ÜLKESİNİ NEDEN ALMADIN
Zaferin ertesi günü muharebe alanında divan kurularak düşmanı takip konusu görüşüldü. Devlet adamlarının çoğu, kazanılan bu parlak meydan muharebesinden sonra en azından Tebriz'e kadar gidilerek başarının neticelerinin alınması görüşündeydi. Bir daha Osmanlı ülkesine saldırmaya cesaret bulamamaları için, Akkoyunlu şehirlerinin yağma ve tahrip edilmesini istemişlerdi. Fakat padişah bu fikre katılmadı. Uzun Hasan'ı takip maksadıyla ülke ve şehirlerin tahrip olunmasını muvafık görmedi. Kemalpaşazade, Fatih'in Akkoyunlu ülkesine girilmesini uygun bulmamasını, Çandarlı Halil Paşa oğlu İbrahim Paşa ile bir mülakatından çıkarmaktadır. Savaşın kazanıldığı gün Şehzade Bayezid'in hizmetinde bulunan İbrahim Paşa bir iş hususunda padişahı ziyaret ettiği vakit onu çok mesut ve memnun görmüştü. Padişahın kendisine iltifatından cesaretlenen Paşa, Fatih'e: "Elhamdülillah cihanın sultanı (Fatih) galip ve mansur, hasmı ise mağlup ve makhur oldu. Düşmanın gözleri nemli, dostların canları şad oldu. Himmetinle cihangirlik kılıcını sahibkıranlık arşında astın. Akkoyunlu Türkmen askerini kahredip Uzun Hasan gibi bir kahramanı bastın. Kolunu kanadını kırıp ikbalini söndürdün'' diyerek birtakım methedici sözler söyledikten sonra; hal böyle iken Uzun Hasan'ı niçin diyarından sürüp çıkararak İran'ı Osmanlı ülkesine katmadığını sormuştu. Padişah ise gülümseyerek şu cevabı vermişti: "Uzun Hasan denilen caninin canını yakmak, saltanat gayretinin gereği idi. Yerine geldi. Hanedanını yıkmak mürüvvet değil. Oğlu serkeşin başın kesip ol ateşle ciğerin göyündürmek yeter. Parlak kılıcımızın akıttığı kanla ocağını söyündürmek hacet değil. Kendisine yapılanlar çok bile oldu. Müslüman sultanların hanedanlarını yıkmak iyi adet değildir. Bana kalsa saltanatım için bu kadar fazlasına bile gitmezdim. Ancak o buna sebep oldu. Maksadımız kendisini tedip etmekti. Bu ise fazlasıyla olmuştur. İntikam alacağım diye onun arkasından gitmek, birçok yerleri harap etmek, mahvetmek demek Fatih Sul tan Mehmed Han 25 1 olur. Neticede fakir-gani bir nice mazlumun bedduasına maruz kalırız. Bilirsin ki ah oku siper-i asumanda eğlenmez (gökyüzü ona siper olamaz). Bu oka nişan olmak sonunu düşünenlerin işi değildir. Hem, vebal altına gireceğimiz, bereketsiz bunca işle meşgul olarak, Hıristiyanlarla gaza işlerini tatil etmek ahiret endişesinde olanların hareketi olamaz:'233 Fatih' in ifadelerinde, Osmanlıların geleneksel fetih hareketinin esasını, tam anlamıyla görmek mümkündür. Zira mutlak gerekmedikçe Osmanlılar, askerlerini Müslüman bir beldeye sokmamakta ve bu ülkelerin zamanla kendi arzuları ile birliğe dahil olmalarını beklemektedirler. Zira ordular harp halinde girdikleri mıntıkalarda ister istemez birtakım istenmeyen hadiselere sebep olacaklardır. Bu durum ise Müslüman ahalinin perişan olmasına ve ileride Osmanlı idaresini benimsememesine neden olacaktır. Hıristiyanların bile arzuladıkları adil bir idareden Müslüman Türk halkının soğutulması olur muydu? Padişah gerçekten de bu zaferden sonra Uzun Hasan'a karşı düşmanca hareket etmedi. Hatta Ahmed Begürci adlı elçisini kabul ederek onunla barış yolunu tuttu. Otlukbeli zaferinden sonra iki veya üç gün savaşın cereyan ettiği mahalde kalan Fatih, 23 Ağustos Çarşamba günü Bayburt'u ve 29 Ağustos Pazar günü de Şebinkarahisar'ı alarak İstanbul'a döndü. Fatih' in dönüş yolundaki bir diğer sevinci de sefere çıkmak üzere hazırlandığı günlerden birinde gördüğü bir rüyanın tahakkuku idi. Kaynakların ifadelerine göre rüya hadisesi şu şekildedir: Otlukbeli seferine hareket olunacağı günlerdi. Bir sabah padişah sıkıntılı bir halde sadrazama: "Lala!" dedi. "Bu gece sabaha doğru bir rüya gördüm. Etkisinden hala kurtulamadım. Ne hayırdır bilmem:' Sadrazam: "Hayır diyelim de, Şevketli padişahım, hayır olsun. Hayırlar karşı gelsin .. :' dedik de Padişah: 252 Kayı II: Cihan Dev leti "Rüyamda bayram mı desem, düğün mü desem bir kalabalık ortasında bulunurmuşum. Kalabalık arasından Uzun Hasan bir pehlivan kisbeti giyip meydana çıktı. Meydanın ortasında durdu ve: 'Var mı benimle güreşecek pehlivan, var mı kendisine güvenen' diye bağırıp pehlivanlık taslamaya başladı. Hep bana bakıyor, lafını bana hitaben söylüyordu. Canım sıkıldı. Onun meydana, sırf benimle güreşmek için çıktığı anlaşılıyordu, bana meydan okuyordu. Ben de, nasıl oldu bilmem bir pehlivan kisbeti giydim ve meydana çıktım. Mertçe yanına sokuldum. El ele verip birbirimize hamle ve hücum etmeye başladık. Bir aralık, benim gafletimden istifade etti. Sert bir hamle ile beni dizlerimin üzerine çökertti. Bu anda dünya başıma yıkıldı sandım. Haydi! ... Haydi!. .. diye, sesler işitiyordum. Kendimi topladım. Uzun Hasan ikinci hamlesini yapmadan ayağa kalktım. O bana yaklaştıkta iki elimle göğsüne bir yumruk vurdum ki, dayanamadı, sırt üstü yere düştü. Hıncımı alamamıştım. Bir elimi göğsüne sokup ciğerinden bir parçasını koparıp yere attım. Kan ter içinde ve heyecanla uyandım" dedi. "Hayırdır inşallah şevketlim" diyen sadrazam: "Rüya tabirini bilmezem. Lakin şu ifadelerden, önce bir keder çekileceğe, sonunda galebenin bizim tarafa kalacağına hükmetmek mümkündür" dedi. Rüyayı sadrazamın bu türlü tabir etmesine üzülen padişah, bir de yakınlarına tabir ettirdi. Onlar da aşağı yukarı aynı şekilde tabir ettiler. Hatta tabirlerinin doğruluğunu ispat etmek için hemen Kur'an-ı Kerim getirdiler. Tefe'ül (hayra yorarak, hayra işaret olmak üzere) ederek rastgele açtılar. Ve Allah sana şanlı bir zaferle yardım eder, mealindeki "Veyensura kallahu nasran aziza'' ayeti açıldı. Ebced hesabına göre ayetin harflerini saydılar, hicri 878 (1473) tarihi çıktı. Bu, zafer tarihidir, dediler. Rüyanın bizim taraftan görülmesi ve rüyanın sonunda Uzun Hasan'ın mağlup olması, zaferin bizim tarafta olacağına alamettir. Ayetteki -kallahu- da geçen kef, Hazreti Peygamberimiz'in ismine işarettir. Hazreti Peygamberimiz'in de, Fatih Sul tan Mehmed Han 253 padişahımızın da ismi Muhammed olup zafere işareti Rabbanidir, diye tabir ve tasvir ettiler. 234 Padişah rahatlamıştı. Şimdi ise rüyasının yorumlandığı gibi tahakkuk edişine şükrediyor ve şehit düşen Murad Paşa'yı da rahmetle anıp hayır dualar ediyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder