelliklerin yanında yaşanan çirkinliklerin, yanlışlıkların ve adaletsizliklerin de farkına varır. Bu da insana büyük bir sorumluluk yükler. Bilmeyen, görmeyen ve duymayan insanlarsa kendi dünyalarında rahat ve mesut yaşar. Bu nedenle akıllı ve bilgili insanların bu dünyada rahat ve huzur içinde yaşaması mümkün değildir.

9. Hall etmediler bu lûgazın sırrını kimse,
Bin kâfile geçdi hükemâdan, fuzelâdan.

Bu bilmecenin sırrını kimse çözemedi. (Oysa ki) Hakimlerden, erdemlilerden binlerce kafile geçti.

İnsan aklı pek çok sorunu çözmek ve pek çok şeyi anlamak için yeterlidir. Ancak insan aklının çözemeyeceği sırlar da vardır.  bu sırlara dikkat çekerek tarihte pek çok akıllı insanın, erdemli kişinin ve fazilet sahibi kişilerin bu sırları çözemediğini söyler. Çözülemeyen sırlardan kasıt;  daha önceki dizelerde dile gelen dünyaya geliş nedenimiz, makam mevki hırsı, insanın başına gelen bela ve sıkıntılardır.


10. Kıl san’at-ı üstâdı tahayyürle temâşâ,
Dem urma eger ârif isen çûn u çirâdan.

Üstadın sanatını(Allah’ın yarattıkları) hayranlıkla hayretler içerisinde  seyret. Eğer arif isen (bilgili ve tecrübeli biriysen) neden ve niçin diye boşuna sormazsın kendinide yormazsın


İdrâk-i me’âlî bu küçük akla gerekmez,
Zîrâ bu terâzû o kadar sıkleti çekmez.

Bu küçük akla manayı anlamak gerekmez; çünkü bu terazi bu kadar ağırlığı çekmez.

Bu yüce anlamı idrak etmek bu küçük akla gerekmez, 

Zira bu terazi (akıl) o kadar ağırlığı çekmez.

İnsan aklının bazı sırları çözemeyeceği ve anlayamayacağı muhakkaktır. Çünkü insan aklı bu sırları taşıyacak nitelikte değildir. Allah Teala nın yüceliği karşısında insan aklı çok küçük kalmaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder