OSMANLI PAŞALARI VE YABANCI ELÇİLİKLERLE ÇIKAR İLİŞKİLERİ
Yabancı elçiliklerden dostluk (!) manzaraları
Yabancılardan medet umarak Fransız, İngiliz veya Rus elçilikleriyle yakınlık kuranlar, verdikleri bu fırsatlarla kendilerini de devletlerini de bir girdaba sürüklediklerinin farkında mıydılar acaba?..
Siyaset meydanında başı derde giren bazen soluğu dışarıda alır. Taa OsmanlInın son demlerinde de görülmüştür yabancılardan medet ummak. Mesela Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinde paşalıkta, vezirlikte olan kişiler Fransız, İngiliz veya Rus elçiliklerini sokmuşlar devreye... “Sefir-i kebir” in eşiğinden ayrılmamışlar... Ve hangi elçilik baskın çıkmışsa onun desteklediği paşa geçmiş sadarete...
Hüseyin Avni Paşa işi biraz daha ileri götürenlerdenmiş. Yapmak istediği ihtilal için İngiliz büyükelçisi Sir(eliyetin) Elliot’un kapısının eşiğini öper ve gerekli desteği alır. Sonu hem kendisi, hem de devlet-i aliye için felaketle biten darbeyi gerçekleştirir.
Avni Paşa’nın çok yakını Mithat Paşa’nın yaptıkları da hayli ilginçtir. Sultan II. Abdülhamid Han; "Tiz tevkif oluna" buyurunca soluğu taa İzmir’deki Fransız konsolosluğunda almış. Yetmemiş, tam 15 devletin himayesini temin etmiş. Saraydan "kılına bile dokunmayacağız" teminatı gelince çıkmış ortaya... İşte böyle birinin hürriyet kahramanı olarak tanıtılmasıda hayli ilginçtir. Gerçi zaman, bütün bu teminatların bir işe yaramadığını göstermiş.
Abdülazlz Han döneminde allı pullu devlet erkanının sığındığı kapılardan biri de Rus elçiliğidir. Elçi de meşhur İgnatiyev’dir. Tam adı Nikolai Pavloiç İgnatiev olan elçi 1860’larda diplomatik terör estirmişti İstanbul’da...
O dönemde konsolid denen tahvillerin faizleri mi gecikti?.. Bankerler doğruca Büyükdere’deki Rus elçiliğinin kapısını tıklatırlarmış. Veya çocukları mı tutuklandı?.. Doğruca Fransız elçiliğine koşup Fransız adaletinden medet umarlarmış.
Bu modayı başlatan da yukarıda örneğini verdiğimiz hürriyet kahramanı Mithat Paşa’dır.
Küçük fesli’nin büyük iddiası
Ancak bu işi, kısa yoldan köşe dönmek için yapanlar da çıkmış. Bunlardan biri de Küçük fesli diye tanınan bir Ermeni gencinin ailesidir. İsmi gibi cismi de bilinmez biri olan fesli, Beşiktaş’tan Ihlamur’a giden ağaçlıklı yolda iki hırpani tarafından öldürülür. Aile hemen soluğu Fransız ve İngiliz elçiliklerinde alırlar. İddiaları şudur; güya Abdülmecid Hanın çok düşkün olduğu bir çerkez hizmetçiye bu fesli oğlan aşık olmuş. Hizmetçi de fesliye meyletmiş. İşte bu sebeple çocuk Abdülmecid Han tarafından öldürtülmüş.
Hikaye ise değme senaristlere taş tıkanacak kurgudadır. “Esas kız (hizmetçi) sarayın hareminde kimseye dönüp bakmaz. İlle de esas oğlan (Fesli) diye yanar. Bu olay her tarafta bir dedi koduya sebep olur. Medreselerde, kahvelerde, hamamlarda, Beyoğlu barlarında hatta elçiliklerde bile konuşulur. Ağa (Abdülmecid Han) buna çok kızarak fesliyi tehdit eder. Fesli de kaçıp adalarda, modalarda saklanır. Birgün Beşiktaş’ta gezerken iki kötü adam (saray görevlisi) tarafından bıçaklanır.”
Aile, o dönemde batılının bile adaletini takdir eylediği mahkemeler dururken elçiliklere sığınmış;
“Oğlumuza padişah kıymıştır ... Üstelik oğlumuz başını çevirip bile bakmıyordu kıza... Bu sebeple sarayın tazminat vermesi icab ediyor.. ”
Elçiler hikayedeki saçmalığın farkındadırlar. Gelenleri yüzgeri etmek vardır. Ancak gelenler “herkes” değildir. Ermenidir ve ileride işlerine yarayacaktır. Diyecek bir şey bulamadıklarından aylarca cevap vermezler. Böyle olunca aile de işin peşini bırakmak zorunda kalır.
Konuyu Rıza Tevfik Bölükbaşı Sultan Abdülhamid Han'in Ruhâniyetinden Istimdat başlıklı şiirinin bir bölümü ile bitirelim
Neredesin, şevketli Sultan Hamid Han,
Feryâdım varır mı bârgâhına?
Ölüm uykusundan bir lahza uyan,
Şu nankör milletin bak günahına!
Tarihler adını andığı zaman,
Sana hak verecek, hey koca Sultan;
Bizdik utanmadan İftira atan
Asrın en siyasî pâdişâhına.
Divane sen değil, meğer blzmlşlz,
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.
Sade deli değil edepsizmişiz,
Tükürdük atalar kıblegâhına.
Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,
Bir sürü türedi, girdi meydana.
Nerden çıktı bunca veled-i zina?
Yuh olsun bunların ham ervâhına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder